17. Hukuk Dairesi 2018/509 E. , 2020/3973 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Hükmüne uyulan Dairemizin bozma ilamında özetle; davanın İİK.nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkin olduğu, bir davada yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz bir biçimde toplanması için tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkün olduğunu, somut olayda davalı ..."e dava dilekçesinin tapu sicil müdürlüğünde yazılı olan adresine tebliğe çıkarıldığını ancak adreste yazılı olan “Gazi Sokak” bulunmadığı gerekçesiyle tebligatın iade edildiğini, yapılan araştırmada da Gazi Sokak"ın olmadığı bildirildiği halde yeniden aynı adreste tebligat yasasının 35. maddesi uyarınca tebligat yapıldığını, adı geçen 3. kişi konumundaki davalının duruşmalara katılmadığını, yargılamanın yokluğunda devam ettirilip sonuçlandırıldığı, gerekçeli kararın da aynı şekilde tebliğ edildiğini ve böylece 6100 sayılı HMK."nın 27. (1086 sayılı HUMK.nun 73.) maddesine aykırı biçimde davalının savunma hakkının kısıtlandığını, bu nedenle davalı ..."e duruşma gününün usulüne uygun biçimde tebliği, savunmasına ilişkin delillerin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken savunma hakkını kısıtlar şekilde eksik araştırma ve inceleme ile davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru bulunmadığından bahisle kararın bozulması gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda iddia, savunma, toplanan delillere göre davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Mahkemece gerekçeli kararda; davaya konu satışın 16.04.2004 tarihli kredi sözleşmelerinden sonra ancak kat ihtar tarihi olan 17.02.2006 tarihinden yaklaşık 2 yıl önce gerçekleştiği, satış tarihinde davalı ..."nın borçlarının banka tarafından kat edilmediği, borçluların borçlarını ödeyip ödemeyeceğinin belli olmadığı bir dönemde satın alınmış olması nedeniyle davalı ..."in borçlunun borçlarını bilecek durumda olmadığı ve dolayısıyla satış işleminin alacaklılara zarar vermek kastı ile yapıldığının ispatlanamadığı, davanın İİK 284 madde gereğince beş yıllık hakdüşürücü süreye tabi olmadığı ve İİK 278/2 maddesinde öngörülen iki yıllık süre de geçmiş olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmişse de yapılan araştırma inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
Somut olayda; davacı, 16.04.2004 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak davalı borçlu Hüseyin aleyhine İstanbul 13. İcra Müdürlüğü 2006/6997 (yeni 2008/19588 Esas) sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığı, takibin kesinleştiği, 01.12.2008 tarihli kat’i aciz belgesinin olduğu, davalı borçlunun adına kayıtlı gayrımenkulü 06/07/2004 tarihinde 600 YTL bedel ile davalı ...’e devrettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece dinlenen davalı ...’in kardeşi olan tanık ...’in; diğer davalı ile birlikte sanayi içinde çalıştıklarını, kendilerinin elektrik işi ile uğraştığını, davalı ...’in de derici olduğunu, elektrik işlerini kendilerine yaptırdığını, araları iyi olduğundan taşınmazın fiyatında da anlaştık diye beyanda bulunmasının davalıların önceden beri birbirini tanıdıklarının kanıtı olduğunu, mahkemenin ise bu durumu göz ardı ederek İİK 280. maddesine göre borçlunun mali durumunu bilebilecek kişilerden olması gerektiği hususuna değinmemiş olması ve yine mahkemece, davanın İİK 280/1-son maddesi kapsamında, 5 yıllık süreye tabi olduğu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken İİK 278/2 maddesinde öngörülen iki yıllık süre bu maddeye göre iptal edilmesi için getirilmiş süre olup bu sürenin geçmiş olduğu gerekçe yapılarak davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir.
2-Ayrıca mahkemenin, borcun doğum tarihi olarak 16.04.2004 tarihli kredi sözleşmesinin tarihini değil de kat ihtar tarihi olan 17.02.2006 tarihini dikkate alarak karar vermesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 24.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.