11. Hukuk Dairesi 2020/4761 E. , 2020/6028 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) 40. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 05.02.2013 tarih ve 2011/40-2013/20 sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesinin duruşmalı olarak asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, belli günde davacı-birleşen davada davalı vekili Av. ... ile davalı-birleşen davada davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında yakıt sağlanması hususunda sözleşme imzalandığını ve davacının edimlerini yerine getirdiğini, ancak davalının haksız şekilde davacıya ait teminat mektuplarını nakde çevirdiğini iddia ederek haksız şekilde nakde çevrilen 2 adet teminat mektubu bedeli 246.000,00 TL’nin ihtarname tarihinden itibaren en yüksek ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davacının akaryakıt teslimi yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davalıya akaryakıt alımı nedeni ile haksız olarak 734.105,00 TL ödeme yapıldığını iddia ederek bu fazla ödemenin ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı Aladağ Petrol Kolektif Şirketi’nin, davalı idareye bağlı Tokat Sigara Fabrikası’na sözleşmede ve eki şartnamede belirtilen 4 numaralı kalorifer yakıtı teslim etmesi gerekirken, daha kalın, kükürdü yüksek ve daha ucuz olan 6 numaralı kalorifer yakıtını ve kalitesi bilinmeyen yakıtı teslim ettiği, bu şekilde sözleşmeye aykırı davrandığı, sözleşmeye aykırı davranışın teminatı olarak verilen teminat mektuplarının davalı idarece nakde çevrilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, bu sebeple asıl davanın sübuta ermediği, birleşen davada ise davacı şirketin sözleşmeye aykırı yakıt teslim etmesi nedeniyle davalı idarenin 734.105,00 TL zararının oluştuğu, bu zararın ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı-birleşen davalı vekilince temyiz edilmiştir.
(1) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve özellikle kesinleşen Tokat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/18 esas sayılı dava dosyasında idarenin asıl davaya konu teminat mektubu bedellerini düşerek dava açmış olmasına göre davacı-birleşen davalı vekilinin asıl davaya yönelik bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
(2) Davacı-birleşen davalı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Birleşen davada davacı vekili, davalının aradaki sözleşmeye uygun nitelikte yakıt teslim etmediğini, davalıya haksız olarak 734.105,00 TL fazla ödeme yapıldığını iddia ederek bu fazla ödemenin ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Dava dosyası içinde bulunan Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/65 esas sayılı dava dosyasının iddianamesinin incelenmesinden; birleşen davaya konu fazla ödemenin iddianamenin 83. ve 84. Sayfalarında yer aldığı ve ayrıca Tokat Sigara Fabrikasına teslimatları genellikle şüphelilerden İlyas Tavşan, Dilaver Uyumaz, Yakup Atagün ve ...’ın yaptıkları tesbitinin yapıldığı görülmüştür.
Her ne kadar mahkemece yukarıda anılan ceza dava dosyasının sonucu beklenilmeden ve bu dosyadaki deliller değerlendirilmeden yargılama aşamasında alınan 22.10.2012 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile araştırma ve soruşturma raporları dayanak alınarak birleşen davanın kabulüne karar verilmiş ise de, hükme esas alınan 22.10.2012 tarihli bilirkişi kurulu raporunda yapılan tespitlerin de, idarece yapılan araştırma ve soruşturma raporlarına dayandırıldığı görülmektedir. Ancak bu raporlarda anılan iddianame kapsamında araştırma ve incelemeye başlanarak düzenlenmiştir.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, hukukumuzda mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 53. maddesinde düzenlenmiş olup hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. 818 sayılı BK’nın "Ceza Hukukuyla Medeni Hukuk Arasında Münasebet" başlıklı 53. maddesinde, "Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez," hükmü yer almaktadır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararının, kusur ve derecesinin, zarar tutarının, temyiz gücünün ve yükletilme yeterliğinin, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak Yargıtay"ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle "fiilin hukuka aykırılığı" konusuyla hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Yani, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliği taşıyacak, maddi olgunun tespitine dair ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayacaktır. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması söz konusu olmayacaktır.
Bu durumda, yukarıda yapılan tespitler ve ilkesel değerlendirmeler çerçevesinde mahkemece ceza dava dosyasının sonucu beklenilip, dosya içinde bulunan sanık savunmaları, tanık anlatımları, sair tüm deliller, idarece düzenlettirilen raporlar ve diğer belgeler hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki (1) nolu bend uyarınca davacı-birleşen davalı vekilinin asıl davaya yönelik bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada kurulan hükmün BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalı-birleşen davacıdan alınarak davacı-birleşen davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden asıl davada davacı-birleşen davada davalıya iadesine, 24.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.