
Esas No: 2019/558
Karar No: 2020/2663
Karar Tarihi: 03.06.2020
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/558 Esas 2020/2663 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2018/855-2018/1800
İlk Derece
Mahkemesi : Zonguldak 1. İş Mahkemesi
No : 2016/78-2018/41
Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı Kurum, kurum sigortalılarından ..."nün davalıya ait işyerinde çalışırken 22/08/2010 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat ettiğini, sigortalının hak sahibi tarafından davalı ... aleyhine Zonguldak 2.İş Mahkemesinin 2014/92 Esas sayılı açılan tazminat davasında alınan kusur raporunda işverenin % 70 oranında kusurlu olduğunun belirlendiğini, kazada vefat eden sigortalının hak sahiplerine müvekkili kurumca 401.796,41 TL peşin değerli gelir bağlandığını, 18 yaşını doldurması nedeni ile gelirden çıkan oğlu ..."e 5.554,00 TL fiili ödemede bulunulduğunu, 308,00 TL cenaze masrafı yapıldığını, meydana gelen iş kazasında davalının kusurunun bulunduğunu belirterek; davalı kurumdan isteyebileceği alacak miktarının tespiti ile fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 47.500,00 TL gelirin onay tarihinden itibaren, 2.400,00 TL fiili ödemenin onay tarihinden, 100,00 TL cenaze masrafının ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince; "davanın KABULÜ ile, davalının % 85 kusurlu olduğu anlaşılmakla, davacının davalıdan bağlanan gelirden kaynaklı isteyebileceği alacağının 239.112,60 TL, yapılan fiili ödemeden kaynaklı isteyebileceği alacağının 4.720,90 TL ve yapılan cenaze masraflardan kaynaklı isteyebileceği alacağının 261,80 TL olduğu anlaşılmakla birlikte taleple bağlı kalınarak; hak sahibine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinden kaynaklı alacak olarak 47.500,00 TL"nin gelirin onay tarihinden itibaren, hak sahibine yapılan fiili ödemeden kaynaklı alacak olarak 2.400,00 TL’nin gelirin onay tarihinden itibaren, kurum tarafından yapılan masraflardan kaynaklı alacak olarak 100,00 TL"nin sarf tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine," karar verilmiştir
Karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı Kurum vekili,davalı işverenin olayda % 100 (tam) kusurlu olduğu, eksik inceleme yapıldığı, gerekçesi ve re’sen nazara alınacak gerekçelerle kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1-Bilirkişi raporlarına itiraz edilmesine rağmen itirazları değerlendirilmeksizin, hatalı ve eksik olarak tanzim edilen raporlar dayanak alınmak suretiyle hüküm tesis edildiği,
2-Davalı İdare"nin olayda hiçbir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığı,
3-Sigortalı ..."nün eşi tarafından Zonguldak 2. İş Mahkemesi nezdinde açılan 2014/92 Esasa kayıtlı davanın yargılaması sırasında alınan ve bu hükme esas bilirkişi raporunda, davalı ... Başkanlığımın kusur oranı % 70 olarak tespit edildiği, olayda % 30 oranında da kaçınılmazlık belirlendiği, buna rağmen iki rapor arasındaki çelişki giderilmeksizin Mahkemece dosya kapsamında alınan 21/10/2017 tarihli rapora itibar edilerek hüküm kurulduğu,
3-Kaçınılmazlık olarak nitelendirilen hususların aslında sigortalının olaydaki kusurunu ortaya koyduğu,
4-Hükme esas alınan rapordaki hesaplamada sigortalı ...’nün eşi ve oğlu ... için SGK tarafından bildirilen ilk PSD düşülmediği, hak sahiplerinin uğradığı hiçbir maddi zarar bulunmadığı, bu nedenle yapılan hesaplama ve bu doğrultuda Mahkemece verilen kararın haksız olduğu,
Gerekçeleriyle kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle; taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Taraf vekilleri, istinaf gerekçelerini temyiz sebepleri olarak ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
1-Dava; 22.08.2010 tarihinde davalı işyerinde itfaiye eri olarak çalışmakta iken geçirdiği kalp krizi sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir,fiili ödeme ile cenaze yardımı ödemesinnden oluşan kurum zararının tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 21 . maddesidir.
Sosyal Güvenlik Kurumunun sigortalı veya onun hak sahiplerine yaptığı ödemeler nedeniyle işverene başvurabilmesi ve iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğu,5510 sayılı Kanunun 21/1. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.”
21. maddede düzenlenen Kurum alacağının hukuki niteliği, kanundan doğan basit rücu alacağıdır. Sosyal Güvenlik Kurumu, Anayasa ve yasalarla kendisine verilen görev kapsamında sosyal risklere maruz kalanlara yardımları yapacak ancak kusurlu davranışı ile sebep olanlardan 21. madde kapsamında rücu edebilecektir.
5510 sayılı Kanunun 12/1. maddesine göre işveren, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlardır. 21. maddede düzenlenen işverenin sorumluluğu kusur sorumluluğudur. Borçlar Kanununda düzenlenen kusursuz sorumluluk hallerinin Kurumun rücu alacağında uygulama alanı yoktur.Kurumun işverene rücu hakkının doğması için iş kazası veya meslek hastalığının işverenin kastı veya iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmiş olması gerekir.Kasıt; iş kazası veya meslek hastalığına, işverenin bilerek ve isteyerek, hukuka aykırı eylemiyle neden olması hâlidir (SSİY m. 45).İş kazası veya meslek hastalığı işverenin, sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucunda oluşmuşsa yine işvereni Kuruma karşı sorumlu hâle getirir. Mevzuat; yasal olarak yürürlüğe konulmuş ve yürürlüğünü muhafaza eden, sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği alanında, yasa koyucu ile yasa koyucunun yürütme veya idareye verdiği yetki sonucu, bu organlarca kabul edilen genel, objektif kural veya hükümlerin tümüdür (SSİY m. 45).
Temel hak ve özgürlükler kapsamında güvence altına alınan kişilik değerlerinin başında bireyin vücut bütünlüğünün dokunulmazlığı gelmektedir. İşverenin temel insan haklarından olan işçinin vücut bütünlüğünü korumak üzere teknolojik gelişmelerin sağladığı imkân oranında gerekli tedbirleri almalıdır.Bu düzenleme ile işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücuan sorumlu olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla, işverenin ve üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
Eldeki davada, verilen hüküm ve hükme esas bilirkişi raporu eksik inceleme ve araştırmaya dayanmaktadır. 5510 sayılı yasanın 21. maddesi kusur sorumluluğunu öngördüğü dikkate alınarak işverenin kusurunun belirlenmesi açısından, davalı ... Başkanlığında itfaiye eri olarak çalışan 54 yaşındaki sigortalının dahil olduğu ekiple, bir çalılık yangınına, 1,5 saat süren müdahalenin sonunda işyeri aracında dinlenirken aniden rahatsızlanarak kalp krizi sonucu vefat ettiği,öte yandan çalışma arkadaşlarınca sigortalının şeker ve tansiyon rahatsızlığının da bulunduğu yönündeki beyanları göz önüne alınarak, Mahkemece öncelikle,işverenden sigortalının geçmiş tıbbi kayıtlarının tümünü de içerecek şekilde şahsi dosyası celbedilerek, işveren kayıtlarında sigortalının ağır ve tehlikeli işte çalıştırılabileceğine dair raporunun olup olmadığı, periyodik sağlık muayenelerinin yaptırılıp yaptırılmadığı, bu muayenelerde kalp rahatsızlığı ile ilgili bir bulguya rastlanıp rastlanmadığı, şahsi dosyada "kalp rahatsızlığı" nedeniyle alınmış bir istirahat raporunun bulunup bulunmadığı ya da sigortalının kalp krizini tetikleyebilecek nitelikte tansiyon, şeker hastalığı vb. gibi hastalıklarının bulunup bulunmadığının,sigortalı tarafından sağlık problemleri nedeniyle işverene herhangi bir başvurusunun olup olmadığı hususları da irdelenmek suretiyle,çalışma koşullarının ölüm olayına etkisi, iş kazasının engellenmesinde, iş güvenliği mevzuatına göre işverence hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalının uyup uymadığı hususlarının değerlendirilmesi için alanında aralarında uzman hekimin de bulunduğu bilirkişi heyetinden kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınmalıdır.
Mahkemece belirtilen esaslara ve usule uygun olmayan bilirkişi raporu esas alınarak, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayanan yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir ve bozmayı gerektirir.
2- 5510 sayılı Yasanın 21/1. maddesinde, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” hükmü mevcuttur. Söz konusu hükme göre, sigortalıya veya hak sahiplerine yapılan ya da ileride yapılması gereken harcama ve ödemeler yönünden herhangi bir sınır öngörülmemişken; bağlanan gelirler yönünden, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamına, sigortalı veya hak sahibinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere hükmedilebileceği öngörülmüştür. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır. Maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılarak, rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı ve bunlara kusur oranları uygulanmalıdır.
Gerçek zarar ile karşılaştırması yapılacak olan ilk peşin sermaye değerli gelir ise,hak sahipleri için gelirin başladığı tarihteki gelir olup bu durumda gelirlerde, hak sahiplerinden bir ya da birkaçının durumlarında meydana gelen değişiklikler nedeniyle hak sahiplerine bağlanan peşin sermaye değerli gelirlerin güncellenmek suretiyle arttırılmış miktarları, Kurum zararı olarak istenemeyecektir. Kurum zararının tespitinde esas alınacak olan peşin sermaye değerli gelir, gelirin başladığı tarihte hak sahiplerine bağlanan miktar olup sonraki artışların göz önüne alınması mümkün olmayacaktır.
Eldeki davada, Mahkemece gerçek zarar hesabı yaptırılmış, ancak gerçek zarar karşılaştırması yapılan hak sahibi eşe bağlanan peşin sermaye değerli gelir,hak sahibi eşin gelire girdiği tarihteki ilk peşin sermaye değerli gelir olmayıp hak sahiplerinden erkek çocuk ...’in 18.01.2012 tarihinde gelirden çıkması nedeniyle diğer hak sahibi eşe bağlanan gelirler 19.01.2012 tarihi itibariyle güncellenmiş ve bu hak sahibi yönünden, 24.03.2014 onay tarihli güncellenmiş peşin sermaye değerli gelir ile gelirden çıkan hak sahibi erkek çocuk ... yönünden ise 15.09.2010 - 18.01.2012 tarihleri arasında kendisine yapılan fiili ödeme tutarının ve hak sahiplerine yapılan cenaze yardımının Kurum zararı olarak dava ile talep edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, hak sahibi eş yönünden söz konusu güncellenmiş ilk peşin sermaye değerli gelirin esas alındığı ve hesaplanan gerçek zarar miktarı ile bu miktarın kıyaslanarak gerçek zararın daha düşük görülmesi üzerine davalı işveren kusuru da nazara alınarak hüküm kurulmuştur.Hak sahiplerinden erkek çocuk ... yönünden yapılan fiili ödemelerin davalı işverenin kusuru nisbetinde hüküm altına alınması yerinde olmakla birlikte,hak sahibi eş yönünden ise güncellenen peşin sermaye değerli gelirle gerçek zarar karşılaştırması yapılması hatalıdır.
Kurum uygulamasına göre, hak sahiplerine önceden bağlanan gelirler, bir hak sahibinin sonradan gelirden çıkması nedeniyle son gelirden çıkma tarihi esas alınarak tüm hak sahipleri yönünden gelirlerin peşin sermaye değerleri yeniden güncellenerek belirlenmesi yasaya uygun değildir. 21. maddede belirlenen "gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının rücu edilebilmesi" ilkesi nedeniyle bağlanan gelirlerin sonradan güncellenerek istenmesi mümkün değildir. Başka deyişle, hak sahiplerine ilk tahsis tarihinde bağlanan gelirin peşin sermaye değeri belirlendikten sonra tekrar peşin sermaye değerinin güncellenmesi mümkün değildir. Gelirden çıkan hak sahibi varsa onun yönünden sadece fiili ödeme belirlenip bu miktar rücu alacağına konu edilmelidir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalara göre, hak sahibi eşin gelire girdiği ilk tarih itibariyle belirlenen ilk peşin sermaye değerli gelir ile hesaplanan gerçek zarar miktarları karşılaştırılarak davalı işverenin kusur oranı nisbetinde düşük olanı esas alınmak suretiyle davalının sorumlu olacağı miktarın belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde,taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 03/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.