17. Hukuk Dairesi 2016/5761 E. , 2019/1481 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, 22.01.2005 günü destek ... davalıya trafik sigortalı ... plaka sayılı aracı kullanırken meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucu vefat ettiğini, müvekkillerinin ölenin desteğinden yoksun kaldıklarını belirterek HMK 107/1-2 maddesine göre dava açtıklarını net tazminat miktarını bilmediklerinden ileride eksik harcı tamamlayarak dava değerini artırma ve diğer fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile ... için 1.100,00 TL, ... için 500,00 TL ve ... için 500,00 TL olmak üzere toplam 2.100,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, 05/10/2015 tarihli dilekçesi ile istemini toplam 47.900,00 TL artırarak 50.000,00 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, kendi kusuru sonucu vefat eden sigortalı sürücünün mirasçısı olan davacıların tazminat taleplerinin poliçe teminatı kapsamı dışında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, ıslah ile artırılan kısım yönünden süresinde yapılan zamanaşımı def’ine değer verilerek bu kısım reddedilmiş, dava dilekçesi ile istenen kısım yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasının düzenleyen 107. maddesinde “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam
ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir.
Somut olayda, davacılar vekili HMK 107/1-2 maddesine göre dava açtıklarını net tazminat miktarını bilmediklerinden ileride eksik harcı tamamlayarak dava değerini artırma ve diğer fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile ... için 1.100,00 TL, ... için 500,00 TL ve ... için 500,00 TL olmak üzere toplam 2.100,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, 05/10/2015 tarihli dilekçesi ile istemini toplam 47.900,00 TL artırarak 50.000,00 TL"ye yükseltmiştir. Bu durumda davacı tarafın davasını belirsiz alacak davası olarak açmış olduğunun anlaşılması karşısında, mahkemece davanın kısmi dava olarak nitelendirilmesi yanlış olup, dava belirsiz alacak davasıdır.
Dava açılmakla, belirsiz alacak davasında alacağın tamamına ilişkin zamanaşımı süresi kesilmekte iken, kısmi davada talep edilmeyen kısım için zamanaşımı süresi işlemeye devam eder. Belirsiz alacak davasında davalı tarafça dava açıldıktan sonra ileri sürülen zamanaşımı def"i sadece ilk talebi değil bedel artırım talebini de kapsar ve süresinde zamanaşımı def"in de bulunmaması halinde arttırılan bedel için sonradan zamanaşımı def"inde bulunulamaz.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK"nun 49. md.) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK"nun değişik 72. md.) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK"nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK"nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa" ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. Görüldüğü gibi, BK"nun 60. ve 2918 sayılı KTK"nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK"nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun"un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu trafik kazası 22.01.2005 tarihinde gerçekleşmiştir. Davacılar murisinin öldüğü olayda ceza zamanaşımı süresi 765 Sayılı TCK"nın 455/1 ve 102/4 maddelerine göre 5 yıldır. Dava 22.01.2015 tarihinde açılmıştır. 765 Sayılı TCK"nın 455/1 ve 102/4. maddesine göre kaza tarihi olan 22.01.2005 tarihinden itibaren dava tarihi 22.01.2015 tarihine kadar uzamış zamanaşımı süresi olan 5 yıllık süre dolmuştur. Fakat, davalı vekili dava dilekçesinin 04/03/2015 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 13/05/2015 tarihli cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davacı vekili zamanaşımı def’ini kabul etmediğini cevaba cevap dilekçesinde beyan etmiştir. Mahkeme, tüm bunları açıkladıktan sonra davalı tarafından cevap dilekçesinin usulen ıslah da edilmediğini de belirterek dava
dilekçesi ile istenen kısmın zamanaşımı nedeniyle reddetmiştir. Oysa, zamanaşımı def’i süresinde ileri sürülmediği gibi dava belirsiz alacak davası olup arttırılan bedel için zamanaşımı def"inde bulunulamayacağından mahkemece artırılan kısım için davanın zamanaşımına uğradığından bahisle o kısmının reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 14.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.