17. Hukuk Dairesi 2018/5624 E. , 2020/6080 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; ... adına kayıtlı ... plakalı aracın müvekkili şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, sigortalı aracın 04/03/2005 tarihinde kaza geçirdiği iddiası ile sigortalı tarafından 07/03/2005 tarihinde müvekkili şirkete ihbarda bulunulduğunu, davalı sigortalı tarafından kaza ile ilgili evraklarda müvekkili şirkete sunulduğunu, şirkete sunulan trafik kazası tespit tutanağının hasar yetkilileri tarafından incelendiğini ve araç üzerinde ekspertiz işleminin yapıldığını ve herhangi bir usulsüzlük olmaması sebebiyle davalı sigortalı ..."a 18/04/2005 tarihinde 26.500,00 TL ödendiğini, daha sonra ... İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmalarda müvekkil şirketin bilgisine başvurulduğunda davalı trafik polislerinin sahte rapor tanzim ettiğinin öğrenildiğini, sigortalı aracın ..."ın idaresinde iken 26/02/2005 tarihinde kaza geçirdiği, kaza anında araç sürücüsünün alkollü olduğu ve aracın bu kazada hasar gördüğünün tespit edildiğini, kazanın gece yarısı 02:30 civarında olduğu, sürücünün alkollü olması sebebi ile kaza mahalline trafik polislerini saat 07:00 civarında çağırdığı, kazanın bu saatten önce olması sebebi ile tutanak polislerinin tutanak tutmadıklarını, ... hakkında dolandırıcılık suçundan dolayı Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2006/293 E. sayılı dosyası ile dava açıldığını,
davalı Bakanlık tarafından yapılan inceleme neticesinde hazırlanan ön inceleme raporunda trafik polisleri ... ile ..."nın kazanın aslında 26.02.2005 tarihi 02.30 sıralarında Zeytinli Mahallesi ... Petrol arkası Trafik Hastanesi inşaatı önünde meydana geldiğini tanık beyanları ve diğer delillerle ispatlanan sürücü ..."ın sevk ve idaresindeki ... plakalı aracın karıştığı maddi hasarlı trafik kazasıyla ilgili olarak 04.03.2005 tarihinde saat 18.25 sıralarında, Yeditepe mahallesi 43. Sok. Üzerinde olmuş gibi göstererek gerçek dışı trafik kazası raporu tanzim ettikleri ve bu şekilde görevi kötüye kullandıkları ve hakların da görevi kötüye kullanmak suçundan dolayı Gaziantep 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/349 E. sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemenin görevsizlik kararı vererek Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiğini, 2007/75 E. sayılı no ile devam ettiğini, meydana gelen bu kaza nedeniyle sigortalıya 26.500,00 TL ödendiğini, aracın pert olarak işlem görmesi sebebi ile sovtajı 13.500,00 TL"ye satılmış olup, bu haksız eylemden dolayı müvekkil şirketin zararının 13.000,00 TL olduğunu, 13.000,00 TL"nin sigortalıya ödenme tarihi olan 18/04/2005 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacı şirket dilekçesinde polis memurları ... ve ..."nın gerçek dışı trafik kazası raporu tanzim ettikleri ve bu doğrultuda yargılandıklarından bahisle davayı müvekkiline yöneltmişlerse de, polis memurları hakkında açılan davanın halen devam ettiğini, bu aşamada husumetin İçişleri Bakanlığına yöneltilemiyeceğini, dolandırıcılık suçundan haklarında dava açılan sigortalı araç sürücüsü ... ve araç sahibi ..."a yöneltilmesinin gerektiğini, davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; Davanın kabulü ile 13.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı haklarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel şartlarından olup mahkemece re"sen dikkate alınması gerekir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yargı Yolu” başlıklı 125. maddesinin 1. fıkrası “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmünü, son fıkrası ise “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” düzenlemesini içermektedir.
İdare hukukunda idarenin iki tür sorumluluğu kabul edilmektedir. Biri idarenin özel hukuk ilkeleri doğrultusunda
yaptığı sözleşmelerden kaynaklanan özel hukuk sorumluluğu; diğeri ise, idarenin idare hukuku ilkeleri doğrultusunda yapmış olduğu sözleşmeler ve idarenin her türlü işlem ve eyleminden kaynaklanan kamu hukuku ilkeleri doğrultusunda oluşmuş idare hukukuna özgü sorumluluk türüdür. İdarenin kişilere verdiği zararları tazmin yükümlülüğü, idarenin “hizmet kusuruna (kusurlu sorumluluk)” ve “kusursuz sorumluluğuna” dayanmaktadır.
İdarenin kusura dayanan sorumluluğu, uygulamada “hizmet kusuru” kavramı ile anlatılmaktadır. Genel olarak doktrinde hizmet kusuru; idarenin ifa ile mükellef olduğu herhangi bir kamu hizmetinin kuruluşunda, düzenlenmesinde veya teşkilatında, bünyesinde, personelinde yahut işleyişinde bir takım aksaklık, hukuka aykırılık, bozukluk, düzensizlik, eksiklik, sakatlık veya ihmalin ortaya çıkması, şeklinde tanımlanmaktadır (Sarıca Ragıp, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, “Hizmet Kusuru ve Karakterleri”, Y. 1949, C. 15, S. 4, s. 858; Atay Ender Etem, İdare Hukuku, Ankara 2006, s. 571; Yıldırım Turan, İdari Yargı, İstanbul 2008, s. 253 ).
İdare kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya eksiklik şeklinde tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükünün doğmasına yol açmaktadır.
Ayrıca, kamu görevlilerinin yapmış oldukları idari eylem ve işlemlerin; mevzuatın, üstlenilen ödevin ve yürütülen hizmetin kural, usul ve gereklerine aykırı olarak, kendilerine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak yine de resmi yetki, görev ve olanaklardan yararlanarak, yaptıkları eylem ve işlemlerden kaynaklanan kusurlarının,
idareden ayrılmasına olanak bulunmaması nedeniyle görevle ilgili olarak işlenen "görev (hizmet) kusuru" olarak tanımlanmaktadır.
Buna göre idare kural olarak yürüttüğü kamu hizmeti ile nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının “b” bendi gereğince “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar” idari yargı yerinde tam yargı davası açabilecektir. Yine İYUK 15/I-a maddesinde ise, adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği de hükme bağlanmıştır.
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı, davalı idare tarafından kaza tespit tutanağının sahte olarak tanzim edildiğini belirterek, davalı idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemine dayandığına göre, bu tür isteklerin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2. maddesi gereğince, idari yargı yerinde ileri sürülmesi gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re"sen) dikkate alınması zorunludur. Şu halde; yerel mahkemece adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma ilamının neden ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 22/10/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.