17. Hukuk Dairesi 2020/891 E. , 2020/5590 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki hayat sigortasından kaynaklanan alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; davacılar murisi ... dava dışı bankadan çekilen kredi nedeni ile davalı şirkete ... Hayat Sigortası Poliçesi yaptırdığını, muris ... 13/02/2009 tarihinde beyin kanaması nedeni ile vefat ettiğini, yapılan başvuruya rağmen davalı sigorta şirketinin ödeme yapmadığını belirterek poliçenin geçerliliğinin tespiti ile kredi borcununun davalı şirket tarafından bankaya ödenmesini ve bakiye miktarın davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını ve murisin kronik böbrek rahatsızlığının bildirmemesi sebebiyle ödeme yapılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 09.09.2015 tarihli raporda "kronik böbrek yetmezliği hastalığının klinik seyri itibarıyla beyin kanaması riskinin bulunduğu, bu nedenle beyin kanamasının komplikasyon olarak oluşabileceğinin tıbben bilindiğinin" belirtilmiş olması, müteveffanın bu rahatsızlığını sigorta şirketinden gizlenmek suretiyle beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı, ölüm sebebinin kronik böbrek yetmezliğinden kaynaklanmadığı hususunun davacı tarafından ispatlanamadığı
ve bunun sonucu olarak sigortacının sözleşmeden cayma hakkının bulunduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, hayat sigortası poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar murisi ... ile davalı sigorta şirketi arasında 11.02.2008-11.02.2013 tarihleri için hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 13.02.2009 tarihinde sigortalı vefat etmiştir.
Davalı taraf, davacı murisinin poliçe tanziminden önce mevcut olan böbrek yetmezliği hastalığını bildirmeyip sözleşmenin kurulması sırasında beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu aykırılık nedeniyle de zararın teminat dışı kaldığı savunmasında bulunmuştur.
Yargılama sırasında alınan 09/09/2015 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda müteveffanın 2005 yılından itibaren kronik böbrek yetmezliği tanısı ile diyalize girdiğinin kayıtlı olduğu, bu hastalığın klinik seyri itibarıyla beyin kanaması riskinin bulunduğu, bu nedenle beyin kanamasının komplikasyon olarak oluşabileceğinin tıbben bilindiği, ancak zamanında otopsi yapılmamış olduğundan beyin kanamasına neden olabilecek diğer faktörler (vaskülit, anevrizma, tm AVM) gibi patolojik durumları dışlanamadığından tanısı konulan ve tedavi uygulanan kronik böbrek yetmezliğinin ölüm olayında kesin olarak etkisi olup olmadığının bilinemediği bildirilmiştir.
Mahkemece, ölüm sebebinin kronik böbrek yetmezliğinden kaynaklanmadığı hususunun davacı tarafından ispatlanamadığı, bunun sonucu olarak sigortacının sözleşmeden cayma hakkının bulunduğu, dolayısıyla davacının tazminat talep hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Sigorta sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olup, taraflar sözleşme kurulması aşamasında birbirlerini aydınlatma yükümlülüğü altındadır.
Poliçenin tanzim edildiği ve rizikonun gerçekleştirdiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 1290. maddesine göre, sigorta ettiren sigortacıya doğru bilgi vermekle yükümlüdür. Hayat Sigortası Genel Şartları C-2 sözleşmenin yapılması sırasındaki beyan yükümlülüğü başlığı altında yer alan 2.2 maddesinde de doğru bilgi verme yükümlülüğü açıklanmış ve yükümlülüğe aykırı davranışın müeyyideleri belirlenmiştir.
TTK"nun md.1290 ile Hayat Sigortası Genel Şartları"nın C-2.2. maddesi düzenlemesine göre, sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Sigortalı tarafından imzalanan sağlık beyan formunda, kendisinin herhangi bir rahatsızlığın olmadığı bildirilmiş; poliçeden önce mevcut böbrek yetmezliği rahatsızlığı bildirilmemiştir. Bu itibarla; doğrudan ölüm sebebi olmasa da, ölümle sonuçlanan önceki kronik hastalıkların, riskin kapsamı konusunda değerlendirme yapma hakkı bulunan sigortacıya bildirilmesi gerektiği açıktır.
Buna göre murisin bildirmediği hastalık ile ölüm arasında doğrudan illiyet bağı bulunmadığının anlaşılması halinde, poliçe tanzimi sırasındaki beyan yükümlülüğü kasten ihlal edilmemiş olup davanın tümden reddi gerekmez ise de sigortalının kasıtlı olarak sağlık durumunu gizlemesi haricinde eğer sigortacının sorumluluğunu ağırlaştıran ve daha fazla prim almasını gerektiren bir halin varlığında teminatın indirilmesi gerektiğinden, murisin bu hastalığının belirtilmesi halinde ödenmesi gereken prime göre proporsiyon hesabı yapılarak tazminat hesabının yapılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 14/10/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.