8. Hukuk Dairesi 2018/2799 E. , 2019/560 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi Ve Ecrimisil Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, ecrimisil talebinin reddine, elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, vekil edeninin dava konusu 898 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, komşu parsel maliki olan davalının ise vekil edeninin taşınmazına müdahalesinin bulunduğunu açıklayarak, davalının müdahalesinin menine ve 500 TL ecrimisilin davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı taraf, taşınmazı 1979 yılında satın aldığını, o tarihten beri taşınmazı ekip biçtiğini, kimsenin arazisine müdahalesinin olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, “Davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile; dava konusu 898 parsel sayılı taşınmaza davalının, fen bilirkişileri tarafından düzenlenen 12/03/2015 tarihli rapor ve eki krokilerinde gösterilen 2.734,00 m²"lik müdahalesinin önlenmesine, davacının ecrimisil talebinin reddine” karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Bilindiği üzere; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle çap kaydının ya da kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşife hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum gözönünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkca gösteren kroki ve rapor alınmalıdır.
Somut olayda; yargılama sırasında değişik tarihlerde keşifler yapılmış ve değişik tarihli bilirkişi raporları dosyaya ibraz edilmiş ancak bilirkişi raporlarının her birinde farklı sonuca ulaşılmıştır. Mahkeme tarafından ise 12.3.2015 tarihli rapor esas alınmak suretiyle karar verilmiş ise de, raporlar arasındaki aykırılık giderilmediği gibi, 12.03.2015 tarihli bilirkişi raporunun üstün tutulma sebebi de açıklanmamıştır.
Hal böyle olunca; Mahkeme tarafından az yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde bir araştırma, incelemeve uygulama yapıldığından bahsedilmesi mümkün olmayıp, üç uzman bilirkişi aracılığı ile yukardaki ilkeler uyarınca yerinde yeniden keşif yapılması, uzman bilirkişilerden gerekçeli rapor alınması önceki raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 17.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.