12. Ceza Dairesi 2020/31 E. , 2021/7166 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : Beraat
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete"de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları veya kullandıkları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün, 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
Dolayısıyla, sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, şerhin varlığına veya tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Diğer yandan, taşınmaz bir varlığın korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmesinin ya da bir bölgenin, doğal, tarihi ve kültürel özellikleri nedeniyle sit alanı olarak belirlenmesinin, taşınmazın veya bölgenin özel bir statüye tabi tutulması gerektiği ve taşınmaz üzerinde ya da bölge içerisinde keyfi uygulamalarda bulunulamayacağı anlamına geldiği, bu bakımdan kural olarak, 6498 sayılı Kanun değişikliği sonrası tebliğ - yayım - internette duyuru; anılan değişiklik öncesi ise şerh - ilan yöntemleri ile taşınmazın ya da bölgenin tescilinden ilgililerin haberdar olmalarının sağlanacağı;
Bununla birlikte, Türk Medeni Kanununda yer alan “iyi niyet” kuralının genel bir hukuk ilkesi olarak kabul edilip, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suç tiplerine yönelik sübut değerlendirmesinde de dikkate alınmasının zorunlu olduğu, başka bir deyişle, 6498 sayılı Kanun değişikliği öncesinde yapılan tescil işlemleri yönünden, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde şerh bulunmayıp, tescil kararı mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilmemiş olsa dahi, failin, taşınmazın ya da bölgenin tescilinden haberdar olduğuna dair beyanının göz ardı edilemeyeceği, zira, maliki olduğu veya kullandığı taşınmazın korunması gerekli nitelik taşıdığını ya da sit özelliğiyle bölgesel bazda koruma altına alınan bir alanda bulunduğunu bilen kişinin, taşınmaz üzerinde dilediği zaman dilediği şekil ve kapsamda uygulama yapamayacağını, taşınmazın ya da bölgenin özel statüsünün mümkün kıldığı ölçüde, kamu kurumlarınca yürütülecek izin prosedürü çerçevesinde inşai ve fiziki müdahalelerde bulunabileceğini de bilmesi gerektiği, yapı ya da bölge bazında tescil kararından haberdar olduğu halde, ilgili kurumlara başvurarak, gerçekleştirmeyi düşündüğü inşai uygulamaya yönelik izin almayıp keyfi hareket eden kişinin iyi niyetinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla, taşınmazın ya da bölgenin niteliğini bilerek izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunan ya da başlangıçta bilmeyip, kamu görevlilerince düzenlenen zabıt ve tutanaklar ile durumu öğrendiği halde müdahalesine devam eden failin, hukuki koruma altına alınamayacağı;
Ayrıca, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen fiiller bakımından da failin iyi niyetinden bahsetmenin mümkün bulunmadığı, başka bir deyişle, Dairemizce incelenen dosyalarda sıkça karşılaşıldığı gibi, hazineye ait veya devletin hüküm ve tasarrufundaki taşınmazlar üzerinde inşai ve fiziki müdahale yapılması durumunda, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmemesinin sonuca etkili olmayacağı, zira bu halde failin, maliki olmadığı veya hukuka uygun şekilde yararlanma hakkını elde etmediği taşınmaza müdahalede bulunduğunu ve fiilinin hukuki korumadan yoksun olduğunu bildiğinin kabulü gerektiği, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen inşai ve fiziki müdahaleler yönünden ilan kuralı aranmasının, hayatın olağan akışına ve mantık ilkelerine de uygun düşmediği;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 12/07/1995 tarih ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen tarihi yarımada kentsel ve tarihi sit alanı içerisinde bulunan, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun 09/04/1977 tarih ve 9776 sayılı kararı ile korunması gerekli sivil mimarlık örneği olarak tescilli, Cenderecizade Muhittin Çelebi Vakfı’na ait taşınmazda, 19/04/2012 tarihli yapı tatil zaptı ile dekorasyon amaçlı tadilat çalışmaları yapıldığının tespit edildiği, İstanbul I Numaralı Yenileme Alanları Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne sunulan 06/09/2013 tarihli raporda, bahçedeki tek katlı ek yapının mevcut çatısının üstünde teras oluşturulduğunun, dış cephede boya - badana yapıldığının belirlendiği, sanığın hazırlık aşamasında alınan 27/01/2014 tarihli kolluk beyanında, dava konusu taşınmazda bulunan Padişah Konağı isimli işyerinin kiracısı olduğunu ve 8-10 aydır işletmecilik yaptığını, Vakıflar Genel Müdürlüğünü telefonla arayarak onarım ile ilgili prosedürü sorduğunu, kendisine, Cenderecizade Muhittin Çelebi Vakfı’ndan izin alması gerektiğinin söylendiğini, bunun üzerine adı geçen vakıftan izin alarak boya - badana yaptığını, başka hiçbir tadilat yapmadığını, belediyeden gelen görevlilere almış olduğu izin belgelerini verdiğini beyan ettiği, bozma ilamı sonrası 25/06/2019 tarihli duruşmada alınan savunmasında ise, işletmenin çalışanı olduğunu, ... isimli şahıs adına işletmeyi çalıştırdığını, dava konusu tadilatların kendi döneminde yapılmadığını beyan ettiği, dosya kapsamında mevcut kira sözleşmesi incelendiğinde, taşınmazın, kiracı ... tarafından 01/04/2012 tarihinde 3 yıllığına kiralandığı anlaşılmakla,
1- Öncelikle kiracı ...’nın tanık olarak ifadesi alınarak, sanığın Padişah Konağı isimli işletmede hangi tarihlerde, hangi ünvanla çalıştığının, dava konusu müdahalelerin sanık tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin araştırılması, kira sözleşmesinde kiraya veren vakıf mütevellisi olarak imzası bulunan ...’nin tanık olarak dinlenerek, tescilli taşınmazda boya - badana ve tadilat yapmak için sanık tarafından kendilerinden izin talep edip edilmediği ve sanığa bu hususta verilmiş bir izin bulunup bulunmadığının tespiti yönünde beyanının alınması, ayrıca taşınmazda inşaat mühendisi, sanat tarihçi ve mimar bilirkişiler refakatinde keşif icra edilerek, tescilli binada gerçekleştirilen dava konusu müdahalelerin, İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 30/12/1992 tarih ve 4305 sayılı kararı ile onaylı rölöve ve restorasyon projesine uygun olup olmadığının, onaylı projeye aykırılık saptanması halinde, aykırılık nedeniyle tescilli binada zarar meydana gelip gelmediğinin tereddütsüz şekilde belirlenmesi, müdahalelerin onaylı projeye uygun olduğunun tespiti halinde, suçun manevi unsuru oluşmayacağından sanığın beraatine; aksi takdirde, proje dışı uygulamalardan dolayı tescilli binanın zarar gördüğünün tespiti halinde, 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/1-1. cümlesi, zarar görmediğinin tespiti halinde ise, suç tarihi itibariyle Fatih Belediye Başkanlığı bünyesinde faaliyette olan koruma uygulama ve denetim bürosu bulunduğundan, aynı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/4. maddesi uyarınca sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, eksik inceleme ile beraat hükmü tesisi kanuna aykırı,
2- Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “22/10/2013” şeklinde gösterilmesi,
İsabetsiz olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince beraate ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 21/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.