13. Hukuk Dairesi 2016/16052 E. , 2018/7329 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, Üniversitenin farklı hizmetlerinde çalıştırılmak üzere ihale yolu ile hizmet alımları yapıldığını, işi ihale ile alan davalı yüklenici şirket işçisi tarafından işçi alacaklarının tahsili konulu ... 1. İş Mahkemesinde açılan davanın kabulle sonuçlandığını ve netice olarak 23.445,49.-TL"nin davacı Rektörlük tarafından ödendiğini, davalı şirket ile akdedilen sözleşmeler uyarınca işçilerin her türlü alacaklarından ihaleyi alan yüklenici firmanın sorumlu olacağını ileri sürerek davacı tarafından ödenen meblağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 4.440,98 TL"nın 16/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm ve davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, hizmet alım ihalesinin davalı tarafından üstlenildiğini, ihale şartnamesine göre, davalı yüklenicinin çalıştırdığı işçilerin iş hukukundan doğan her türlü işçilik hakları ile ilgili ücret ve tazminatlarından sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış olup, dava dışı işçinin işçilik alacaklarının tahsili için açtığı dava sonunda hesaplanan miktarın eldeki davanın tarafı olan davacıdan tahsiline karar verildiği ve davacı tarafından ödendiği ihtilafsızdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, ve ihbar tazminatı alacağından hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve tazminat genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir.
Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi karalaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir.
İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleriyle düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ... olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalardan sonra somut olayda mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, taraflar arasında aktedilen 1999 yılına (Nisan - Aralık 1999) ilişkin ihale sözleşmesinin, ihale sözleşmesine ait hizmet işleri genel şartnamesi, idari şartname ve özel teknik şartnamenin; 2009 yılının 01.01.2009-06.04.2009 tarihleri arasındaki ihale sözleşmesinin, ihale sözleşmesine ait hizmet işleri genel şartnamesi, idari şartname ve özel teknik şartnamenin dava dosyasına sunulmamış olması, diğer dönemlere ilişkin sözleşme ve idari/teknik şartnamelerde davalının/yüklenicinin sorumluluğu öngörüldüğünden davalının 01.01.2000-31.12.2008 ve 07.04.2009-12.06.2009 tarihlerine ilişkin 9 yıl 2 ay 5 güne dair kıdem tazminatı ve yıllık izin alacaklarından sorumlu olduğu değerlendirilmesi yapılmış ve hesaplama da bu kabule göre belirlenen dönemler için yapılmıştır. Oysa, dava dosyasına sunulmayan dönemlere ilişkin taraflar arasında hizmet sözleşmesi bulunmadığı yönünde bir davalı itirazı da bulunmadığına göre, bu dönemlere ait sözleşmelerde sorumluluğa ilişkin hüküm bulunmadığının kabulü ile bu dönemler için de yukarıda açıklandığı üzere müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları nazara alınarak yarı yarıya sorumluluk belirlenmek suretiyle kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretine ilişkin davalının rücuen sorumlu olduğu miktarın belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3-Yine bilirkişi tarafından sunulan ve mahkemece hükme esas alınan raporda iş mahkemesi kararı ile hüküm altına alınan ve davacı tarafça dava dışı işçiye ödenen ihbar tazminatı alacağı da hesaplama dışı tutulmuştur. Oysa, feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından son işveren sorumludur. Başka bir ifadeyle davacı üst işveren, dava dışı işçiye ... olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden rücuen tahsilini talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu dava dışı ve davalı alt işverenler, davacı üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. O halde mahkemece, son işveren olan davalının, ihbar tazminatının tamamından sorumlu olduğu hususu göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmiş olması da, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
4-Yine bilirkişi tarafından sunulan ve mahkemece hükme esas alınan raporda icra takip masrafları, icra vekalet ücretleri ile takip tarihinden ödeme tarihine kadar olan faizlerin istenemeyeceği bilgisi verilmiş ve davacı tarafça dava dışı işçiye ödenmiş olan ve bu dava konusu edilen rücu alacağının bu kalemlere ilişkin kısmı bakımından da davanın reddi cihetine gidilmiştir. Oysa, işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti açısından da davalı aleyhine hükmedilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının davalıya bu alacağını da rücu edebileceği gözetilerek yapılacak inceleme sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle davalının tüm ve davacının diğer bendler kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine, (2) (3) ve (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 227,51 TL kalan harcın davalıdan alınmasına, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,26/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.