12. Ceza Dairesi 2019/6941 E. , 2020/3747 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç :Taksirle yaralama
Hüküm :TCK"nın 89/4, 62, 50/1-a, 52/4, 53/6. maddeleri gereğince mahkumiyet
Taksirle yaralama suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi ise 1412 sayılı Kanunun 308/7 ve 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g bendi uyarınca hukuka kesin aykırılık halini oluşturacaktır. Ayrıca Ceza Muhakemesi Kanununun 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçesinde, suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, bunun nitelendirmesinin yapılması, Ceza Kanununda öngörülen sıra ve esaslara göre cezanın ve ayrıca cezaya mahkûmiyet yerine veya yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine ya da ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususa ilişkin istemlerin kabul veya reddine dair dayanakların gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçede hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve yasal olması gerekmektedir. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmakta olup, incelenen dosya kapsamında; bu ilkelere uyulmadan sanığa atılı suçun delilleri irdelenmeksizin delil tartışılması içermeyen kararla gerekçesiz olarak yazılı şekilde hükmün kurulması;
Kabule göre de;
Olay günü saat 10:45 sıralarında sanık ...’nın sevk ve idaresindeki otomobili ile yanında babası Kamil Atilla’nın da bulunduğu halde, yerleşim yeri içerisinde bölünmüş iki şeritli karayolunun emniyet şeridinde aracını durdurup beklediği sırada, aynı istikametten arkasından gelmekte olan ...’in sevk ve idaresindeki otomobille çarpışması neticesinde her iki araç sürücüsünün ve araçlarında yolcu olarak bulunan katılanların yaralanmalarıyla neticelenen olayda; tarafların kazaya ilişkin beyanlarında çelişki olduğu, kazanın oluş şekli bakımından olay tarihinde düzenlenen kaza tespit tutanağı ile mahkeme tarafından alınan 21.02.2015 tarihli mahalli bilirkişi raporu arasında da çelişkiler bulunduğu anlaşılmakla; maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla öncelikle kazanın ne şekilde meydana geldiğinin tespiti bakımından tarafların da katılımıyla kaza yerinde keşif icra edilerek kazanın oluş şekli tespit edildikten sonra kusur durumu bakımından farklılıklar barındıran her iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla bir kez de Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi’nden veya Karayolları Trafik Fen heyetinden veya İstanbul Teknik Üniversitesi Trafik Kürsüsü öğretim üyelerinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetine gönderilerek, sanığın kusur durumuna ilişkin rapor aldırıldıktan sonra sanığın kusur durumunun tayin ve tespitinin yapılması gerektiği gözetilmeyerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA; 17.06.2020 tarihinde oybirliğiyle ile karar verildi.