13. Hukuk Dairesi 2015/39638 E. , 2017/11964 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı bankadan 30.000,00 TL bedelli konut kredisi kullandığını, ancak taşınmazı satın almak için anlaştığı dava dışı üçüncü kişinin konutu satmaktan vazgeçmesi nedeniyle davalı bankaya krediyi kullanmayacağını bildirdiğini ve bunun üzerine hesabına geçen kredinin banka tarafından geri çekildiğini, ancak davalı banka tarafından daha sonra kendisi ve bu kredi sözleşmesine kefil olan kişiler aleyhine takip başlattığını, söz konusu kredinin tarafınca kullanılmadığını ve herhangi bir borcu olmadığını ileri sürerek söz konusu kredi nedeniyle aleyhine başlatılan icra takibinin iptaline yapılan kesintilerin iadesine, davalının % 40 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafın davalıya borçlu olmadığının tespiti ile ... 2. İcra Müdürlüğü"nün 2011/4681 esas sayılı dosyasındaki takibin iptaline, davalı tarafından davacının hesabından yapılan herhangi bir kesinti olmadığından kesintiler ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafın davacıya alacağın % 40 oranında icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İcra ve İflas Kanununun İİK’nın 72. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. İcra ve İflas Kanununun 67 maddesinin 2.fıkrasına göre; “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. ”Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davacı, davalının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Hal böyle olunca, mahkemece, davacının bu istemi hakkında red kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, usulün 438/7.maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın hüküm fıkrasının 3. bendinde yer alan “davalı tarafın davacıya alacağın % 40 oranında icra inkar tazminatı ödemesine,” söz ve rakamlarının hükümden çıkarılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.