Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/7559
Karar No: 2021/10179

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/7559 Esas 2021/10179 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2020/7559 E.  ,  2021/10179 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi : İstanbul Anadolu 10. İş Mahkemesi

    Dava, iş kazası nedeniyle vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve kısmen redde dair verilen karara karşı, davacılar ve davalı ... İnşaat San ve Tic AŞ vekillerinin istinafa başvurması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
    İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesince verilen kararın,davacılar ve davalı ... İnşaat San ve Tic AŞ vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu. Temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisinin iş kazası neticesinde 31.01.2013 tarihinde vefat ettiğini beyanla, sigortalının anne ve babası için belirsiz alacak davası niteliğinde 2.000 TL’şer maddi tazminat ile 50.000 TL’şer manevi tazminat, sigortalının kardeşlerinin her biri lehine de ayrı ayrı 25.000 TL’şer manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle tahsilini talep etmiştir.
    Davacı vekili talep artırım dilekçesiyle maddi tazminatlarını sigortalının babası için 17.486,18 TL’ye annesi için 51.395,30 TL’ye artırmıştır.
    Davacı vekilinin dava dilekçesinde davalı olarak göstermediği ... İnşaat Sab ve Tic AŞ’nin davaya davalı olarak dahilini talep ettiği, ilk derece mahkemesinin 31.03.2016 tarihli celsede bu talebi reddettiği anlaşılmıştır.
    II-CEVAP
    Davalı ... İnşaat San ve Tic AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılar murisinin müvekkili firmanın değil "... İnşaat Taahhüt Madencilik Nakliyat ve Tic. Ltd. Şti." unvanlı firmanın çalışanı olduğu, işin yurtdışında olması sebebiyle taşeron firma işçilerinin çıkış işlemlerinin müvekkili firmaca yapılmadığı, murisin işlemlerinin de kendi işvereni olan firma tarafından yerine getirildiği, işin yurtdışında olması sebebiyle taşeron işçilerine ilişkin tüm sorumlulukların taşeron firmalara ait olduğu, ayrıca olayın çalışma sırasında meydana gelmeyip işçilerin barınması sırasında gerçekleştiği, bu nedenlerden dolayı olaydaki kusurun tamamının anılan firmaya ait olduğu, olayda kendi kusurlarının bulunmadığı hususları da iddia edilmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    “Davacının davasının kısmen kabulü ile;
    1-) Maddi Tazminat Talebi olarak; Müteveffanın babası ... için 17.486,18 TL, Müteveffanın annesi ... için 51.395,30 TL maddi tazminatın olay tarihi 31/01/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı verilmesine,
    2-)Manevi Tazminat talebi olarak; Müteveffanın babası ... için 40.000,00 TL, Müteveffanın annesi ... için 40.000,00 TL , Müteveffanın kardeşi ... için 7.000,00 TL, Müteveffanın kardeşi ... için 7.000,00 TL, Müteveffanın kardeşi .... için 7.000,00 TL, Müteveffanın kardeşi ... için 7.000,00 TL, Müteveffanın ... için 7.000,00 TL, Müteveffanın kardeşi ... için 7.000,00 TL, manevi tazminatın olay tarihi 31/01/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,” karar verilmiştir.
    B-BAM KARARI
    “İlk Derece Mahkemesinin 13/03/2018 tarih 2013/158 Esas 2018/131 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince Davacı vekili ve Davalı ... İnşaat vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine” karar vermiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle: Hükme esas alınan ücretin hatalı olduğunu sigortalı ile beraber yurtdışında çalışmış olan tanık beyanlarına itibar edilerek aylık net 1.500,00 USD üzerinden hesap yapılması gerektiğini, yurt içerisinde de deneyimli bir demirci ustasının aylık aldığı net ücretin 1.500,00 USD"nin altında asla olamayacağını, sigortalının çalıştığı yurtdışı baraj inşaatı projesinin bitiş tarihinden sonra gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında daha da yüksek ücretlerle çalışacağını ancak Mahkemece bu hususta emsal ücret araştırması yapılmadığını, manevi tazminatların her bir müvekkili için az olduğunu, Yerel Mahkeme kararında davalı olarak ... İnş.San.Tic.Ltd.Şti.’nin yer almasına karşın davada davalı olarak sadece ... İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ yer aldığını ve Mahkeme kararında diğer davalı(dahili davalı )olarak yer alan ... İnş.San.Tic.Ltd.Şti.’ye dahili davalı yolu ile davanın teşmilinin mümkün olmadığını, Yerel Mahkemece hesaplanan vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin de hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
    Davalı ... İnşaat San ve Tic AŞ vekili temyiz dilekçesinde özetle: Davacıların müteveffa sigortalının kendilerine destek olduğunu ispatlayamadığını, işin anahtar teslim olarak ... İnş.San.Tic.Ltd.Şti’ne devredilmesi nedeniyle sorumlu tutulamayacağını, bu şirketle arasında asıl –alt işveren ilişkisi olmadığını, davacının çalışacağı işe karar veren, davacı işçiye işin yapımı sırasında talimat vermekle yükümlü ve sorumlu olan ve işçinin tüm hak ve alacaklarını vermek, tüm zararlarını gidermekle yükümlü olan şirket de diğer davalı ... İnşaat"tır. Bu anlamda müvekkil şirketin somut olayda diğer davalının işçileri üzerinde kontrol ve denetim yükümlülüğü bulunmadığını, kaldı ki̇ dava konusu üzücü kaza, çalışma saatlerinde meydana gelmeyip i̇şçi̇leri̇n barınması sırasında yatakhanede yangın çıkması ve müteveffanın çıkan yangında vefat etmesi̇ şeklinde meydana gelmi̇şti̇r. bu kapsamda dosya muhteviyatıyla ortada olduğu üzere kazanın meydana gelmesinde di̇ğer davalının ağır kusurunun bulunduğunu ve ağır kusurun kendileri yönünden illiyet bağını kestiğini, kabul anlamına gelmemek üzere yerel mahkemece kabul edi̇len manevi̇ tazni̇nat mi̇ktarlarının da fazla olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    A) Davalı vekilinin davacıların her biri lehine hükmedilen maddi manevi tazminat hükümlerine, Davacı vekilinin ise müvekkillerinin reddolan manevi tazminat istemlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
    Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
    25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
    6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
    HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
    HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir
    Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 - 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530,00 TL, 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL; 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL’dir.
    Somut olayda davacı baba lehine 51.395,30 TL maddi ve 50.000 TL manevi, davacı anne lehine 17.486,18 TL maddi ve 50.000 TL manevi, davacı kardeşlerin her biri lehine 25.000 TL’şer manevi tazminat talebinde bulunduğu ilk derece mahkemesince anne ve babanın maddi tazminat istemlerinin tam kabulüne, manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulü ile anne ve baba lehine 40.000 TL’şer, kardeşlerin her biri lehine 7.000 TL’şer manevi tazminata hükmedildiği, bölge adliye mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibariyle iş bu her bir davacı için kabul edilen maddi ve manevi tazminat tutarları ile reddolan manevi tazminat miktarlarının ayrı ayrı 58.800 TL’lik kesinlik sınırı altında kaldığı anlaşılmakla tarafların bu yöne ilişkin temyiz istemlerinin kesinlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    A) Davacı vekilinin maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplerle temyiz kapsam ve nedenlerine göre davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- İş kazasına maruz kalan sigortalının veya ölümü halinde desteği altında bulunanların maddi zararlarının hesabında gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarından saptanacağı, işçinin imzasının bulunmadığı iş yeri ve sigorta kayıtlarının nazara alınamayacağı, işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarının bulunmaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin aldığı ücret göz önünde tutularak belirlenmesi gerektiği, Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşlerindendir.
    Bunun yanında bir işçinin yurt dışında yaptığı iş karşılığı aldığı ücretle, yurt içinde aynı ya da benzer işi yaparken aldığı ücretin aynı miktarda olduğunun kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır.Öte yandan yurtdışındaki dönem yönünden yapılacak hesaplar yönünden emsal niteliği bulunan kapatılan Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin emsal nitelikteki 09.12.2013 tarih ve 2013/17002 E- 2013/23226 K sayılı ilamında da bu tür davalar için “davacı sigortalının yurt dışında çalıştığı dönem bakımından kazalandığı işin muhtemel bitme süresi de gözetilerek yurt dışında aldığı ücretine göre, sonrası dönem yani yurt dışındaki işinin bitip yurda döndükten sonraki dönem bakımından ise ilgili meslek odalarından öğrenilecek olan yurt içerisindeki emsallerinin aldığı ücrete göre hesap yapılması” gerekliliğine işaret edimiştir.
    Somut olayda davacıların murisi sigortalı ...’ın davalı şirketin yüklenicisi dava harici ... İnş.San.Tic.Ltd.Şti işçisi olarak olay tarihinde Azerbaycan ülkesindeki baraj inşaatı işinde çalışmaktayken, kaldığı konteynerda meydana gelen yangın neticesinde yanarak vefat ettiği, sigortalının iş kazasının gerçekleşmesinde kusurunun olmadığı anlaşılmıştır. Hükme esas alındığı anlaşılan 26.05.2017 tarihli hesap raporunda sigortalının demirci ustası olarak çalıştığı kabul edilerek, yurtdışı çalışma süresi için ücret tespit edilemediği belirtilerek, aktif devre hesabının Çevre Şehircilik Bakanlığı rayiç ücreti üzerinden belirlenmek suretiyle maddi tazminat alacağı hesabı yapıldığı anlaşılmakta ise de; davacının yurtdışında çalışma süresi ile bu süre için yurtdışında aldığı ücretin tespiti mümkün değil ise alabileceği ücretin yöntemince tespiti yapılmaksızın eksik incelemeyle yapılan hesaba itibarla karar verilmesi hatalı olmuştur.
    Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece yapılacak iş, müteveffa sigortalının yurt dışında çalıştığı dönem bakımından kazalandığı işin muhtemel bitme süresi araştırılıp, belirlenerek, bu dönem için yurt dışında aldığı ücretten, bu ücretin tespiti mümkün değil ise de davacının yaptığı işe uygun ücretin tespiti için ilgili meslek odaları ile emsal işyerlerinden yurtdışında alabileceği ücreti belirleyerek hesap yapmak; takip eden dönem yönünden ise sigortalının yurt dışında işinin bitip yurda döndüğü varsayılarak, bu tarihten aktif devresi sonuna kadar mevcut hesap bilirkişi raporunda tespit olunan ücretten hesaplamanın yapılması yönünden hesap bilirkişiden rapor almak ve tüm delilleri bir arada değerlendirip, neticesine göre bir karar vermekten ibarettir.
    3- Öte yandan gerek karar gerekse işlem tarihinde geçerli olan 6100 sayılı HMK"da dahili dava diye adlandırılan bir müessese bulunmamaktadır. Açılmış bir davada üçüncü bir kişinin davalı olarak gösterilmesi istenirse harcı ödenerek o kimse hakkında usul hükümlerine uygun bir dava açılması gerekir. Bir davada o davanın esası bakımından hüküm ancak davanın sujeleri yani davacı ile davalıları için verilebilir.
    Hal böyle olunca da, hakkında usulüne uygun biçimde açılmış bir dava bulunmayan ... İnş. San Tic Ltd Şti’nin ilk derece mahkemesi kararında davalı, Bölge Adliye Mahkemesi kararında dahili davalı olarak gösterilerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesinin, tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesine gönderilmesine, temyiz harcının istem halinde davacılar ve davalı ... İnşaat San ve Tic AŞ’ne iadesine, Üye ..."ın muhalefine karşı, Başkan ... ve Üyeler ..., ..., ..."ün oyları ve oyçokluğuyla, 14.09.2021 gününde karar verildi.

    KARŞI OY GEREKÇESİ

    1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık “temyiz kesinlik sınırının belirlenmesinde maddi ve manevi tazminat istemleri ile bunun yanında birden fazla aynı talepte bulunan davacılar yönünden de ayrı ayrı mı yoksa toplamlarının mı dikkate alınacağı, buradan varılacak sonuca göre davalılar vekili tarafından temyiz incelemesine her biri 72.080,00 TL kesinlik sınırı altında kalan ancak toplamda geçen maddi ve manevi tazminat istemlerinin kesinlik kapsamında kalıp kalmadığı ve temyizi kabil nitelikte olup olmadığı” noktasında toplanmaktadır.
    2. Çoğunluk görüşü ile davacı sayısı gibi maddi ve manevi tazminat miktarlarının davaların yığılması nedeni ile ayrı ayrı kesinlik sınırına tabi olduğu kabul edilerek, davalı tarafın davacı baba için kabul edilen 17.486,18 TL maddi, 40.000,00 TL manevi, davacı anne için 51.395,30 TL maddi, 40.000,00 TL manevi ve her kardeş için 7.000,00 TL manevi tazminatlara yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
    3. Gerekçesi açısından bugün de geçerliliğini koruyan 07.02.1945 tarihli ve 1944/19E.,1945/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı, neye karar verilmesini (başka bir ifade ile davalının neye mahkum edilmesini) istediğini açıkça yazar. Kuşkusuz talebin birden fazla kalemleri kapsaması hâlinde de davacının talep sonucu, asıl talep ve yardımcı (fer"i) talepler olmak üzere iki bölümden oluşur. Davacının birden fazla davasını aynı dava dilekçesi ile açması hâlinde, bu durum "objektif dava birleşmesi" olarak tanımlanır ve davacının, her davaya ait talep sonucunu açıkça ve ayrı ayrı göstermesi gerekir (Kılıç, Açıklamalı İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Ankara 2011, C.I, s. 1454).
    4. Doktrinde objektif dava birleşmesi ya da kümülatif dava yığılması olarak adlandırılan bu kurum, HMK’da “davaların yığılması” terimi benimsenerek düzenlenmiştir(HMK. Mad. 110). Davaların yığılmasının usul ekonomisine ve çelişkili kararlar verilmesini engellemeye hizmet ettiği kabul edilmektedir.
    5. Davacının aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla talebini, aralarında bir derecelendirme ilişkisi yani aslilik-fer’ilik ilişkisi kurmadan aynı dava dilekçesinde ileri sürmesine davaların yığılması denir. Bu dava çeşidinde taleplerin tümü birbirinden bağımsız, eş değer ve aynı derecede öneme sahiptir. Her bir talep farklı edimlerin gerçekleştirilmesine yönelmiştir.
    6. Davaların yığılması söz konusu olduğunda, görünüşte tek dava, gerçekte ise talep sayısınca dava mevcuttur. Her bir talep için dava dilekçesinde vakıaların ayrı ayrı belirtilmesi ve ispat edilmesi gerekir. Mahkeme de her bir talep hakkında ayrı ayrı inceleme yapacaktır, taleplerden birinin kabulüne diğerinin ise reddine karar verebilir. Yani, görünüşte tek hüküm, gerçekte ise talep sayısınca hüküm mevcuttur. Mahkeme, taleplerin tümü hakkında ayrı ayrı karar vermek ve bunları hüküm fıkrasında göstermek zorundadır. Mahkemenin, taleplerin tümü hakkında tek ve aynı şekilde karar verme zorunluluğu yoktur. Dava şartları, her bir talep bakımından ayrı ayrı belirlenir (Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuku, C. II, İstanbul 2017, s.1093 ).
    7. Önemle vurgulanmalıdır ki; kesinlik sınırının belirlenmesi kamu düzenindendir ve kesinlik sınırı belirlenirken davanın değeri esas alınır. Davanın değeri ise genel anlamıyla, bir davadaki taleplerin toplamıdır.
    8. Birleştirilen davalarda, kesinlik sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir (Kuru B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.V, İstanbul 2001, s. 4514).
    9. İhtiyarî dava arkadaşlığında, kesinlik sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir (Kuru, B.; s. 4514).
    10. Karşılık davada, kesinlik sınırı asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirlenir (Kuru, B.; s. 4514).
    11. İş uyuşmazlıklarında birden fazla talep içeren tazminat ve alacak istemi, iş sözleşmesinden kaynaklanıp, hesabın unsuru olan hizmet süresi ve ücret her bir kalemi ayrı ayrı etkilediğinden her bir alacak kalemi açısından değil toplam alacak miktarı yönünden kesinliğe bakılmaktadır.
    12. İş kazası nedeni ile maddi tazminat ve manevi tazminat miktarlarında hesabın unsurları farklı ise de tarafların kusur oranları maddi tazminatı doğrudan etkilerken, manevi tazminatı da dolaylı olarak etkilediğinden, maddi tazminatın kusur oranı yönünden bozulması, manevi tazminatı da dolaylı olarak etkileyeceğinden, temyiz sınırı açısından maddi ve manevi tazminatın toplamının dikkate alınması kaçınılmazdır. Aynı kusur oranı aynı kaza nedeni ile maddi ve manevi tazminat talep eden her bir davacıyı da etkileyeceği de açıktır.
    13. Anayasa’nın 36. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin 1. fıkrasında; “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar...konusunda karar verecek olan,...bir mahkeme tarafından davasının...görülmesini istemek hakkına sahiptir...” yönünde düzenleme bulunduğu görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin bir kararında da “...Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir (... B. No: 2012/791, 07/11/2013, § 52)” şeklinde tespitlere yer verilmiştir. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da içerir (Bayar ve Gürbüz/Türkiye, B. No: 37569/06, 27.11.2012, § 42).
    14. Belirtmek gerekir ki asıl olan kanun yoluna başvurudur. Buradaki sınırlamalar ise ölçülü olmalı ve erişim hakkını önemli ölçüde etkisizleştirmemelidir. Aynı vakıaya dayalı birden fazla talebin veya aynı vakıa nedeni ile aynı davada talepte bulunanların ayrı ayrı kesinlik sınırına tabi tutularak mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılması, kusur veya maluliyet oranın farklı farklı belirlenmesine neden olacak ve erişim hakkını etkisizleştirecektir.
    15. Somut olayda davacı aynı olaydan kaynaklanan zarar nedeniyle davalıya karşı olan birden fazla talebini (maddi ve manevi tazminat) aynı davada birleştirmiştir. Objektif dava birleşmesi olarak adlandırılan bu durumda taleplerin her biri ve davacı sayısı kadar ayrı dava olmakla birlikte, görünüşte tek bir hüküm bulunduğundan temyizde kesinlik sınırının tespiti için temyiz edilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının toplamları esas alınmalıdır. Bu durumda ise temyiz edilen toplam miktar 190.881,48 TL miktar kesinlik sınırının üzerindedir.
    16. Aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.09.2019 tarih ve 2018/4-375 Esas, 2019/473 Karar, 30.04.2019 tarih ve 2017/4-1394 Esas, 2019/494 Karar ve 30.03.2021 tarih ve 2019/(21)10-768 Esas, 2021/361 Karar sayılı ilamlarında kabul edilmiştir.
    17. Sonuç itibari ile somut uyuşmazlıkta davalı tarafın temyiz isteminin kesinlik sınırından reddi isabetli olmamıştır. Maddi ve manevi tazminat ile davacı sayısına göre talep edilen miktarlar birlikte toplam alındığında temyiz incelemesi yapılması ve esasına girilmesi gerekirdi. Bu nedenle çoğunluğun kesin olduğu görüşüne katılınmamıştır.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi