11. Hukuk Dairesi 2019/2572 E. , 2019/6843 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 17/12/2015 tarih ve 2015/30-2015/578 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile kredi sözleşmesi yaptığını, sözleşmeye göre müvekkilinin davalı yandan almış olduğu 8.000,00 TL’ye karşılık toplamda 10 taksitte 13.600,00 TL geri ödemenin planlandığını, sözleşmede müvekkilinin taksitleri ödeyemediği takdirde aylık % 10, yıllık ise % 130 faiz uygulanacağının yazıldığını, müvekkilinin okumadan bu sözleşmeyi imzaladığını, sözleşme gereğince davalının Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2010/6762 Esas sayılı dosyası ile 20.05.2010 tarihinde alacağını icraya koyduğunu, ardından müvekkilinin, kandırılarak maaşından 3/4 oranında kesinti için muvafakatı alındığını, müvekkilinin çalıştığı kuruma maaş haczi yapıldığını ve şu ana kadar 19.500,00 TL para kesildiğini, icra takibinde tahakkuk ettirilen faiz oranının yıllık % 130 ve çok fahiş olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2010/6762 Esas sayılı dosyasında müvekkili aleyhine yapılan takip içindeki faiz oranının yasal faiz oranına, olmadığı takdirde reeskont faiz oranına indirilmesine, yapılacak yeni hesaplamalar doğrultusunda müvekkilinin maaşından fazla yapılan kesintilerin de avans faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini istemiştir. 17.11.2015 tarihli dilekçesiyle talep sonucunu 16.220,47 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, görev itirazında bulunup, davacının 15.02.2010 tarihinde imzalamış olduğu kredi sözleşmesi ile müvekkilinden ödünç para sağladığını, davacının faiz oranlarını kabul ettiğini, ayrıca icra takibinde talep edilen faiz oranına da itiraz etmeyip kesinleşmesini sağladığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, olaya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 88. ve 120.maddeleri gereğince ticari temerrüt faizinin %100 fazlasının uygulanacağı, icra dosyası kapsamında yapılan hesaplama ve davacı vekilinin bilirkişi raporundan sonra sunduğu 3 adet ödeme makbuzları ile birlikte davacının fazla ödemesinin 16.220,47 TL olduğu, gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, ödünç sözleşmesi nedeniyle yapılan ödemenin istirdadına ilişkindir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK"nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda, mahkemece 17.12.2015 tarihli celsede verilen kısa kararda, davacının faiz indirim talebinin 6098 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilerek kabulü ile, takipte uygulanacak faiz oranının ticari temerrüd faiz oranının 2 katı olarak tespitine ve davacının fazla ödemesi olan 16.220,47 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile davalı tarafından davacıya iadesine karar verilmiş olup; gerekçeli kararda hükmedilen faiz başlangıç tarihinin maddi hata ile yanlış gösterildiği zikredilerek, davacının faiz indirim talebinin 6098 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilerek kabulü ile, takipte uygulanacak faiz oranının ticari temerrüd faiz oranının 2 katı olarak tespitine, davacının fazla ödemesi olan 16.220,47 TL’nin dava tarihinden, 1.902,00 TL’nin 20.07.2012, 2.404,93 TL’nin 25.06.2012, 1.278,00 TL’nin 09.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsili ile davalı tarafından davacıya iadesine karar verilmiştir. Ayrıca gerekçeli kararda, tefhim edilen kısa karardaki belirtilen asıl alacak hükmünü aşar nitelikte, 16.220,47 TL, 1.902,00 TL, 2.404,93 TL ve 1.278,00 TL toplamda 21.805,40 TL asıl alacağa hükmedilmiştir. Bu durum infazda tereddüt oluşturacak nitelikte bulunduğu gibi faiz başlangıç tarihlerinin tefhim edilenden farklı olması da kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturacağından kararın re’sen bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 05/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.