Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/1493
Karar No: 2021/4393
Karar Tarihi: 24.06.2021

Silahlı terör örgütüne üye olma - Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2021/1493 Esas 2021/4393 Karar Sayılı İlamı

16. Ceza Dairesi         2021/1493 E.  ,  2021/4393 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Ceza Dairesi
    Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma, Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek
    2)...(11.02.2020)
    3)... (02.04.2020)
    4)... (09.04.2020)
    Hüküm : Sanıklar ..., ... ve ... ... için; TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1,TCK"nın 53, 58/9, 62
    Sanık ... için; TCK"nın 220/7, 314/3 maddesi delaletiyle TCK"nın 314/2, 220/7, 3713 sayılı Kanunun 5/1, 53, 62 maddeleri uyarınca verilen mahkumiyet kararlarına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi

    Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
    Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
    Sanık ... müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin yasal şartları oluşmadığından CMK"nın 299. maddesi gereğince REDDİNE,
    Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
    Öncelikle, Türk vatandaşı ve yabancı olan sanıkların, dosya kapsamına yansıyan ülke sınırları dışında gerçekleştirdikleri eylemlerinin, yargı yetkisi, eylemlerinin nitelendirmesi ve suç tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata göre, terör suçu kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin, irdelenmesi gerekmektedir.
    1-CEZA HUKUKUNA İLİŞKİN TÜRK KANUNLARININ UYGULANMA ALANI:
    Türkiye"de işlenen bütün suçlar bakımından, fail hangi ülke vatandaşı olursa olsun ceza hukukuna ilişkin Türk kanunları uygulanır. Bir suçun Türkiye"de işlenmiş sayılma ölçütü TCK"nın 8/1. fıkrasının ikinci cümlesinde gösterilmiştir.
    Türk vatandaşlarının yabancı ülkede suç işlemeleri halinde failler hakkında belli şartlarda Türkiye"de Türk kanunlarına göre yargılama yapılabilecektir. Bu şartlara ceza Kanununun 11. maddesinde yer verilmiştir. Bu hükmün istisnası kanunun 13. maddesindeki haldir. Zira bu madde kapsamına giren suçlar, kim tarafından, nerede ve hatta kime karşı işlenirse işlensin, Türkiye"de Türk kanunlarına göre yargılanıp cezalandırılabilecektir.
    5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 13. maddesi şu şekildedir;
    Madde 13- (1) Aşağıdaki suçların, vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi halinde, Türk kanunları uygulanır:
    a) İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan suçlar.
    b) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci ve Sekizinci Bölümlerde yer alan suçlar.
    c) İşkence (madde 94, 95).
    d) Çevrenin kasten kirletilmesi (madde 181).
    e) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde 190).
    f) Parada sahtecilik (madde 197), para ve kıymetli damgaları imale yarayan araçların üretimi ve ticareti (madde 200), mühürde sahtecilik (madde 202).
    g) Fuhuş (madde 227).
    h) (Mülga : 26/6/2009 – 5918/1 md.)
    i) Deniz, demiryolu veya havayolu ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması (madde 223, fıkra 2, 3) ya da bu araçlara karşı işlenen zarar verme (madde 152) suçları.
    (2) (Ek ikinci fıkra: 29/6/2005 – 5377/3 md.) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerde yer alanlar hariç; birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı Türkiye"de yargılama yapılması, Adalet Bakanının talebine bağlıdır.
    (3) Birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde yazılı suçlar dolayısıyla yabancı bir ülkede mahkûmiyet veya beraat kararı verilmiş olsa bile, Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye"de yargılama yapılır.(1)
    Maddenin gerekçesi yorum yapmayı gerektirmeyecek kadar açıklıktadır.
    “MADDE 13.– Madde metninde, belli suçların yabancı bir ülkede işlenmesi durumunda, failin Türk vatandaşı veya yabancı olmasına bakılmaksızın, Türkiye’de Türk kanunlarına göre yargılama yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
    Birinci fıkranın (a) bendine göre, İkinci Kitap, Birinci Kısım altındaki
    1) “Soykırım” başlıklı Birinci Bölümde,
    2) “Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti” başlıklı İkinci Bölümde
    yer alan suçlar ile;
    (b) bendine göre, İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki
    1)“Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar” başlıklı Üçüncü Bölümde,
    2) “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlıklı Dördüncü Bölümde,
    3) “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölümde,
    4) “Millî Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölümde,
    5) “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” başlıklı Yedinci Bölümde ve
    6)“Yabancı Devletlerle Olan İlişkilere Karşı Suçlar” başlıklı Sekizinci Bölümde
    yer alan suçlar ile fıkranın (c), (d), (e), (f), (g), (h) ve (i) bentlerinde sayılan suçlar nerede işlenmiş olursa olsun, bu nedenle Türkiye’de yargılama yapılarak, Türk vatandaşı veya yabancı olmasına bakılmaksızın fail hakkında Türk kanunlarına göre cezaya hükmolunur. Yabancı ülkede işlenen bu suçlar dolayısıyla failler hakkında Türkiye’de re’sen takibat yapılır.
    Maddenin ikinci fıkrasına göre, bu suçlar dolayısıyla yabancı bir ülkede mahkûmiyet veya beraat kararı verilmiş olsa bile, Türkiye’de yeniden yargılama yapılır. Ancak bunun için Adalet Bakanının talepte bulunması gerekir.
    Yabancı ülkede mahkûm olunan ceza bu ülkede tamamen veya kısmen infaz edilmişse; infaz edilen bu ceza miktarının, mahsup hükümlerine göre, Türkiye’de hükmolunan cezadan mahsup edilmesi gerekir.
    Birinci fıkranın (c), (d), (e), (f), (g), (h) ve (i) bentlerinde sayılan suçların yurt dışında işlenmesi hâlinde; bu suç dolayısıyla, suçu işleyen kişinin Türk vatandaşı veya yabancı olması arasında fark gözetmeksizin, Türkiye’de Türk kanunları uygulanarak yargılama yapılabilecektir.
    Ancak, (a) ve (b) bentlerinden farklı olarak, bu bentlerde sayılan suçlardan dolayı Türkiye’de yargılama yapılabilmesi için, fail hakkında yabancı ülkede mahkûmiyet veya beraat kararı verilmemiş olması gerekir.
    Türkiye’nin taraf olduğu çeşitli uluslararası sözleşmelerde aut dedere aut judiciare/aut punire kuralına yer verilmek suretiyle ilgili sözleşme kapsamına giren suçlar dolayısıyla ister vatandaş olsun ister yabancı olsun faillerin suçun işlendiği ülkeye geri verilmesi öngörülmüştür. Ancak, bu sözleşmelerle, çeşitli hukukî mülahazalarla geri verme yoluna gidilmemesi hâlinde, taraf devletlere yargılama ve cezalandırma yükümlülüğü yüklenmiştir.
    Bu konuda, 1963 yılında imzalanan Uçaklara Karşı İşlenen Suçlara veya Diğer Fiillere İlişkin Tokyo Sözleşmesi, 1970 yılında imzalanan Uçakların Kanun Dışı Yollarla Ele Geçirilmesinin Önlenmesi hakkındaki La Haye Sözleşmesi, 23 Eylül 1971 tarihli Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Montreal Sözleşmesi, 14 Aralık 1973 tarihli Diplomasi Ajanları da Dahil Olmak Üzere Uluslararası Korunmaya Sahip Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair New York Sözleşmesi, Uyuşturucu Maddelere Dair 1961 Tek Sözleşmesi, 21 Aralık 1971 tarihinde Viyana’da imzalanan Psikotrop Maddeler Sözleşmesi ve ayrıca, Avrupa Konseyi’nce 27 Ocak 1977 tarihinde hazırlanan Tedhişçiliğin Önlenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi örnek olarak gösterilebilir.”
    Madde metni ve gerekçesinden anlaşılacağı üzere; 13. maddenin b bendinde yer alan “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” yönünden sanık başka ülkede yargılanıp hakkında kesin hüküm kurulsa dahi, Adalet Bakanının talebi doğrultusunda Türkiye"de tekrar yargılanabilecektir. Bu halde “non bis in idem” kuralı geçerli değildir. Somut olayda sanıkların yurt dışında yargılanmadıkları tartışmadan varestedir.
    Ceza yargılamasında mülkilik sistemine dair genel hükümlere istisna teşkil eden 13. madde metinde yer verilen bir kısım suçlar aynı zamanda TMK kapsamında mutlak terör suçu olduklarından terör ve terör suçlarının değerlendirilmesi yapılacaktır.
    2- TERÖRÜN TANIMI:
    Terörün ne anlama geldiği konusunda dilbilimciler, akademik çevreler ve diplomasi uzmanları arasında bir görüş birliği bulunmamaktadır. Terör, terörizm, terörist ve terör örgütü konularındaki tanımlar, çoğunlukla bakılan tarafın verdiği anlamı yansıtmaktadır.
    Terör konusunda, her kesim veya resmi güç; kendisine uygun, kendisini hukuksal, yasal ya da ahlaki açıdan haklı gösteren veya kendisini ve gizli emellerini örtmeye çalışan ve bunları kabul ettirmeye yönelik bir anlamlandırmayı dayatmaya çalışmaktadır.
    Ülkemizde ise, terörün ne anlama geldiği (tanımı), 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1. maddesinde düzenlenmiştir.
    Bu maddeye göre terör;
    Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemler,
    Olarak tanımlanmaktadır.
    Anayasa Mahkemesinin 31.03.1992 gün ve 1991/18 E. – 1992/20 K. sayılı kararında, bir eylemin terör olarak tanımlanmasını üç temel koşula bağlamıştır.
    Bunlar;
    1- Eyleme, baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme ya da tehdit yöntemlerinden biriyle girişilmiş olması,
    2- Eylemin;
    a) Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek,
    b) Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek,
    c) Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek,
    d) Temel hak ve hürriyetleri yok etmek,
    e) Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini ve genel sağlığı bozmak,
    Amacıyla yapılması,
    3- Eylemin, bir örgüte mensup kişi ya da kişilerce veya terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına gerçekleştirilmesi,
    Olarak sıralamıştır.
    Bu genel terör tanımı dışında, 3713 sayılı Kanunun 3. maddesinde doğrudan terör suçları ve 4. maddesinde de işlenme bağlamına göre dolaylı terör suçları gösterilmiştir.
    3- TERÖR ÖRGÜTÜ KURMA, YÖNETME, ÜYE OLMA VE ÖRGÜTE YARDIM SUÇLARI:
    TCK"nın 314. maddesi bakımından; bir oluşumun, bir yapılanmanın silahlı terör örgütü sayılabilmesi için, TCK"nın 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek için örgüt kurma suçunda örgütün varlığı için gerekli koşullar yanında, Türk Ceza Kanununun ikinci kitap, dördüncü kısım, dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları "amaç suç" olarak işlemek üzere kurulmuş ve amaca matuf bir eylem gerçekleştirmeye yeterli derecede silahlı olması ya da bu silahları kullanabilme imkanına sahip bulunması gerekir. Bu suçu, TCK"nın 220. maddesinde düzenlenen suçtan ayıran en önemli ölçüt budur.
    3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7/1. maddesinde; terör örgütlerini kurma, yönetme ve üye olma suçları düzenlenmektedir. Maddede; "TCK 314. maddesi hükümlerine göre cezalandırılacağı" hükmüne yer verilerek 314. maddenin ceza hükümlerine atıf yapmıştır.
    Buna göre Türk Ceza Hukukunda silahlı terör örgütünün unsurları şu şekilde kabul edilmektedir;
    - Üye sayısı; en az 3 kişiden oluşur (TMK 7/1, TCK 220-314 maddeleri).
    - Amaç ve saik; terör örgütü siyasi maksatla faaliyet gösterir. Bu doğrultuda, “Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetlerini yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak” amacıyla faaliyet gösterir (TMK m.1).
    - Yöntem; terör örgütü cebir ve şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle hareket eder (TMK 1-7.md.).
    - Elverişlilik; terör örgütünün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması gerekir (TCK 220.md.).
    - Araç gereç; terör örgütü silahlı bir örgüt türüdür (TCK 314. madde). Silah suçun unsurudur. Üyelerinin tamamının silahlı olması gerekmez, nitelik ve nicelik bakımından amaç suçu işlemeye yetecek kadar elemanında silah bulunması yeterlidir. Örgütün silahlı olup olmaması sahip olunan silahların cins, nitelik ve miktarı somut tehlikenin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Örgütün, silahlı örgüt vasfını kazanması için mensuplarının silah sahibi olmaları gerekmez. Silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkanının olması gerekli ve yeterlidir. Elverişlilik somut olaya göre hakim tarafından takdir edilecektir.
    Türk Ceza Hukukunda silahlı terör örgütlerine yardım suçu, aşağıdaki sistematik içinde düzenlenmiştir.
    - 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlükte olan TCK"nın 314/3, 220/7, 314/2. maddelerinde düzenlenen silahlı terör örgütüne genel nitelikte yardım suçu,
    - 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlükte olan TCK"nın 315. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne silah sağlama suçu,
    - 18.07.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5532 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen ve 16.02.2013 tarihine kadar yürürlükte kalan 3713 sayılı Kanunun 8. maddesinde yer alan ve 16.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçu.
    Bu çerçeve içerisinde, terör örgütlerine silah sağlamak veya finansman sağlamak suçunun, terör örgütlerine yardım suçunun özel bir düzenleniş şekli olduğu anlaşılmaktadır.
    Silahlı terör örgütlerine yardım suçunda yardım fiili, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleştirilebilir. Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 2012/1234 Esas, 2012/1825 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesi gerekmez ve her bir fail, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacaktır.
    Silahlı terör örgütü üyesi olmayıp, örgütün faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla ve örgütün amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayanların eylemleri TCK"nın 315. maddesi, terör örgütlerine veya mensuplarına para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi sağlayan veya toplayan kişilerin eylemleri 6415 sayılı Kanunun 4. maddesi, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte, örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yukarıda sayılanlar dışında barındırma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt mensuplarının araştırılmasını, yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama gibi her türlü yardım ise TCK"nın 314/3, 220/7. maddeleri yollamasıyla 314/2. maddesi kapsamında kalır. Örgüte yardım suçunda kast unsuru yönünden öğretideki görüşler incelendiğinde;
    Bir suçun kanuni tanımında "bilerek", "bildiği halde", "bilmesine rağmen" gibi ifadelere açıkça yer veren suçlar olası kastla işlenemez (Prof. Dr. İzzet Özgenç, TCK Genel Hükümler, 7. Baskı, s. 241).
    Yukarıda yer verilen öğretideki görüşler ve yerleşik içtihatlarımız göz önüne alındığında; suç örgütleri veya silahlı terör örgütlerine yardım suçunun ancak doğrudan kastla işlenebileceği, yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet etmesi gerektiği, örgüt üyelerine yapılan yardımın da örgüte yapılmış gibi kabul edilmekle birlikte örgüt üyesinin mensup olduğu örgütün bilinmesi ve bu yardımın da insani mülahazalarla değil örgütün amaçlarını gerçekleştirme gayesiyle yapılması hususunda ortak bir kanaat mevcuttur.
    TCK’nın 220/7. maddesinde suç örgütüne bilerek isteyerek yardım eden kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Buradaki “yardım eden” kişi, örgütün hiyerarşik yapısı içinde olmayan kişidir. Başka bir ifadeyle, “yardım eden” kişinin örgüt üyesi olmaması gerekir. Dolayısıyla da TCK’nın 220/7. maddesi anlamında yardımdan söz edilebilmesi için yardımın örgüt üyeliği seviyesinde olmaması gerekir. Terör örgütünün, amacına ulaşmak için suç işlediği şüphesizdir. Terör örgütü amacına ulaşmak için birbirinden farklı bir çok suç işler. Bir kişinin örgüt üyeliği seviyesinde olmaksızın örgütün genel amacı yönünde gerçekleştirilen faaliyetlere yardımda bulunması ise TCK’nın 220/7. maddesi kapsamında değerlendirilir.

    4-TERÖR ÖRGÜTLERİNİN NİTELİKLERİNİN BELİRLENMESİ:
    Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında, bir oluşumun, örgüt niteliğinde bulunup bulunmadığı ve niteliğinin belirlenmesi hususunda özel bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Yargılama safahatında, dava ya da soruşturmaya konu oluşumun nerede, ne zaman, kimler tarafından, ne amaçla kurulduğu, ülke genelinde amaca elverişli eylem ve faaliyetlerine ilişkin bilgiler ilgili Devlet kurumlarından dosyaya getirtilmek suretiyle dosyada mevcut olay ve deliller doğrultusunda yargılama makamlarınca belirlenmekte ve yargı kararının kesinleşmesi ile oluşumun suç, terör ya da silahlı terör örgütü niteliğinde bulunup bulunmadığı kesin olarak tespit edilmektedir.
    Bir oluşumun örgüt olarak kabulü için uygulanacak kriterler yukarıda açıklanmıştır. Bu oluşum çıkar amaçlı suç örgütü olabileceği gibi, terör örgütü ya da silahlı terör örgütü olarak da yapılanmış olabilir. Örgütün niteliklerinin mahkemece belirlenmesi bir tespit kararıdır. Önceden var olan ancak hakkında karar verilmediği için kamuoyu tarafından bilinmeyen örgütün hukuki varlık kazanması mahkemeler tarafından verilecek karara bağlı ise de, örgütün kurucusu, yöneticileri ya da üyeleri açısından, kuruluş tarihinden veya meşru amaçlarla kurulup daha sonra suç örgütüne dönüştüğü andan itibaren ceza hukuku bakımından işledikleri fiile göre sorumlu olacaklardır. Bu mensuplardan bir kısmı, oluşumun bir terör örgütü olduğunu bilmemesi (hata hükümleri) durumunda, “kusursuz ceza olmaz” ilkesi doğrultusunda uygulama yapılacağında bir tereddüt yoktur.
    5- PYD/YPG SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN YAPISI:
    Türkiye, PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG‘ye karşı bir mücadele yürütmektedir. PYD/YPG bölgedeki varlığını Suriye iç savaşından yararlanarak sağlamlaştırmıştır. Suriye’nin kuzeyinde kontrolü altına aldığı toprakları kanton kurarak birleştirme isteği ve Kürt özerk bölgesi oluşturma düşüncesi, hem Türkiye’nin hem de Suriye’nin toprak bütünlüğüne halel getirme tehdidi oluşturmaktadır. Öte yandan PYD/YPG bağlantılı militanların Türkiye üzerindeki saldırıları PKK’nın Suriye uzantısı olduğunun açık delilidir.
    PYD/YPG adlı yapılanmanın, ülkemizdeki kanlı faaliyetlerini PKK/KCK ismi ile yürüten bölücü terör örgütüyle, fikri ve organik bağlarının bulunduğu, aynı yapının ve ideolojinin ürünü durumunda oldukları, örgüt mensuplarının ülkemiz topraklarında PKK/KCK mensubu olarak faaliyet yürütürken, aynı kişilerin sınırın diğer tarafında Suriye topraklarında aynı amaç uğruna PYD/YPG adı altında faaliyetlerine devam ettikleri, tüm bu hususlar dahilinde Suriye"de faaliyet gösteren PYD/YPG örgütünün, PKK"nın Suriye ülkesinde faaliyet gösteren türdeşi olup KCK başlığı altında 4 ülkede faaliyet gösteren 4 alt örgütlenmeden biri olduğu, bu örgütün aynı amaca hizmet ettiği, faaliyet amaçlarının ve yöntemlerinin birebir benzerlik gösterdiği, bu kapsamda dosyada bulunan İçişleri Bakanlığının tarihli bilgi notu yazısı ve Dairemizin yerleşik uygulaması ile 21.09.2017 tarih ve 2017/1669-5823 esas-karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
    Suriye topraklarında PKK/KCK silahlı terör örgünün bir kolu olarak kurulan PYD/YPG"nin; ülkemizin birliğini ve bütünlüğü bozmak amacıyla gerçekleştirdiği cebir şiddet içeren eylemleri ve vatandaşlarımızın can güvenliğini ihlal ettiği nazara alındığında, “kuruluşu, amacı, stratejisi, yapılanması ve faaliyetleri itibariyle, 3713 sayılı Yasanın 4928 sayılı Yasa ile değişik 1. maddesinde tarifini bulan silahlı bir terör örgütü olduğu”,
    Anlaşılmaktadır.
    7- SOMUT OLAY VE HUKUKİ DEĞERLENDİRMELER:
    1-) Oluş, iddia, mahkeme kabulü ve tüm dosya kapsamına göre somut olay;
    Suriye Ülkesi Telabyad Koordinasyon Emniyet Müdürlüğünce yapılan çalışmalarda yakalanan... El ...isimli sanığın beyanlarından da anlaşılacağı üzere, PYD/YPG terör örgütü içerisinde ideolojik ve silahlı eğitim aldığı, PKK terör örgütü üyesi olduğu bildiği Rami El ... tarafından Türkiye"ye geçirmek üzere kendisine paket verildiğini, bahse konu paketi incelediğinde bomba olduğunu anladığını, paketi Türkiye sınırında ... El ..."e verdiğini, ... El ..."in bahse konu paketi daha öncede kaçakçılık işlerinde çalıştığı... El..."a vermiş olabileceğini beyan ettiği, sanık... El ..."e kollukça yaptırılan fotoğraf teşhis tutanağında... El..."ı teşhis ettiği, ismi geçen... El..."ın ... isimli şüpheli olduğu değerlendirildiği, fotoğraf teşhis işleminin devamında ismi geçen... El..."ı teşhis ettiği, ismi geçen... El..."ın ... isimli sanık olduğu, ayrıca Telabyad Koordinasyon Emniyet Müdürlüğünce yapılan çalışmalarda ... ... ...isimli şahısın ifadesinde, ......in amcasının oğlu olduğunu, ......ve onun abisi olan ......ile birlikte köyde oturdukları esnada, ......kendisine bir karton geldiğini, karton içerisinde bomba malzemesi olduğunu, bu malzemeyi ... El ... olarak bildiği şahısa köyümüzün karşısında bulunan sınır duvarından atlayarak teslim ettiğini, kendisinin sürekli ... EL ..., El ve... El..."ın kardeşi ile iş yaptığını söylediğini, ... El ..."in..."ten aldığı malzemeyi... El..."a verdiğini söylediğini, ... ..."in isimli şahısa yaptırılan fotoğraf teşhis işlemlerinde, İsmail El... ile ... olarak bildiği sanıkları teşhis ettiği, ismi geçen... El..."ın, ... isimli şüpheli olduğu, ... olarak bildiği kişinin sanık ... olduğu, istihbari çalışmalarda, PKK/KCK-PYD/YPG silahlı terör örgütünün ülkemizde gerçekleştirmek istedikleri sansasyonel eylemlerini gerçekleştirmek amacıyla patlayıcı malzemeleri sınır bölgelerinden illegal yollarla sokma arayışı içerisinde olduğunun tespit edildiği, bu kapsamda sanıklar ..., ..."un örgütsel malzeme aktarımı faaliyetlerinde bulunduğu, nevi bilinmeyen patlayıcıları sınır bölgesinden alarak ülkemize girişini sağladıkları,
    Suriye uyruklu sanık ..."in normal zamanda Suriye"nin Tel Abyad, Tel Azzo köyünde ikamet ettiği, sanığın daha önceden Türkiye"ye bomba geçiren kardeşleri ...El ..., ...El ... ve amcasının oğlu ... ... El .../..."in ile birlikte hareket ederek 2020 yılı Şubat ayında kardeşlerinin ve amcasının oğlunun saklamış oldukları ele geçirilemeyen patlayıcı maddeyi/bombayı şahısların yakalanması üzerine kendisinin alarak sakladığı ve daha sonra tekrar amcasının oğlu ... ... El ..."e verdiği, sanığın daha sonra sınır hattından kaçak yollarla Şanlıurfa"ya geçtiği, Şeklinde olduğu anlaşılmaktadır.
    Çağımızda hukukun değişmez niteliği; “Evrensel, herkes için, bağımsız, tarafsız insan haklarına saygılı, eşitlikçi, özgürlükçü, adil, haksızlığa karşı vazgeçilmez” oluşudur.
    Bir ülkede bu ilkelerin benimsenip güçlendirilmesi ve içselleştirilmesi için demokratik düzenin bütün kurum ve kuruluşlarıyla oluşturulması, demokratik hakların etkin biçimde kullanılması, devletin bütün işlemlerinin hukuk sınırları içinde ve hukuk devleti ilkelerine uygun olması kadar çağdaş bir ceza yargılamasının sağlanması da gerekmektedir.
    İstikrar kazanmış yargı kararlarında vurgulandığı ve öğretide ifade edildiği üzere, ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğin insan onuruna yaraşır biçimde araştırılıp bulunmasıdır. Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 23.02.2016 tarih ve 2014/5.MD-98 esas 2016/83 sayılı ve 10.12.2013 tarih ve 2013/359 sayılı kararlarında;“...Ceza Muhakemesinin amacı usul ve kuralların ön gördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak belirlenmesidir. Maddi gerçeğin belirlenmesinde kullanılan yegane araçlar deliller olup, nitekim 5271 sayılı CMK’nın ‘delillerin takdir yetkisi’ başlıklı 217. maddesinin 2.fıkrasında yer alan; ‘yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” denilerek aynı amaca işaret edilmiştir.
    Deliller; tarafların açıklamaları, tanık beyanları, tutanaklar, olay yerinde kalan her türlü iz ve eser olarak belirtilebilinir. Delil; bugün akılcı anlayışına göre hakimin kanaati, ispat edilmesi istenen olaylara tahlil ve tetkik ile bütün şartlar ile değerlendirilmesinin mahsulü olacaktır. Maddi gerçeğin olayın bir bütünü veya parçasını temsil eden kanıtla ortaya çıkarılması gerekir. Şayet deliller yeterince toplanmamış ise her aşamada bunun ikmalide zorunludur. Varsayımlar ceza muhakemesinin amacına aykırı olur.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Sanıklar ..., ... ve ..."in silahlı terör örgütü üyesi olmak, sanık ..."in ise örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte yardım etmek suçundan mahkumiyetlerine esas alınan ve belirleyici delil statüsünde olan... EL ...ve ... ..."in soruşturma aşamasındaki beyanları ile sanık ..."in soruşturma ifadesinin Suriye Ülkesi Telabyad bölgesinde görevli ve yetkili olan kolluk birimlerince müdafii olmaksızın alındığı, dosya kapsamının incelenmesinde tanıklar ile sanık ..."nın, daha sonradan Suriye Telabyad yargı mercilerince alınan ifadelerinde, bu beyanlarından döndükleri, kolluk birimlerinin tanık dinleme yetkilerinin bulunmaması ve CMK"nın 148/4. maddesi gereğince müdafi olmaksızın alınan beyanların şüpheli tarafından kabul edilmemesi halinde artık soruşturma ifadesinin hükme esas alınamayacağının açık olması karşısında;
    Öncelikle, ceza yargılamasında kanıt kaynaklarıyla yüzyüzelik ve doğrudanlık kuralları uyarınca, belirleyici delil olan... El ...ve ... ..."in, kovuşturma aşamasında bizzat dinlenmelerinin sağlanması, şayet bu mümkün olmaz ise sanıkların, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olup olmadıkları, bu örgütsel pozisyonlarının doğrudan doğruya ortaya konulması veya eylem ve faaliyetlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu belirleyebilmek amacıyla gerekirse kolluk birimlerince oluşturulan veri havuzları da sorgulanarak haklarında başkaca beyan olup olmadığının tespitine çalışılması, var ise dosya içerisine getirtilmesi, gerek görülmesi halinde ilgili şahıslarında tanık olarak dinlenmelerinin sağlanması, tüm bu delillerin CMK’nın 217. maddesi uyarınca sanıklar ve müdafilerine okunup diyecekleri sorulduktan sonra sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken, mahkeme kabulüne esas alınan tanıklar... EL ...ve ... l ...ile sanık ..."in soruşturma aşamasında verdikleri ifadelerle yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
    2-) Kabul ve uygulamaya göre de;
    a) Suç tarihinin temadinin kesildiği yakalanma tarihi olan sanıklar ... ve ... için “11.02.2020” tarihi, sanık ... için ""09.04.2020"" tarihi, sanık ... için ""02.04.2020"" tarihi yerine gerekçeli karar başlığında “09.04.2020” olarak gösterilmesi,
    b) Sanıkların gözaltında ve tutuklu kaldıkları süreler TCK"nın 63. maddesi uyarınca cezalarından mahsup edilmemesi,
    Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenlerden dolayı CMK"nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık ... yönünden CMK"nın 307/5. maddesi uyarınca kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, sanıkların üzerine atılı bulunan suçların niteliği ve bozma gerekçesi gözönüne alındığında tutuklu sanıkların
    tutukluluk hallerinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Şanlıurfa 6. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.06.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


















    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi