8. Hukuk Dairesi 2016/19103 E. , 2019/11400 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ(Asıl Dava) : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı-karşı davalı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Asıl dosyada davacı birleşen dosyada davalı üçüncü kişi, haczin yapıldığı işyerini 2013 yılı Haziran ayında devraldığını, vergi levhasının, kira kontratının ve maliye kayıtlarının adına olduğunu, borçlu ile ailevi ve ticari hiçbir bağının bulunmadığını, haczedilen mahcuzların kendisine ait olduğunu açıklayarak, davanın kabulü ile tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl dosyada davalı birleşen dosyada davacı alacaklı vekili, borçlu ile davacının eski işçi ve işveren olduğunu, devir işleminin muvazaalı ve geçersiz olduğunu belirterek üçüncü kişi tarafından açılan istihkak davasının reddine, üçüncü kişi ile borçlu arasındaki işyeri devrine ilişkin tasarrufun iptaline ve kendilerine mahcuz mallarla ilgili haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, asıl dava yönünden; davacı ile borçluların alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla birlikte danışıklı olarak işlem yaptıklarının ve mahcuzların borçluya aidiyetinin kabulü gerektiği, kaldı ki devir gerçek kabul edilse bile İİK"nin 44. maddesindeki gereklerin yerine getirildiğinin iddia ve ispat edilemediği, Borçlar Kanunu"nun 202. maddesi uyarınca, devralanın 2 yıl süre ile işletmenin borçlarından sorumlu olacağı gerektiğinden, asıl davasının reddine; menkullerin davacı üçüncü kişi tarafından takip borçlusunun kendisine olan borcuna karşılık olarak satın alındığının belirlenmiş olmasına göre, yapılan tasarrufun İİK’nin 279/2. maddesi uyarınca batıl sayılmış olması karşısında, tasarrufun iptali davası yerinde olduğundan, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, karar davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, üçüncü kişinin İİK"nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına; birleşen dava ise, İİK’nin 97/17. maddesine dayalı tasarrufun iptali talebine ilişkindir.
1. Asıl dava yönünden yapılan temyiz incelemesinde;
Temyize konu olayda üçüncü kişi ile borçlu arasında danışıklı işlem olduğu, davalı alacaklı tarafından iddia edilmesine rağmen, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma karar vermeye yeterli değildir.
Öte yandan, devredilen işletmede haciz yapılabilmesi, devrin muvaazalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlıdır. Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabilir.
Ayrıca, İİK"nın 44.maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi işletmenin devrini sakatlamaz. Anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı vardır. (İİK mad. 337/a) Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yol, muvazaanın iddia ve ispat edilmesidir.
Hal böyle olunca, Mahkemece yapılacak iş, borçlu ve üçüncü kişinin vergi kayıtları getirtilerek dava konusu haciz adresinde haciz tarihinden itibaren geriye doğru kimlerin hangi tarihler arasında faaliyet gösterdiğinin Vergi Dairesindeki kayıtlar üzerinden belirlenmesi, borçlunun haciz adresinde halihazırda faaliyet gösterip göstermediğinin kolluk marifetiyle araştırılması, üçüncü kişinin borçlunun yanında sigortalı çalışan olduğu iddia edildiğine göre anılan şahsın SGK kayıtlarının getirtilmesi,bunların yanında davacı üçüncü kişinin satın aldığını bildirdiği mallara ilişkin fatura içeriklerinin davaya konu mahcuzlarla ve ticari defterlerindeki (açılış kapanış tasdikleri de göz önünde bulundurularak) kayıtlarla karşılaştırılması, ödemelerin yapılıp yapılmadığının saptanması için ticari defterlerinin getirtilerek uzman bilirkişi raporu düzenlettirilmesi bu doğrultuda toplanacak delillerin dava dosyasında bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu asıl dosya da davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2. Birleşen dosyaya ilişkin temyiz itirazlarının incelemesinde;
İİK’nin 277 vd. maddelerine dayalı olarak doğrudan açılan tasarrufun iptali davaları genel mahkemelerde görülür. (İİK mad.281) Ancak, üçüncü kişi hacze dayalı istihkak davası açmışsa (İİK mad.97/6-9) davalı takip alacaklısı geçici veya kesin aciz belgesi sunmak zorunda olmaksızın, bu davaya karşılık tasarrufun iptali davası açabilir. (İİK mad.97/17) Bu durumda, karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davası istihkak davasına bakan icra mahkemesinde incelenerek karara bağlanır.
Öte yandan, karşı dava, HMK’nin 133. maddesi gereğince cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek sureti ile açılır.
Görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gereken hususlardandır. Öte yandan HMK"nin 114/1-c maddesine göre dava şartlarındandır.
Somut olayda, davacı üçüncü kişi tarafından temyize konu istihkak davası açıldığı, davalı alacaklı vekili cevap dilekçesinde istihkak davasına karşılık dava olarak eldeki tasarrufun iptali davasının açıldığını iddia etmiştir. Ancak, tasarrufun iptali davası cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava olarak açılmamış, Denizli 2.İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/101 Esasına kaydı yapılarak istihkak davası ile birleştirilmesi talebi ile bağımsız bir dava olarak açılmıştır. Bu nedenle, görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. (HGK 2014/17-2389 Esas, 2016/129 Karar) Bu durumda, tefrik kararı verilerek tasarufun iptali davasının görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile esasına dair karar verilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl dosyada davacı, birleşen dosyada davalı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nin 366. ve HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 17.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.