17. Hukuk Dairesi 2016/10634 E. , 2019/4952 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki Hakem Kararının Tebliğe Çıkarılması/Saklanması davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dışı ..."in sevk ve idaresindeki ... plakalı araç ile davacı idaresindeki ...plakalı aracın çarpışması sonucu meydana gelen kazada, davacının yaralandığını ve malul kaldığını, ekte sunulan Engelli Sağlık Kurulu raporuna göre malul kaldığının şüpheye yer bırakmadığını, ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporuna göre kazanın oluşumunda ..."in asli ve tam kusurlu, davacının ise kusursuz olduğunu, kazaya neden olan... plakalı aracın davalı ... şirketine trafik sigortası ile sigortalı olduğunu, davalıya yapılan başvuru neticesinde poliçe limitleri dahilinde 22.10.2014 tarihinde 39.104,00 TL, 16.01.2015 tarihinde 12.900,00 TL olmak üzere toplam 50.004,00 TL ödeme yaptığını, yapılan ödemelerin gerçek zararı karşılamadığını, davalının bakiye işgöremezlik zararından sorumlu olduğunu, davalıya bakiye zararın ödenmesi için başvurulmasına rağmen ödeme yapılmadığını ve 16.03.2015 tarihinde temerrüde düştüğünü belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacının bakiye sürekli işgöremezlik zararı için şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 16.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 08.04.2016 havale tarihli dilekçe ile bilirkişi raporu doğrultusunda davacının sürekli işgöremez kalması sebebi ile maddi tazminat talebini 139.195,63 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirket tarafından davacıya 22.10.2014 tarihinde 39.104,00 TL, 16.01.2015 tarihinde 12.900,00 TL sakatlanma tazminatı ödendiğini, uzuv kaybı
tespitinin ATK 3. İhtisas Kurulu tarafından yapılması gerektiğini, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun olmadığını, müvekkili temerrüde düşürülmediğinden faiz talebinin reddi gerektiğini, haksız fiilden kaynaklanan tazminatlarda yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Hakem heyetince talebin reddine, dair verilen karara davacı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine itiraz hakem heyetince itirazın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davacı tarafın aynı talebine ilişkin Sigorta Tahkim Komisyonunun 2015/23568 Esas sayılı dosyasından yargılama yapıldığını ve müvekkili şirket aleyhine 66.090,40 TL maluliyet tazminatı ödenmesine dair karar verildiğini belirtmiş olup, eksik inceleme sonucu hüküm kurulamaz. Davalı vekilinin iddia ettiği dosyanın araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir.
3-Davacı taraf, dava konusu kazadan dolayı davalı tarafa yapılan başvuru üzerine ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 07.07.2014 tarihli Engelli Sağlık Kurulu raporuna göre %19,9 tüm vücut fonksiyon kaybı oranına göre davalı tarafça ödeme yapıldığını ancak yapılan ödemenin gerçek zararı karşılamadığını belirterek talepte bulunmuştur.
Uyuşmazlık Hakem Heyetince davacı tarafa ne oranda maluliyete uğradığını ATK veya Üniversite Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlıklarından biri tarafından ilgili yönetmelik veya tüzük hükümlerine göre düzenlenmiş raporla ispatlanması üzerine süre verilmiş, davacı vekilince 15.09.2015 havale tarihli dilekçesinde taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının %19,9 oranında maluliyet oranı üzerinde olmadığını, işgöremezlik oranının daha az veya daha çok olduğuna dair bir itiraz veya talep olmadığını belirtmiş, Uyuşmazlık Hakem Heyetince maluliyet oranı ispatlanamadığından talebin reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafça yapılan itiraz üzerine İtiraz Hakem Heyetinin ara kararı doğrultusunda Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 10.03.2016 tarihli raporda davacının meslekte kazanma gücü kaybı oranının %32,2 olduğu belirtilmiş ve İtiraz Hakem Heyetince artan maluliyet oranına göre hesaplama yapılması istenilmiş, davacı taraf 05.04.2016 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda talebini ıslah etmiş, İtiraz Hakem Heyetince itirazın kabulü ile davacının talebinin 139.195,63 TL olarak kabulüne karar verilmişse de, Uyuşmazlık Hakem Heyetince hazırlanan tensip tutanağında ATK"dan maluliyet hakkında rapor aldırılmasına dair ara kararı üzerine davacı vekilinin 15.09.2015 havale tarihli dilekçesinde artan maluliyete yönelik bir talebi olmadığını açıkça belirtmesine göre, %32,2 maluliyet oranına göre hazırlanan hesap raporuna göre yapılan ıslah dikkate alınarak HMK"nın 26. maddesine aykırı bir şekilde talep aşılarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4-T.C. Anayasası"nın 36/1 maddesinde "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" düzenlemesine; 6100 Sayılı HMK"nun 27. maddesinde "Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir" düzenlemesine yer verilmiştir.
Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re"sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür.
Adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemeler içinde, ıslah dilekçesinin taraflara tebliğine ilişkin düzenleme de yer almaktadır. 6100 sayılı HMK"nun 177/2. maddesi "Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.
Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir" hükmünü amirdir. Anılan bu yasal düzenlemede, davada taraf
olanların haklarının korunması amaçlanmış olup tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.
Somut olayda; davacı tarafça verilen ıslah dilekçesinin davalı vekiline tebliğ edilmediği görülmektedir. Yukarıda anılan yasal düzenleme gereği, davacının talebin artırımını içeren ıslah dilekçesinin usulüne uygun şekilde tebliği ile davalının savunma hakkını kullanması ve ıslaha karşı varsa itirazlarını bildirmesinin sağlanması, itirazlarının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, usulünce yapılmış tebligat olmadan ve davalının savunma haklarını da kısıtlar biçimde yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
5-Dava konusu kazaya ilişkin düzenlenen kaza tespit tutanağında davalı ... şirketine sigortalı aracın sürücü Mevlüt Demir"in 2918 sayılı KTK"nun 57/1-a kuralını ihlal ettiği, davacının aynı Kanunun 52/1-a kuralını ihlal ettiği belirtmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan ceza yargılaması sırasında hazırlanan 19.12.2013 tarihli bilirkişi raporunda dava dışı sürücü Mevlüt Demir"in tamamen kusurlu olduğu, davacının ise kusurunun olmadığı belirtilmiştir.
Buna göre; aynı kazayla ilgili kaza tespit tutanağı ve bilirkişi raporu arasında taraflara izafe edilen kusur oranları yönünden çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, ... ATK trafik ihtisas kurulundan tüm dosya kapsamına göre tarafların kusur durumunun tespiti hususunda, kaza tespit tutanağı ve ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporu irdelenerek, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetli olmamıştır.
Kabule göre de, haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile açılan maddi tazminat talebi hakkında karar verilebilmesi, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların, işgücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin
gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda, kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak hakem heyetine başvuru tarihinden önce alınmış Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 07.07.2014 tarihli Engelli Sağlık Kurulu Raporunda %19,9 oranında sürekli özürlü olduğu belirtilmiş; itiraz hakem heyetince alınan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 10.03.2016 tarihli raporunda ise %32,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı belirlenmiştir.
Bu haliyle davacının işgücü kaybı oranına ilişkin olarak dosyada bulunan maluliyet raporları arasında açık bir çelişki bulunmakta olup itiraz hakem heyetince bu konudaki çelişkiyi giderecek şekilde bir bilirkişi raporu alınmamıştır. Bu nedenle itiraz hakem heyetince maluliyet hususunda yapılan araştırma yetersizdir.
Hakem heyetince, kazayla ilgili olup tüm tedavi evrakları celbedildikten sonra, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği esas alınarak, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan dosyadaki işgücü kaybı oranlarına ilişkin raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi hususunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2), (3), (4) ve (5) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 17/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.