17. Hukuk Dairesi 2018/5063 E. , 2020/7517 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı kabulüne dair verilen hüküm, süresi içinde davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmiş, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş, yine aynı davalılar vekilleri tarafından bu kararın temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu .... Motorlu Araçlar Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti, hakkında takip yaptıklarını, takibin semeresiz kaldığını, borçlu şirketin dava konusu taşınmazlarını diğer davalılara devrettiğini belirterek, bu tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalı borçlu şirket vekili, müvekkilinin davalı üçüncü kişiler ile arsa satışından önce tanışmadıklarını, davalı ... ile aracı vasıtası ile satışın yapıldığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, sunulan haciz tutanağının aciz belgesi niteliğinde olmadığını, devir tarihinde henüz takibin başlamadığını, taşınmazın raiç bedelden alındığını, müvekkilinin borçlu ile tanışıklığının olmadığını davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin borçlu ile yakınlık ve tanışklığının olmadığını, taşınmazın raiç bedelden alındığını belirtmiştir.
Mahkemece, İcra İflas kanunun 283. maddesi gereğince davalı üçüncü kişilerin borçlunun alacaklılarına zarar kastını bildiği ve borçlunun bu hallerde zarar kastı ile hareket ettiğini bildiği, davalılar ... ve ... tarafından alınan bu hisselerin daha önceki satış vaadi sözleşmesine göre satın alındığı iddia edilse de İcra İflas Kanunun 283/3 maddesi gereğince ticari işletmenin malvarlığında bulunan arsaların devrinin ticari işletme devri olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf mahkemesi de, dava konusu taşınmazların alıcısı olan davalıların 2002 yılında dava konusu yapılmayan diğer 1/2 hisseleri satın aldıkları, bu şekilde taşınmazda önceden hisse sahibi oldukları, davalı borçlu şirketin yetkilisi dava dışı ... dava konusu olmayan birden fazla taşınmazı bu dosyadaki davalılara devrettiği, ...,... ada 5 parseldeki 1/2 hissesinin 31/12/2012 tarihinde ..."a devretmiş 4 ve 7 parseli 31/12/2012 tarihinde ... "a devrettiği görüldüğü, bu da taraflar arasında tanışıklık olduğunu gösterdiği, davalı ... ile borçlu arasında hisse devirlerinden önce ticari alışveriş olduğu, bilirkişi ... "un 08/06/2017 tarihli raporunda ticari kayıtlarla sabit olduğunun görüldüğü, Aliğa 1. Noterliğinin 30/07/2012 tarihli satış vadi sözleşmesi ile 846 ada 5,6,8,9 parsellerdeki şirket hisselerinin yetkili ... tarafından ... "e vekaleten ... tarafından satış vaadi ile alındığı, toplam satış bedelinin 291.000 TL belirlenip iddiaya göre 200.000 TL sinin peşin 91.000 TL"sinin ise 30/04/2013 tarihinde ödendiği ikrarı ile aradaki tanışıklığı gösterdiği, ayrıca borçlu şirkete ait çok sayıda taşınmazın, aynı gün diğer davalılar tarafından satın alınması da hayatın olağan akışına aykırı olduğu,bu durum satın alan davalıların, borçlunun ızrar kastını bildiğini gösterdiğinden, tasarrufların İİK 280 maddesi gereğince iptale tabi olduğu, kamu düzenine yönelik yapılan incelemede ise; tasarrufun iptali davalarında müddeabihi, borç miktarı yada davaya konu tasarrufun işlem tarihindeki değerinden hangisi az ise, o değer belirlediğinden, mevcut dava da, takip değeri fazla olup tasarrufa konu taşınmazların mahkemece saptanan rayiç bedellerinin toplamı alınacakken tapuda ki devir değerleri esas alınması doğru bulunmadığı, ancak, 31/01/2017 tarihli bilirkişi raporunda 5 taşınmazın toplam rayiç bedeli 998.800 TL satışa konu 1/2 hisselerinin toplam rayiç bedeli 499.400 TL olduğu anlaşıldığından, bu değer üzerinden harç hesabı düzeltilerek HMK.nun 353/1.b.2 gereğince aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuş, bu karar da yine davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Tasarrufun iptali davasının amacı, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Somut olayda, davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemiştir.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının İzmir 13.İcra Müdürlüğünün 2015 sayılı takip dosyasından, 04.12.2006, 07.02.2012 ve 06.01.2014 tarihli kredi sözleşmelerine dayandığı, borçlu hakkındaki takiplerin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, 07.01.2015 ve 25.02.2016 tarihli haciz tutnaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, davanın İİK 284.maddesinde öngörülen 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından, davalı üçüncü kişiler ...,... "in borçlu şirket ortakları ile bir akrabalık ve yakınlık olmadığı anlaşılmaktadır. Üçüncü kişilerin, borçlu şirket ve ortakları ile ilk irtibatları davalı ..."in dava konusu taşınmazların alımı için yapılan 30.07.2012 tarihli , davalı ..."in 06.08.2012 tarihli gayrimenkul vadi satış sözleşmelerinin düzenlenmesi ile olmuştur.Belirtilen bu sözleşmeler tapuya tescil edilmiştir. Dolayısı ile aslında borçlu şirketin ilk tasarrufu bu gayrimenkul satış vadidir. Diğer şirket yetkililerinin satışları bu tarihten sonra 31.12.2012 tarihinde olmuştur. Davalı ... ve ..."in 30.07.2012 ve 06.08.2012 tarihlerinden önce borçlu şirket ortaklarını tanıdıkları veya içinde bulunduğu mali durumu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu ispatlanmamıştır. Taşınmazların bu satış vadi sözleşmesi gereği tapudan devri 14.04.2013 tarihinde gerçekleşmiştir. Anılan davalıların dava konusu taşınmazdaki hakları 30.07.2012 ve 06.08.2012 tarihlerinde başladığından, bu tarihin baz alanarak satış tarihi 14.04.2013 e kadar taşınmazda hissedar olduklarından borçlunun mali durumunu biliyor olduklarının kabulü mümkün değildir. Yine davalı borçlunun ticari defterlerinde geçen ödemelerin tarih ve açıklamaları da, bu taşınmazların satış vadi ve satış için yapıldığını göstermektedir. Dava konusu taşınmaz dışında borçlu ortaklarının şahsi mallarını da satın alınmış olmaları tek başına muvazaanın göstergesi değildir.
Ancak, İİK"nun 280/3.maddesi kapsamında davalı üçüncü kişilere yapılan satışın borçlu şirketin önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Bunun için konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile davalı ücünçü kişilere yapılan taşınmaz satış miktarları dikkate alınarak, borçlu şirketin 2002 ve 2003 yıllarındaki bilanço ve mal varlıklarının önemli bir kısmınn devri niteliğinde olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyize konu yerel mahkeme kararının HMK 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, HMK 373/2 maddesi gereğince istinaf mahkemesinin yeniden verdiği kararın kaldırılarak dosyanın kararı veren İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5 Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, 24/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.