11. Hukuk Dairesi 2018/3593 E. , 2020/715 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 06.02.2018 tarih ve 2014/276-2018/98 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 21.01.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 22.06.2012 tarihli ""Tavuk Şoklama Ve Soğuk Hava Depoları Kira Sözleşmesi "" başlığını taşıyan bir "" Saklama Sözleşmesi"" imzalandığını, müvekkili şirketin, yurt içi ve yurt dışındaki müşterileri ile çok yoğun ticari işlem hacmine sahip olduğunu, bu yoğunluk nedeni ile sözleşme konusu ürünlerin davalının deposuna giriş ve çıkışı işlemlerinde azami hız sağlanması yönünden, davanın taraflar arasında yerleşik olan uygulama doğrultusunda, depoya teslim sırasında aynı zamanda müvekkilinin temsilcisi sıfatı ile hareket edip araç takip sistemi takılı kamyonlar ile teslimi yapıldığı, ayrıca sevk irsaliyesi imzalandığını, sözleşmenin başlamasından itibaren koliler içinde binlerce kg tavuk eti ürünü teslimatı ve davalıya bunlara karşılık ödemeler yapıldığı ancak davacının mülkiyetinde bulunan ve davalı tarafından depolanan tavuk etinin 99.332 kg"lık bölümünün müşterilere sevk edilmesine rağmen 35.126 kg"lık bölüm tavuk eti ürününün davalının elinde kaldığını ancak davalının bunu inkar ettiğini, bu miktar ürünü teslim almadığını bildirdiğini, davalıdan alacaklarının tam ve kesin olarak belli olmadığından belirsiz alacak davası olarak şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL sözleşmeden kaynaklanan cezai şart alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının sevk irsaliyesiz olarak mal teslim etmesinin Vergi Usul Kanunu"na aykırı olduğunu, davacının, davalının elinde 35.126 kg tavuk ürünü kaldığı iddiasının gerçeklik taşımadığını, davacı şirketin müvekkilinin deposundaki 134.428 kg. tavuk etinin tümünü 2013 yılı Eylül ayına kadar çektiğini ve müvekkilinin deposunda davacının sadece 694 kg malı kaldığını, bu malın da son kullanma tarihinin üzerinden 1 yıl geçtiğinden imha edildiğini, belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında akdedilen Tavuk Şoklama Ve Soğuk Hava Depoları Kira Sözleşmesinin 3.1. maddesinde, ürünler teslim edilirken ve alınırken paket sayısı dikkate alınacaktır denildiği, uygulamada olması gereken bir şekilde, ürün cinsi ve kg olarak teslimatların dikkate alındığı, sözleşmenin 3.1. maddesinde “Mal iadesinde, kiracı adına kiralayana ait soğuk hava deposundan mal teslim alacak olan kişilerin kiracı tarafından kendi adlarına düzenlenmiş yetki belgelerine haiz olmalarının aranacağı veya sözleşmenin imzalanması sırasında bu isimlerin
kiracı tarafından liste halinde kiralayana verileceği hükmü olmasına rağmen, davacı tarafın böyle bir listeyi veya yetki belgelerini davalıya vermediği, davalının da böyle bir liste ya da yetki belgesi olmadığı için teslimattan imtina etmediğinin belirtildiği, sözleşmenin 3.1. maddesinde de malların, kiracı tarafından sevk irsaliyesi ile getirileceği, teslim alındığında sayımının yapılacağı, malın iade edilişinde de aynı yöntemin uygulanacağı, sözleşmenin 3.2. maddesinde de, malların imzalı kaşeli teslim fişi karşılığında depo sahibine teslim edilecek olup, teslimattan sonra malların kayıp, zayi ve hırsızlık sonucu kiralayanın uğrayacağı zararların depo sahibi tarafından nakten ve defaten karşılanacağı belirtilmesine rağmen, her iki tarafın da teslimlerde, evrak üzerindeki teslim işaretlerinin tam ve eksiksiz olmasına dikkat etmedikleri, sözleşmenin 3.7. maddesinde malın depodan sevkiyatında depodan yararlananın yazılı talimatı olmaksızın herhangi bir sevkiyat yapılmayacağı, hilafına hareketin depo sahibinin sorumluluğunda olduğu, depodan yararlanan şirketi temsile yetkili kişiler tarafından imzalanacağı belirtilmiş olmasına rağmen, özellikle ihtilaf oluşturan sevkiyatlarda davalı tarafın, karşı taraftan yazılı talimat almadan ürün iadesi yapıldığının görüldüğünün belirtildiği, tarafların aralarındaki sözleşmeyi, tam olarak öngörüldüğü şekilde uygulamamalarına rağmen, sorun çıktığı ana kadar ticaretlerini devam ettirdikleri, buna göre, 31.08.2013 tarihinde davalının elinde 134.428 kg ürün bulunduğunun her iki tarafın da kabulünde olduğu, davacının ürünleri davalıya teslim etmediği yönünde bir ihtilaf bulunmadığı, 30/09/2013 tarihi itibariyle davacının, davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığı, tarafların 31.08.2013 tarihinde depoda kalan ürün miktarında mutabık oldukları, davacının tüm giriş ve çıkışlarının sevk irsaliyelerine bağlı bulunduğu, asılları ile tevsik edilen davacıya ait davalı şirket deposuna yapılan ürün çıkışlarına ilişkin olarak düzenlenen sevk irsaliyeleri üzerinde yapılan incelemelerde davacının 2013 yılı Eylül ayı içerisinde davalı şirket deposundan toplam 99.332 kg teslim aldığı, bu itibarla davacının davalıdan 35.093,96 kg ürün alacağının olduğu, bu ürünün parasal değerinin 143.885,24 TL olduğu, davacı vekilinin 17/10/2017 tarihli imzalı beyanı ile cezai şart talebinden feragat ettiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile, 138.281,25 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle davalıdan tahsiline, feragat nedeniyle cezai şart talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasında akdedilen ""Tavuk Şoklama ve Soğuk Hava Depoları Kira Sözleşmesi"" den kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinde ""Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." hükmü düzenlenmiştir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa dönüldüğünde ise, davacı tarafça taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca davalı tarafından depolanan 134.428 kg. muhtelif türdeki tavuk eti ürününün 99.332 kg."lık bölümünün müşterilere sevk edilmek üzere davalının deposundan teslim alındığı ve davalının elinde saklanmak üzere 35.126 kg. tavuk eti ürünü kaldığı, işbu ürünlerin davalı tarafından iade edilmemesi nedeniyle zarara uğranıldığı iddiası ile açılan işbu davada, davacının zararın miktar veya değerini belirleyebilme imkanı var iken davasını belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yararı bulunmadığı nazara alınmaksızın işin esasının incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmsine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 23/01/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, bir miktar para alacağının tahsili istemine ilişkindir. Dava dilekçesinde şimdilik kaydı ile 10.000.- TL"nin tahsili istenmiş, fazlaya dair haklar saklı tutulmuştur. Dava konusu alacağın varlık ve miktarı konusunda tarafların uyuşamadığı dosya kapsamı ile belirgindir. Bu durumda, HMK"nın 109/2. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde açılan işbu davanın, kısmi dava olarak vasıflandırılması gerekmektedir. Somut olayda davacının dava dilekçesinde harçlandırdığı 10.000.- TL"lik kısım açısından mahkemenin kabul kararına yönelik davalının temyiz itirazlarının reddi gerekir iken, sayın çoğunluğun davanın tümüyle reddi gerekçesiyle bozulması yönündeki görüşüne katılmıyorum.