
Esas No: 2011/8
Karar No: 2011/114
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2011/8 Esas 2011/114 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Bölümü 2011/8 E. , 2011/114 K.- 2918 SAYILI YASA’NIN 16. MADDESINE AYKIRILIK NEDENIYLE VERILEN PARA CEZASININ IPTALI ISTEMIYLE VE 5326 SAYILI KABAHATLER KANUNUNUN YÜRÜRLÜĞE GIRDIĞI TARIHTEN ÖNCE IDARI YARGI YERINDE AÇILAN DAVANIN, GÖREVE ILIŞKIN GENEL KURALA GÖRE İDARİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESININ GEREKTIĞI HK.
- UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 15
- UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 14
- UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 27
- İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU (2577) Madde 15
- KABAHATLER KANUNU (5326) Madde 27
- ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN (5560) Madde 31
- KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU (2918) Madde 112
- KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU (2918) Madde 116
- KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU (2918) Madde 16
- CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) (647) Madde 4
"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.
Davacı : M.P. Paz. San. Tic. Ltd. Şti.ni temsilen S.A. Vekili : Av. M.T. Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü O L A Y : F. pen (M. pen) ibareli reklam levhasını orta refüje astığından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 16. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, Karayolları Genel Müdürlüğü 1. Bölge Müdürlüğü 14. Şube Şefliği tarafından davacı şirket hakkında 1.332,80 TL tutarında para cezası uygulanmasına ilişkin 15.10.2003 gün ve AR-879588 seri ve sıra nolu Trafik Ceza Tutanağı düzenlenmiştir. Davacı vekili söz konusu para cezasının iptali istemiyle, 9.1.2004 gününde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur. GÖLCÜK SULH CEZA MAHKEMESİ: 05.02.2004 gün, E:2004/1 D.İş, K:2004/1 D.İş sayı ile, 2918 sayılı Yasanın 112. maddesinin 1. fıkrasının, Adli Yargının yetki ve görevindeki suçları belirlediği, 115. Maddenin son fıkrasındaki (116 maddede öngörülen itiraza ilişkin hüküm saklı kalmak üzere …) ve 116. Maddenin 3. Fıkrasındaki “bu şekilde uygulanan cezalar için araç sahipleri cezanın tebliği tarihinden yedi gün içinde yetkili mahkemeye itiraz edebilirler.” hükümlerinden tespit edilebileceği üzere, idari para cezaları için adli yargıya (itirazı incelemeye yoluyla) 116. Maddenin 1. fıkrasındaki eylemle ilgili ve sınırlı olarak yetki ve görev verildiği, “Bu düzenlemeler 115. Maddenin son fıkrasındaki “ para cezaları ile mahkemelerce verilen ve sadece hafif para cezalarına ait olan hükümler kesindir” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde, doğrudan Adli Yargı’ya ait olanlar ile 116. maddede itirazı kabil olan eylemler dışında kalan eylemlerden verilen idari para cezalarının kesin olduğu, itiraz yoluyla da olsa Adli Yargı’ya başvurma olanağının bulunmadığı dolayısıyla belirtilen haller dışındaki eylemlerde Adli Yargı’nın yetki ve görevinin olmadığı gerekçesiyle ceza tutanağına itiraz davasının görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir. Davacı vekili bu defa, aynı istemle 1.3.2004 gününde idare mahkemesinde dava açmıştır. Kocaeli İdare Mahkemesi; 16.3.2004 gün ve E: 2004/458, K:2004/372 sayı ile, davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının İstanbul İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir. İstanbul 2.İdare Mahkemesi; 25.5.2005 gün ve E:2004/2018, K:2005/1215 sayı ile davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiş, bu karar İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 23.11.2006 gün ve E:2006/1047, K:2006/5102 sayılı kararıyla bozulmuştur. İstanbul 2.İdare Mahkemesi; 12.11.2007 gün ve E:2007/1402, K:2007/2659 sayı ile, işin esasını inceleyerek davanın reddine karar vermiş, bu karar da İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 26.11.2008 gün ve E:2008/7821, K:2008/15524 sayılı kararıyla, uyuşmazlığın sulh ceza mahkemelerinin görevine girdiği gerekçesiyle bozulmuştur. İSTANBUL 2. İDARE MAHKEMESİ: 30.03.2009 gün, E:2009/503, K:2009/595 sayı ile, davanın reddine ilişkin olarak verilen 12.11.2007 gün ve E.2007/1402 K.2007/2659 sayılı kararın, İstanbul Bölge idare Mahkemesi"nin 26.11.2008 gün ve E.2008/7821 K.2008/15524 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararı uyarınca dava dosyasının incelendiği; davanın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 16. maddesinin ihlal edildiğinden bahisle davacı şirket adına kesilen idari para cezasının iptali istemiyle açıldığı; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı, karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemektir" hükmüne yer verilmiş; 16. maddesinde ise, "Karayolu dışında, kenarında veya karayolu sınırı içinde, trafik işaretlerinin görülmelerini engelleyecek, anlamlarını değiştirecek veya güçleştirecek, tereddüde sebep olacak veya yanıltacak ve trafik için tehlike veya engel yaratacak şekilde levhalar, ışıklar, işaretlemeler ile, ağaç, direk, yangın musluğu, çeşme, parmaklık gibi yapı elemanları veya benzerlerini dikmek, koymak veya bulundurmanın yasak olduğu, bu madde hükümlerine aykırı hareket edenlerin para cezası ile cezalandırılacakları"nın düzenleme altına alındığı; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 16. maddesi kapsamında uygulanan idari para cezalarına karşı açılan davaların; uygulanan cezanın idari para cezası kapsamında bulunması, yasada idari para cezaları ile ilgili davalarda (116. maddedeki itiraz yolu hariç) görevli yargı yerini açıkça belli eden bir hükme yer verilmemesi, bu Kanun"da gösterilen hafif para cezası veya hafif hapis cezasına hükmetmekle görevli kılınan trafik mahkemesi veya sulh ceza mahkemesine işaret eden 112. maddeye de herhangi bir atıfta bulunulmamış olması karşısında, göreve ilişkin genel ilkelere göre idari yargının görev alanına girmekte iken; 01.06.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun yürürlüğe girmesi üzerine, sözü edilen Kanun"un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesinin gerektiği; görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunun taraflar için bir müktesep hak oluşturmayacağı, yargı mercilerince davanın her aşamasında re"sen incelenmesi gereken bir husus olduğu ve geçmişe de etkili olacağı; buna göre, davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, davanın açıldığı anda görevli olan ve yeni yasaya görevsiz hale gelen mahkemenin "görevsizlik kararı" vermesi gerekeceği; yine davanın açıldığı andaki hukuki duruma göre görevsiz olan bir mahkeme, hukuksal durumlardaki değişiklikler neticesinde görevli hale gelmiş ise, mahkemenin davayı esastan çözümlemesi gerekeceğinin açık olduğu; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 06.12.2006 gün ve 5560 sayılı Kanun"un 31. maddesi ile değişik 3. maddesinde, "bu Kanun"un idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı" hükmünün getirilmiş bulunulduğu, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu yeni düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu"nun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı, ancak diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi halinde ise uygulanmayacağının anlaşıldığı; dosyanın incelenmesinden; 2918 sayılı Kanun"un 16. maddesi uyarınca davacıya verilen idari para cezasının, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 3. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu; ancak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nda bu para cezasına itiraz konusunda görevli yargı yerinin gösterilmediği; bu durum karşısında, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 5560 sayılı Kanun"la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin Kabahatler Kanunu hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanması gerektiği ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nda da bu para cezasına itiraz konusunda görevli yargı yeri gösterilmediğinden, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümlerinin dikkate alınmasının gerektiği; sonuç itibariyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 16. maddesi uyarınca kesilen idari para cezasından kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde 2918 sayılı Kanun tarafından görevli yargı yeri gösterilmediğinden, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 27. maddesi uyarınca iş bu davanın görüm ve çözümünde adli yargı merciinin (sulh ceza mahkemesinin) görevli olduğu sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu"nun 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 3.3.2010 gün ve E:2009/19437, K:2010/3638 sayılı kararıyla, onanmak suretiyle kesinleşmiştir. İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Sıddık YILDIZ, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 06.06.2011 günlü toplantısında: l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...”açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; Başkanlık yazısıyla, adli yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, 2918 sayılı Yasa’nın 16. maddesine aykırılık nedeniyle düzenlenen Trafik Ceza Tutanağına istinaden verilen para cezasının iptali isteminden ibarettir. Uyuşmazlık Mahkemesi, 2918 sayılı Yasa’nın 116. maddesi kapsamında araç tescil plakasına göre düzenlenenler dışında trafik zabıtasınca uygulanan idari para cezalarına karşı açılan davaları; bu uygulamanın idari ceza kapsamında bulunması; Yasada idari cezalarla ilgili davalarda (116. maddedeki itiraz yolu hariç) görevli yargı yerini açıkça belli eden bir hükme yer verilmemesi; bu Yasada gösterilen adli cezalara hükmetmekle görevli mahkemeye işaret eden 112. maddeye de herhangi bir atıfta bulunulmamış olması karşısında ve göreve ilişkin genel ilkelere göre idari yargının görev alanında görmüş iken; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra; öngörülen trafik para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda da bu para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşıldığından, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varmıştır. Ancak 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun Geçici 2. maddesinde, “Bu Kanun hükümleri, yürürlüğe girdiği tarih itibariyle idare mahkemelerinde dava açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanmaz.” denilmesi ve İdare Mahkemesinde davanın 1.3.2004 tarihinde açılmış olması nedeniyle, bakılan uyuşmazlıkta, bu Yasa hükümlerinin uygulanmayacağı açıktır. 13.10.1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde “Bu kanunun amacı, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemektir” denilmiş; “Karayolu dışında, kenarında veya üzerindeki diğer levhalar, ışıklar ve işaretlemeler” başlıklı 16. maddesinde “Karayolu dışında, kenarında veya karayolu sınırı içinde, trafik işaretlerinin görülmelerini engelleyecek, anlamlarını değiştirecek veya güçleştirecek, tereddüte sebep olacak veya yanıltacak ve trafik için tehlike veya engel yaratacak şekilde levhalar, ışıklar, işaretlemeler ile, ağaç, direk, yangın musluğu, çeşme, parmaklık gibi yapı elemanları veya benzerlerini dikmek, koymak veya bulundurmak yasaktır. (Değişik : 18/1/1985- KHK 245/5 md.; aynen kabul: 28/3/1985 - 3176/5 md.) Zorunlu hallerde bunların bulunabileceği yer, nitelik ve nicelikleri ile hangi şartlarda bulunabileceği, hangilerinin izne bağlı olduğu ve bunlarla ilgili diğer esaslar ve 13 üncü maddede belirtilen karayolu yapısında yapılacak çalışmalar ile ilgili esaslar, İçişleri Bakanlığının görüşü alınarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca çıkartılacak yönetmelikle düzenlenir. Verilen izinler, ilgili valiliğe bildirilir. (Değişik : 21/5/1997 - 4262/4 md.) Bu madde hükümlerine aykırı hareket edenler 72 000 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar (Değişik son fıkra: 25/6/2010-6001/34 md.) Ayrıca bunlar, bütün sorumluluk ve giderler mal sahibine ait olmak üzere yolun yapımı, bakımı, işletilmesi ile ilgili kuruluşça kaldırılır.” hükmüne yer verilmiştir. Uyuşmazlığın esasını, trafik zabıtasınca uygulanan cezalarla ilgili davalara adli ya da idari yargı yerlerinden hangisinin bakacağı hususu oluşturduğundan, ilgili yasal düzenlemenin ceza uygulamasına ilişkin sistematiğinin incelenmesi gerekmektedir. 13.10.1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile getirilen sistemde, karayolları üzerinde yolcuları, yayaları ve trafiği tehlikeye sokan ve suç oluşturan eylemler, esas itibariyle, iki grupta ele alınmış; bir kısmına trafik zabıtasınca para cezası, diğerlerine mahkemelerce hafif para cezası veya bu cezanın yanında hafif hapis cezası, belgelerin geri alınması ve iptali cezası veya işyerlerinin kapatılması cezası verilmesi öngörülmüştür. İdarenin organları eliyle idari usullere göre uygulanması ve idare hukukunun bir müeyyidesi olması nedeniyle, idari işlem niteliğini taşıyan ve bu yönüyle adli cezalardan ayrılan idari cezaların yargısal denetiminde, kural olarak, idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır. Ancak, yasa koyucu tarafından, idari cezalara karşı ilgililerin sadece yapılan tespitin gerçeğe aykırılığı ile maddi ağır yanlışlıklar bulunduğunu ileri sürerek yapacakları itirazlarda, haklı neden ve kamu yararı bulunması halinde adli yargı yerinin görevli kılınması olanaklı olup; bu halde, yetkili mahkemenin adli yargı yeri olduğunun ilgili yasada açıkça belirtilmesi gerekir. 2918 sayılı Yasa’nın “Adli Kovuşturma ve Cezaların Uygulanması” başlığını taşıyan Dokuzuncu Kısmı, iki ayrı Bölüm halinde düzenlenmiş; “Adli Kovuşturma” başlıklı Birinci Bölümde yer alan 112. maddede, bu Yasadaki suçlarla ilgili davalara bakacak mahkemeler ve yetkileri belirlenmiş olup, anılan maddenin 4550 sayılı Yasayla değişik birinci fıkrasında “Sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması hariç olmak üzere bu Kanundaki; hafif para cezasını veya bununla birlikte hafif hapis cezasını, belgelerin geri alınması ve iptali veya işyerlerinin kapatılması cezasını gerektiren suçlarla ilgili davalara trafik mahkemelerinde, bunların bulunmadığı yerlerde yetki verilen sulh ceza mahkemelerinde bakılır.” hükmüne yer verilmiştir. “Cezaların Uygulanması” başlıklı İkinci Bölümde yer alan 115. maddede, 116. maddede öngörülen itiraza ilişkin hüküm saklı kalmak üzere, para cezaları ile mahkemelerce verilen ve sadece hafif para cezalarına ilişkin olan hükümlerin kesin olduğu(30.01.2008 gün ve 2772 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.2007 gün ve E:2003/105, K:2007/98 sayılı kararı ile, 13.10.1983 günlü, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 3493 sayılı Yasa ile değiştirilen 115. maddesinin son fıkrasının; "...para cezaları ile..." ibaresinin Anayasa"ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal edilen ibare nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan "116 ncı maddede öngörülen itiraza ilişkin hüküm saklı kalmak üzere..." bölümünün de 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince iptaline karar verilmiştir); 116. maddede, trafik kural ve yasaklarına aykırı davranışları belirlenen ve sürücüsü belirlenemeyen araçlara tescil plakalarına göre trafik zabıtasınca tutanak düzenleneceği ve trafik zabıtasının yetkisi dahilindeki para cezalarına karşı araç sahiplerinin cezanın bildiriminden başlayarak yedi gün içinde “yetkili mahkemeye” itiraz edebileceği ve itiraz üzerine verilen kararların kesin olduğu hükme bağlanmış iken, 03/07/2009 tarih ve 27277 S.R.G. de yayımlanan 16/06/2009 tarih ve 5904 sayılı Kanunun 39. maddesi ile maddenin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır. Bu hükümlerden, 2918 sayılı Yasa’da öngörülen cezaların büyük ölçüde adli ceza kapsamında düşünülerek Hakim tarafından verilmesi esasının benimsendiği; para cezaları olarak sözü geçen idari cezaların kesin olduğuna işaret edilmek suretiyle bu cezalara karşı itiraz yolunun kapalı tutulduğu(yukarıda sözü edilen Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına kadar); ancak, sadece 116. madde kapsamında bulunan idari para cezası ile ilgili ve sınırlı olarak itirazı incelemekle adli yargının yetkili ve görevli kılındığı anlaşılmaktadır. Ne var ki; Yasa koyucu tarafından, mahkemeler tarafından verilen hafif hapis cezalarının genellikle 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddesi gereğince hafif para cezasına çevrildiği; mahkemelerce sanıklar ile tutanak düzenleyen görevlilerin duruşmaya çağrılarak dinlenmesi nedeniyle zaman kaybının doğduğu gerekçesiyle ve Devlet hizmetlerinin süratli, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak, mahkemenin iş yükünü azaltmak ve görevlilerin zaman kaybını önlemek amacıyla çıkarılan 3.11.1988 tarih ve 3493 sayılı Yasa ile, bazı Yasaların (6831, 1475 ve 2926 sayılı) yanı sıra 2918 sayılı Yasa’da daha önce mahkemelerce verilmesi öngörülen bir kısım cezalar, idari cezaya dönüştürülmüştür. 3493 sayılı Yasanın 44. maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda, cezanın idare tarafından verilmesi esası benimsenmiş; ancak, anılan 3493 sayılı Yasa ile değişikliğe uğrayan 6831, 1475 ve 2926 sayılı Yasalarda getirilen idari cezalara karşı yapılacak itirazların mercii olarak sulh ceza mahkemeleri gösterilirken, 2918 sayılı Yasa’da aynı doğrultuda değişiklik yapılmasına karşın, idari cezalara karşı yapılacak itirazların merciini belirten bir hükme yer verilmemiştir. Olayda, davalı İdare elemanınca yapılan uygulamanın idari ceza kapsamında bulunması; Yasada idari cezalarla ilgili davalarda görevli yargı yerini açıkça belli eden bir hükme yer verilmemesi; bu Yasada gösterilen adli cezalara hükmetmekle görevli mahkemeye işaret eden 112. maddeye de herhangi bir atıfta bulunulmamış olması karşısında ve göreve ilişkin genel kurala göre, uyuşmazlığa konu edilen davanın; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun Geçici 2. maddesinde, anılan Yasa’nın, yürürlüğe girdiği tarih itibariyle idare mahkemelerinde dava açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanmaz denilmesi ve İdare Mahkemesinde davanın Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olması gözetildiğinde; idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekeceği açıktır. Açıklanan nedenlerle, İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nce verilen 30.03.2009 gün, E:2009/503, K:2009/595 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 06.06.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.