Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/12
Karar No: 2019/3792
Karar Tarihi: 08.04.2019

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2019/12 Esas 2019/3792 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2019/12 E.  ,  2019/3792 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Katılma, Değer Artış Payı Ve Eşya Alacağı


    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    K A R A R

    Davacı ... vekili, kaba inşaat halinde satın alınan taşınmazın vekil edenine ait emekli ikramiyesi ve ailesinin yardımı ile edinildiğini, dava dilekçesinde liste halinde sunulan müvekkiline ait ev eşyalarının davalıda kaldığını açıklayarak, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla ev için 10.000 TL ve eşyalar için 20.450 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili 06.10.2009 tarihli dilekçesiyle taşınmazın kaba inşaat şeklinde alımında ve sonradan içinin yapımında vekil edeninin emekli ikramiyesi ile tüm birikimlerinin kullanıldığını açıklayarak, bozma sonrası 5000 TL katılma, 5000 TL değer artış payı alacağı talep ettiklerini açıklamış, bozma sonrası 03.10.2017 tarihinde katılma alacağı talebini 40.387,50 TL değer artış payı talebini 72.337,50 TL olarak ıslah etmiştir.
    Davalı ... vekili, taşınmazın, davalıya ait araç ve Yüzüncü Yıl Mahallesi"nde bulunan evin satımından elde edilen para, bankadan çekilen 10.000 TL kredi ve davalının arkadaşlarından almış olduğu 10.000 TL borç olmak üzere toplam 122.500 TL"ye satın alındığını, davacının 2004 yılında çalıştığı işten çıkarıldığını, 2006 yılı Haziran ayına kadar maaş alamadığını, herhangi bir katkısının olmadığını bildirmiş ve davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının evin alımına kişisel malları ile katkı yaptığı ispatlanmadığından değer artış payı alacağı isteğinin reddine, edinilmiş mal niteliğindeki taşınmaz ve ev eşyaları için 32.310 TL ve 3.150 TL olmak üzere toplam 35.460 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine hükmün kabule ilişkin kısmının davalı vekili ve redde ilişkin bölümünün ise davacı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 2013/4763 E., 2013/8412 K. sayılı ilamı ile evlilik tarihi, taşınmazın alım tarihi ve dava dilekçesindeki açıklamalara göre; davacı vekilinin talebinin taşınmaz ve ev eşyası üzerindeki katılma alacağı ve değer artış payı isteğine ilişkin olduğu, davacı tarafından konuttan ayrılırken beraberinde götürüldüğü davalı tarafından usulüne uygun olarak ispatlanmadığından ev eşyalarının değerinin yarısı olan 32.310 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, davalı vekilinin buna ilişkin temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, ancak dava konusu taşınmazın, 2004 tarihinde, 122.500 TL"ye kaba inşaat halinde satın alındığı ve sonrasında inşaat mühendisi bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere taşınmaz üzerinde bir takım iyileştirmeler yapıldığı, banka hesabı, araç satım sözleşmesi ve tanık beyanlarından satın alma bedelinin 102.000 TL"sinin davalının evlilik öncesi kişisel malından karşılandığı ve bu halde ancak kalan miktar olan 20.000 TL"nin edinilmiş mal olduğunun saptandığı, yerel mahkemece bu miktarın satın alma bedeline oranı olan % 21,54 oranının edinilmiş mal olarak kabulünün doğru olduğu, fakat, taşınmazın satın alınmasından sonra yapılan iyileştirmelerin kim tarafından ne şekilde yapıldığı, davacının 2004 yılında işten ayrılması nedeniyle kendisine ödenen işçi alacaklarının bu iyileştirmelerde kullanılıp kullanılmadığı belirlenmeden , sonradan yapılan iyileştirme bedeli olan 60.000 TL"nin taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki değerinden düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden katılma alacağı hesabı yapılmasının doğru olmadığı, öte yandan davacının boşanma davası ile birlikte açmış olduğu katılma alacağı ve değer artış payı istemli davada ev için toplam 10.000 TL istekte bulunduğu, HMK"nin 31. maddesi gereğince isteğinin hangi alacak için ne kadar olduğunun açıklattırılmadığı ve aynı Yasa"nın 26. maddesine aykırı olacak şekilde talepten fazlasına karar verildiği açıklanarak bozma kararı verilmiştir.
    Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, eşya bedeline yönelik verilen karar kesinleştiğinden bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davaya konu taşınmaz için 40.387,50 TL katılma alacağı ve 72.337,50 TL değer artış payı alacağı olmak üzere toplam 112.725,00 TL’nin karar tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Mahkemece, davacının bozmadan sonraki ıslahına göre, davanın kabulü ile toplam 112.725,00 TL alacağa hükmedilmişse de; varılan sonuç dosya içeriğine uygun bulunmamaktadır. Şöyle ki; dava 1086 sayılı HUMK"un yürürlükte olduğu 01.10.2007 tarihinde açılmış olup söz konusu usul kanununda belirsiz alacak davası türü tanımlanmamıştır. Başka bir anlatımla, davanın açıldığı tarihte Türk Hukuk Sisteminde belirsiz alacak davası şeklinde bir dava türü bulunmamaktaydı. Davacı, dava konusu taşınmaz için dava değerini, 10.000 TL olarak göstermiştir. Dairemizin bozma ilamından sonra 03.10.2017 tarihinde ıslah dilekçesi vererek talebini 112.725,00 TL"ye yükseltmiş, Mahkemece de arttırılan bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Az yukarıda açıklandığı üzere davanın açıldığı tarihte belirsiz alacak davası şeklinde bir dava türü bulunmamakta olup, davacı vekili dava değerini açıkça 10.000 TL olarak göstermiş, 03.10.2017 tarihli ıslah dilekçesi de bozmadan sonra sunulmuştur. HMK"nin 177.maddesine göre ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilirse de; 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar sayılı ve 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları, bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağına ilişkindir. İçtihadı Birleştirme Kararları, adeta kanun hükmünde olup, ilke kararlarıdır ve benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar (Yarg.Kan.mad.45/5). Durum böyle iken, mahkemece bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin az yukarıda açıklanan İçtihadı Birleştirme Kararı göz önüne alınmadan bozma sonrası yapılan ıslahla arttırılan miktarı da kapsar şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
    Kabule göre de, Mahkemece davacı kadının iş akdinin feshi nedeniyle 30.594 TL tazminat aldığı, bununla Vakıfbankdaki hesabından fon alımı yaptığı, aynı ay içinde hesaptan toplam 29.288,48 TL çekildiği, davacı kadının bu parayı başka yerde harcadığına dair delil de bulunmadığı, kadının katkısına dair tanık beyanları bulunduğu, 29.288,48 TL’nin tamamı davacının kişisel malı ile yapmış olduğu katkı kabul edilerek, değer artış payı ve katılma alacağı hesabı yapılmış ise de yapılan hesaplama Dairemizin ilke ve uygulamaları ile dosya kapsamıyla örtüşmemektedir.
    Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, davacı kadının iş akdi 09.03.2004 tarihinde fesh edilerek toplam 32.965,96 TL kıdem tazminatı ödenmiştir. Kıdem tazminatı, 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 120. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1475 Sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca, en az bir yıl süre çalıştıktan sonra ayrılan işçiye, işveren tarafından, çalıştığı her bir tam yıl için ücretinin otuz günlük tutarı kadar ödenen tazminattır. Kıdem tazminatını hak etmek için, en az belirtilen süre kadar çalışmak ve yasada açıklanan koşullarda iş akdinin sona ermesi yeterli olup, prim ödenmesine ihtiyaç duyulmamaktadır. Başka bir anlatımla, geçmişe dönük çalışma karşılığında ve çalışma süresiyle orantılı olarak ödenen primsiz tazminat sistemidir.
    743 Sayılı TKM"nin 170. maddesi uyarınca, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu döneme ilişkin çalışmanın karşılığı olarak elde edilen gelir ve dolayısıyla hak edilen kıdem tazminatı kişisel mal (TKM mad.189), 4721 Sayılı TMK"nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonraki çalışma karşılığında elde edilen gelir ve hak edilen kıdem tazminatı ise edinilmiş mal grubuna girer (TMK mad.219/1). Eşin çalışma süresinin hem mal ayrılığı hem de edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemlere yayılması durumunda ise, her bir döneme isabet eden çalışma süresi ve gelir durumu esas alınarak oranlama yapılmak suretiyle, kıdem tazminatının kişisel ve edinilmiş olan miktarları belirlenir.
    Tüm bu açıklamalara göre, öncelikle iddia ve savunma doğrultusunda davacı eşin kıdem tazminatını hak ettiği işyerindeki çalışmasını, süresini ve ödenen kıdem tazminat miktarını gösteren belgeler bulunduğu yerlerden getirtilerek dosya arasına konulmalıdır. Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
    Kıdem tazminatının tasfiyeye konu edilmesi için mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olması (TMK mad.235/1) ya da bu tazminat kullanılarak başka bir malvarlığına sahip olunmalıdır. Söz konusu gelir, kullanılarak satın alınan malvarlıkların tasfiyesinde de aynı kurallar geçerli olacaktır.
    Değer artış payı alacağı; eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır (4721 Sayılı TMK mad.227). Denkleştirme (TMK mad.230) hariç, tasfiyeye konu mal varlığında katkı tarihine göre değer kaybı söz konusu ise, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır (TMK mad.227/1). Böyle bir malın daha önceden elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacak miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler (TMK mad.227/2). Değer artış payı alacağı talep edebilmek için, parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunulmalıdır.
    Değer artış payı alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malın, bu tarihteki durumuna göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değeri esas alınır (TMK mad.227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
    Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK mad.222).
    Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
    Somut olaya gelince; eşler, 30.04.2002 tarihinde evlenmiş, 02.07.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK"nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1) Tasfiyeye konu 18143 ada 2 parselde kayıtlı 41 nolu dubleks mesken, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 09.07.2004 tarihinde kooperatif hisse devir sözleşmesi ile davalı tarafından satın alınmış, 24.02.2011 tarihinde ferdileşme yoluyla, davalı eş adına tescil edilmiştir. Davacı kadının, 26.09.1989 tarihinde BOTAŞ’ta işe başlayıp, 09.03.2004 tarihinde iş akdinin feshedilmesi nedeniyle 32.965,96 TL kıdem tazminatını alarak işten ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 Sayılı TMK mad.179).
    Mahkemece hükme esas alınan, 29.12.2015 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile evlenme tarihinden boşanma dava tarihine kadar taşınmaz üzerinde yapılan iyileştirmelerin değerinin 18.500 TL olarak belirlendiği, davacı kadının 09.03.2004 tarihinde işten ayrılma sebebiyle almış olduğu paranın, 30.594,99 TL’sini 11.03.2004 tarihinde Vakıfbank yatırım hesabına yatırdığı aynı gün 30.583,77 TL tutarında fon alımı yaptığı, 11.03.2004-18.03.2004 arası fon satışlarının olduğu, bir kısım davacı tanıklarının da davacının dava konusu taşınmaz üzerinde yapılan iyileştirmelere katkıda bulunduğunu beyan ettikleri anlaşıldığına göre; davacının kıdem tazminatı ile davaya konu taşınmaz üzerinde yapılan iyileştirmelere katkıda bulunduğunun kabulü doğru ise de, iyileştirme değeri dikkate alınmadan, hesaptan kullanılan 29.288,48 TL"nin tamamının iyileştirme bedeli kabul edilerek değer artış payı alacağına hükmedilmesi doğru değildir. Buna göre; Mahkemece öncelikle davacının kıdem tazminatının, yukarıda bahsedilen Dairemizin ilke ve uygulamaları doğrultusunda evlilik birliği öncesine tekabül eden kişisel mal miktarı bulunarak, bu miktarla ,davaya konu taşınmaz üzerinde evlilik birliği içinde yapılan iyileştirmelere yapmış olduğu katkı oranı tespit edilerek, değer artış payı alacağına hükmedilmesi, değer artış payı alacağı çıkarıldıktan sonra kalan güncel iyileştirme değeri ile taşınmazın iyileştirmeler yapılmadan önceki durumunun güncel değeri toplamı üzerinden, önceki bozma ilamı ile kesinleşen % 21,54 edinilmiş mal oranı ile çarpımı neticesi artık değerin bulunması ve bunun yarısına da katılma alacağı olarak hükmedilmesi, hüküm verirken bozmadan sonra ıslah yapılamayacağının ve temyiz edenin sıfatının da gözetilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 08.04.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi