17. Hukuk Dairesi 2017/84 E. , 2019/8490 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki, işyeri sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle davanın reddine dair hüküm davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davalının maliki olduğu, dava dışı sigortalısının kullanımında bulunan taşınmazda, taşınmazın bahçesinde bulunan kör tapalı musluğun açılması nedeniyle atık su giderlerinin tıkanması ve bu sebeple üst kattan ve binanın arka bahçesinden gelen atık suların sigortalı işyerinde pis su baskını nedeni ile 28.12.2012 tarihinde meydana gelen hasar bedelini sigortalısına ödediğini, yapılan ödemenin tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, itiraz nedeniyle takibin durduğunu, dava dışı sigortalısının halefi olduğunu beyanla müvekkili şirketin ödediği hasar bedelinin rücuen davalıdan tahsiline yönelik itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davanın yetkili mahkeme olan Nevşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerektiğini beyanla yetkisizlik kararı verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre;davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
1-Dava, iş yeri sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında "Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dâva, sigorta poliçesinden doğan bir dâva değildir. Bu nedenle, halefiyet dâvası bir ticarî dâva sayılamaz. Bu dâva, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dâva gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dâva açma hakkı varsa,
aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu dâvası için de söz konusudur" şeklinde vurgulanmaktadır. TTK"nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun sulh hukuk mahkemelerinin görevi başlıklı 4/(1-a) hükmü: “Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler” şeklindedir.
Somut olayda, davacı ... şirketinin sigortalısı ile davalı arasında zarara uğrayan taşınmazın kiralanmasına ilişkin kira sözleşmesi mevcut olup uyuşmazlık temelde kira akdinden kaynaklanmaktadır. Tapu kayıtlarına göre kat mülkiyetininde kurulu olduğu görülmektedir.
Davanın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun yürürlük tarihinden sonra 21/11/2014 tarihinde açılmış olmasına ve yukarıda belirtilen yasa hükmüne göre kira ilişkisine dayalı uyuşmazlıklarda sulh hukuk mahkemesinin görevli olmasına göre mahkemece, davanın HMK"nın 114/1-c maddesi gereğince görevsizlik nedeniyle HMK"nın 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1)numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 25/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.