Abaküs Yazılım
15. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/142
Karar No: 2020/3038
Karar Tarihi: 19.11.2020

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2020/142 Esas 2020/3038 Karar Sayılı İlamı

15. Hukuk Dairesi         2020/142 E.  ,  2020/3038 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi : ... Asliye Ticaret Mahkemesi

    Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce verilen kararın temyizen tetkiki davalı vekili tarafından duruşmalı olarak istenmiş, duruşma talebi kabul edilerek 20.10.2020 tarihinde yapılan duruşmaya davalı vekili Avukat ... geldi. Davacı vekili gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
    - K A R A R -
    Dava, eser sözleşmesinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmış olup, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı arsa sahibi, davalı ise yüklenicidir.
    Davacı vekili, davacı şirketin dava dışı yüklenici ... ile ... 3. Noterliği"nde 22.06.1992 günlü “Kat Karşılığı İnşaat ve Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi” imzaladığını, sözleşme uyarınca 2741 parselde yapılacak 4 adet daire ile ... parselde yapılacak dairelerden 8 adet olmak üzere 12 dairenin davacı arsa sahibi şirkete, geri kalan 12 adet dairenin de yüklenici ...’e ait olacağını, ... 3. Noterliği"nin 05.10.1994 tarihli devir sözleşmesi ile kat karşılığı inşaat yapım işinin tüm hak ve yükümlülükleriyle birlikte davalı yüklenici ...’a devredildiğini, bu devre davacı şirketin de muvafakat ettiğini, devir sözleşmesinin 2. maddesi gereğince ilk sözleşmeyle yükleniciye verilmesi gereken dairelerden iki adedinin aradan geçen zaman içinde ilk yüklenici ...’e verilmesi nedeniyle mal sahibinin davalıya vermesi gereken daire sayısının 10 olduğunu, işin teslim tarihinin en geç 1995 yılı Aralık ayı olarak kararlaştırıldığını, davalı yüklenicinin yapması gereken inşaat işlerini yapmadığını, davacı şirket yetkilisi ...’ın 1997 yılında ilk yüklenici ... tarafından öldürülmesi nedeniyle davacı şirketin sözleşmeyle ilgilenemediğini, aradan 27 sene geçtikten sonra davalının ... Sulh
    Hukuk Mahkemesi"nin 2011/74 Değişik iş dosyası ile sözleşme konusu parsellerde yapılan imalâtların değerini tespit ettirerek tespit sonucu çıkan meblağı icra takibine konu ettiğini, davacı şirkete gönderilen ödeme emrinin Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca tebliğ edilerek icra takibinin kesinleştirildiğini, kendi sözleşmesel yükümlülüklerinin hiçbirini yerine getirmeyen davalının, sözleşmenin ifası için tanınan 1995 yılı Aralık ayının üzerinden 19 yıl geçtikten sonra davacı şirketi mal varlığını sattırma çabası içine girdiğini, davalının sözleşmelere göre yükümlülüklerinin hiçbirini yerine getirmediğini belirterek davacı şirketin icra takip miktarı kadar borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı yüklenici vekili, davalının yapmış olduğu imalâtlar karşılığında davacıdan alacaklı olduğunu, yapılan imalâtlar oranında davacı şirketin haksız ve sebepsiz olarak zenginleştiğini, sözleşmenin taraflarca feshedilmediğini, geçerli ve ayakta bir sözleşme olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
    İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne dair verilen kararın, davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi"nin 23.09.2019 tarih 2018/755 Esas-2019/725 Karar sayılı kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, verilen karar davalı vekilince yasal süresi içinde temyiz edilmiştir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b bendinde “b)Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1)İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine, 2)Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, 3)Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.” Düzenlemesine yer verilmiştir.
    Bu halde, esasa ilişkin olarak istinaf başvurusu hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilebilmesi için ya yargılamada bir eksiklik bulunmaması ya da bulunan eksikliğin duruşma yapılmaksızın tamamlanmasının mümkün olması gerekir. Kanun, üç halde duruşma yapılmadan esas hakkında karar verilebilmesini mümkün kabul etmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verebilecektir (HMK m.353/1-b/1). Bölge Adliye Mahkemesi tarafından duruşma yapılmaksızın istinaf başvurusunun reddine karar verilebilmesi için dosyanın tekemmül etmiş bulunması, başka bir anlatımla, ilk derece mahkemesi tarafından toplanan delillere göre istinaf başvurusunda bulunan taraf ya da tarafların itirazının incelenip denetlenerek bir kanaate varılmasının mümkün bulunması zorunludur. Bir başka deyişle, ilk derece mahkemesi kararında hiçbir eksiklik veya yanlışlık olmadığı duruşma açılmaksızın anlaşılabilecek kadar açık ve netse, bu kapsamda bir değerlendirme yapılabilecektir. Ayrıca, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata
    edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilebilecektir. Diğer taraftan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/3 bendi kapsamında delil olarak bir eksiklik tespit edilmesi ve bu eksikliğin duruşma yapılmadan tamamlanmasının mümkün olması halinde, bu eksikliğin giderilmesinden sonra İlk Derece Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde de, istinaf başvurusunun b/1 bendi kapsamında reddine karar verilebilecektir. Bu üç halde Bölge Adliye Mahkemelerine duruşma yapmaksızın davanın esası hakkında karar verebilme hak ve yetkisi verilmiş bulunmaktadır.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi kapsamında duruşma yapılmaksızın karar verilmesi mümkün görülen haller dışında istinaf incelemesi duruşma açmak suretiyle yapılacaktır (HMK m.356). Buna göre, ön inceleme (HMK m.352) veya ilk incelemede dosya üzerinden karar verilmesi mümkün olan haller (HMK m.353) dışında Bölge Adliye Mahkemesince duruşma yapılması gerekmektedir. Bir başka deyişle, istinaf yargılamasında kural duruşma yapılmasıdır. Duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller ise, kanun tarafından açıkça yetki verilen haller ile sınırlıdır (HMK 353 ve 352. Maddeleri).
    Bu açıklamalar ve yasa hükümleri ışığında somut olay incelendiğinde; İlk Derece Mahkemesi kararında sözleşmesi devralan davalı yüklenicinin bedel istemekte haklı olduğu ,ancak önceki yüklenici ...’e 12 daire verilmesinin ilk sözleşmede kararlaştırıldığı, devir sözleşmesinde de iki daire devredildiğinin yazılı bulunduğu, bu devir sözleşmesinde, davalının da imzasının bulunması nedeniyle davalının kendi imzasıyla iki dairenin devredildiğini açıkça kabul ettiği bu nedenle iki dairenin devredildiği hususunun sabit olduğu, davalının yaptığı inşaat bedelinin imalât yılı rayiçlerine göre 99.930,00 TL, önceki yüklenici ...’e devredilen iki adet bağımsız bölümünün değerinin ise 100.000,00 TL olduğu, devredilen iki adet taşınmaz, inşaat bedelini karşıladığından davalının bakiye alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davacı arsa sahibinin açtığı menfi tespit davasının kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararında ise iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerin feshi için ya mahkeme kararı ya da tarafların iradelerinin fesih konusunda birleşmesi gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğine ilişkin mahkeme kararı bulunmadığı gibi, tarafların sözleşmenin feshedildiği konusunda birbiriyle örtüşen beyanları olmadığı, bu nedenle sözleşmenin feshedildiğini söyleme imkanının bulunmadığı, sözleşme feshedilmediğinden yüklenicinin edimini yerine getirmesi gerekirken getirmemesi sebebiyle alacak isteminde bulunamayacağı gerekçesiyle davacı arsa sahibinin menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi hukuken doğru görülmüş, bu şekilde Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinden ayrılınmıştır.
    Hukuk Genel Kurulu’nun 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 esas ve 2010/108 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “…Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çekişmesiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir…” Kararın gerekçesiyle hüküm sonucu çelişkili ise tarafları, adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek,
    mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilip, yazılmış yasa yolu denetimine elverişli, bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
    Kararın gerekçesiyle hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık teşkil eder (Örnek: Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 11.01.2017 tarih 2016/4164 Esas, 2017/118 Karar). Belirtilen nedenlerle gerekçesiyle sonucu arasında çelişki yaratılmaksızın hüküm kurulmalıdır.
    Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesinin karar gerekçesi değiştirildiği halde HMK 353/1-b/2 bendine göre hüküm verildiği gerekçeden anlaşılmaktadır. Ancak 353/1-b/1 bendine göre hüküm verilmesi gerekçeyle hükmün çelişkisini ortaya çıkarmıştır. Gerekçeyle hüküm arasında çelişki yaratılarak HMK 353/1-b/1 maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
    O halde bölge adliye mahkemesince yapılacak iş; gerekçe ile hüküm çelişkisi yaratılmadan Yargıtay denetimine elverişli hüküm kurmaktan ibarettir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 2.540,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay"daki duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, ödenenden 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 218,50 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davalıya iadesine,
    6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi"ne, karardan bir örneğinin ise ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
    19.11.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi