11. Hukuk Dairesi 2018/201 E. , 2019/2620 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 29/03/2017 tarih ve 2014/552 E. - 2017/281 K. sayılı kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 26/10/2017 tarih ve 2017/540-2017/695 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin bir aile şirketi olan davalı şirketin %49, diğer hissedar davalı ...’ın %41, onun annesi olan dava dışı Müzeyyen Vural’ın %10 pay sahibi olduğunu, davalı ...’ın da 2008 yılından bu yana davalı şirketin müdürü olarak görev yaptığını, davalı müdürün şirketi basiretsiz ve şirket menfaatlerine aykırı olarak yönettiğini, müvekkilinin şirket defterlerini inceleme, denetleme ve bilgi alma hakkının engellendiğini, müvekkilinin şirket müdürü olduğu 27.04.2005 tarihinde davalı şirket ile dava dışı European Business Consultant GMBH ve Hendrik Adrian Van Hanegem arasında dava dışı Noordzee Su Ürünleri İhracatı Ltd. Şti.’nin %98 hissesinin, davalı şirkete satışı hakkında bir sözleşme imzalandığını, buna göre hisse bedelinin taksitler halinde ödeneceği ve toplam sözleşme bedeli tamamlandığında, dava dışı Noordzee Ltd. Şti’nin %98 hissesinin davalı şirkete devrinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin şirket müdürü olduğu dönemde ödenen bedelin 2 Milyon Euro’ya yakın olup, ödenmesi gereken toplam bedelin 4.6 Milyon Euro ve ödeme vadesinin 01.11.2010 olduğunu, ticaret sicil müdürlüğünün 2010 yılı kayıtlarında, dava dışı Noordzee şirketinin %50,99 hissesinin davalının kendi öz kardeşi ve şirketin diğer hissedarının oğlu olan dava dışı Ahmet Tolga Vural’a devredilmiş olduğunun öğrenildiğini, davalı müdürün haksız eylemleri neticesinde şirketin zarara uğradığını ileri sürerek davalı ...’ın şirket müdürlüğü görevinden alınmasına, davalı şirkete yönetici kayyım atanmasına ve 10.000 TL maddi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, şirket müdürlerinin sorumluluğuna dair istemlerin 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacının bilgi alma hakkının engellenmediğini, dava dışı Noordzee şirketinin hissedarı Handrik Adrian Hanegem hisselerini 07.02.2007 tarihinde dava dışı Tolga Vural’a devrettiğini, dolayısıyla devrin davacının davalı şirket müdürü olduğu dönemde gerçekleştiğini, şirketin zarara uğratılmadığını, davalı şirketin davada pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; tarafların ortak olduğu şirkete ait hesaptan ödeme yapılmasına karşın dava dışı şirkete ait hisselerin şirkete devredilmediği, davacının bilgi alma ve inceleme hakkının kullandırılmadığı, davalı şirketin yöneticisi olan davalı ...’ın eylem ve işlemlerinin davacı nezdinde güvensizlik yarattığı, şirketin ticari faaliyetinin daha sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için haklı nedene dayalı olarak davalı müdürün yöneticilik görevinin sonlandırılması gerektiği, davacının tazminat istemini ancak şirket adına şirkete ödenmek koşuluyla talep edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne davalı şirketin müdürü olan davalı ...’ın TTK"nın 630/II md. gereğince azline, yeni bir şirket müdürü seçilene kadar şirket yöneticisi olarak ...’ın kayyım olarak görevlendirilmesine, tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalılar vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, mahkemenin verdiği kararda, usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- 6100 sayılı Kanun"un Geçici 3. maddesi 2. fıkrası “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun"un 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.” hükmünü haizdir. İlk Derece Mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/03/2017 tarihli karar, her ne kadar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra verilmiş ise de dava dosyasında İstanbul 46. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 30/09/2013 tarihli karar evvelce Dairemizin 05.03.2014 tarihli 2014/2216 esas 2014/4144 karar sayılı ilamıyla incelemeden geçmiş olup, anılan Kanun maddesi uyarınca hükmün temyiz kanun yolu incelemesine tabi olduğu açıktır. Bu meyanda, İlk Derece Mahkemesince kararın hüküm kısmında istinaf kanun yolunun gösterilmiş olması da sonucu değiştirmeyecektir. Buna göre, dosyanın gönderildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince, İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik kanun yolu incelemesi talebini içeren dilekçenin, temyiz istemine ait olduğunun kabulü ile dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilip 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereği İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı yapılan itirazın esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik davalı temyiz isteminin kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 20/10/2017 tarih 2017/540 esas ve 2017/695 karar sayılı kararının bozulup kaldırılarak davalılar vekilinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik temyiz istemlerinin incelenmesine geçilmiştir.
2- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
3- Dava, limited şirkette haklı nedenle yöneticinin azli, kayyım atanması ve maddi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece, davalı şirket yönünden işin esasına girilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, şirket müdürünün azli davalarında husumetin, azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca limited şirketin dava edilmesi zorunlu değildir. Bu durumda, davalı şirket hakkındaki davanın, husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken davalı şirket aleyhindeki davada işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.
4- Mahkemece, yöneticinin azlinde haklı neden olarak, davacının bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edildiği tespitinde bulunulmuştur. Ancak dosyada, bu tespite ilişkin benimsenen delil mahiyetindeki, bilgi isteme talebi içerikli, 06481 yevmiye numaralı noter ihtarında, şirkete ait bilgi ve belgelerin bir adrese gönderilmesinin istendiği anlaşılmaktadır. Anılan bu ihtar bilgi alma hakkını kullanım usulünü düzenleyen TTK 614. maddeye aykırı olup mahkemece bu hakkın kullanıldığının engellendiği tespiti yerinde olmamıştır.
5- Bir diğer kabul gerekçesi olan ve mahkemece haklı neden olarak görülen 27.04.2004 ve 01.05.2006 tarihli davalı şirket lehine pay devri içeren protokollerin ifasının sağlanmadığı tespitinin incelenmesine gelince; yöneticinin azli TTK 630. madde hükmü gereği somut haklı nedenlerle verilebilir. Somut olayda ise davalı yöneticinin göreve başlama tarihinden önce akdedilen ve davalı taraf savunmasına göre şirket bünyesinde cismen mevcut olmayan sözleşmenin ifasının sağlanmadığından bahisle haklı nedenin varlığı tespit edilmiş, bu sözleşmenin karşılıklı ifa durumu incelenerek karar verilmiştir. Bu şekilde bir incelemeye dayanan kararın somut nedenlerden beslenmediği kanaatiyle karar doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik davalı taraf temyiz isteminin kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 20/10/2017 tarih 2017/540 esas ve 2017/695 karar sayılı kararının bozulup kaldırılmasına (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı taraf lehine BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 03/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.