17. Hukuk Dairesi 2016/9999 E. , 2019/1200 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, dava dışı kamu borçlusu .......Ltd. Şti hakkında 6183 sayılı Yasa gereğince yapılan takip sonucu müvekkiline haciz ihbarnamesi gönderildiğini, ihbarnamenin yetkisiz kişiye tebliğ edildiğini, müvekkilinin ödeme emrinin tebliği ile durumdan haberdar olduğunu, yine aralarında ticari ilişki bulunan kamu borçlusu dava dışı şirkete 05.12.2013 tarihi itibariyle tüm borçlarını ödediklerini, bu tarihten sonra da ticari ilişkilerinin bulunmadığını belirterek, müvekkili şirketin kamu borçlusuna borcu olmadığının tesbitini istemiştir.
Davalı ... vekili, davacının haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediğini, bunun üzerine ödeme emri düzenlenerek davacıya tebliğ edildiğini, yapılan işlemlerin yasal olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ihbarname tebliğinin geçersiz olduğu ve davacı tarafın dava dışı şirkete tüm borçlarını ödediği gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
Dava 6183 sayılı Yasa"nın 79/4. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır. Anılan yasa maddesinde "Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır şeklinde ifade edildiği üzere, haciz ihbarnamesine 7 günlük sürede itiraz etmeyen üçüncü kişilerin 1 yıl içinde genel mahkemelerde menfi tesbit davası açma hakkı bulunmaktadır." belirtilmiştir. Maddenin uygulanması için ön koşul haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye usule uygun olarak tebliğ edilmiş olması gerekir.
Somut olayda davacı vekili, 25.12.2013 tarihli haciz ihbarnamesinin 17.01.2014 tarihinde yetkisiz kişiye tebliğ
edildiğini, haciz ihbarnamesini idare tarafından gönderilen ve 17.05.2014 tarihinde tebliğ edilen ödeme emri ile öğrendiklerini belirtmiş, 25.12.2013 tarihli haciz ihbarnamesinin ise, 17.01.2014 tarihinde “Aynı adreste daimi birlikte çalışan ..."ya tebliğ edildi” kaydı ile tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
7201 Sayılı Tebligat Kanunun 12 ve 13. maddelerinde hükmü şahıslara, ticarethanelere, hükmü şahısların memur ve müstahdemlerine tebligat esasları düzenlenmiştir. Anılan Yasanın 12/1 maddesi gereğince; hükmü şahıslara tebliğ, yetkili mümessillerine, bunlar birden fazla ise, yalnız birine yapılır. Yine Teligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20 ve 21. maddelerinde, tüzel kişilere ve ticari işletmelere tebligat ile tüzel kişilerin memur ve müstahdemlerine tebligatın ne şekilde yapılacağı düzenlenmiştir. Düzenlemeler dikkate alındığında davacı şirket yetkilisi Abdullah Gürçaylı"nın kardeşi olan ..."ya yapılan haciz ihbarnamesinin tebliğinin geçersiz olduğunun kabul edilmesi isabetlidir.
Bu halde, davacının haciz ihbarnamesini davalı idare tarafından gönderilen ve 17.05.2014 tarihinde tebliğ edilen ödeme emri ile öğrendiği anlaşılmakla, 17.05.2014 tarihinden itibaren 1 yıllık süre içinde açılan davanın esas yönden incelenmesi gerekmektedir. Bu amaçla davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle, haciz ihbarnamesini öğrendiği 17.05.2014 tarihi itibarıyla dava dışı vergi borçlusu .......Ltd. Şti.nin davacı şirketten alacağı bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla mali müşavir bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bilirkişi incelemesi yapılmaksızın borçların tamamının ödendiği belirtilmek suretiyle, davanın kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 168. maddesinde değişiklik yapan 5904 sayılı yasanın 35. maddesi “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmü gereğince davacı taraf yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 11/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.