
Esas No: 2018/10714
Karar No: 2019/1036
Karar Tarihi: 05.02.2019
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/10714 Esas 2019/1036 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Galle Fazlası Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair karar (Kapatılan) Yargıtay 18. Hukuk Dairesince bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına karşı direnme kararı verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.02.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Av. ... ve karşı taraftan davacı vekilleri Av. ... ile Av. ...geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Dava dilekçesinde, davacının ... Vakfı"nın galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğu ileri sürülerek fazlaya ilişkin haklar saklı tutulup 6.000,00 TL galle fazlası alacağı istenmiş; Mahkemece, 18.12.2008 tarihli karar ile vakfın gelirinin olmadığı, taşınmazların satıldığı veya kötü yönetildiği iddiasına ilişkin ... aleyhine tazminat davası açılması gerektiği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, temyiz üzerine ise kapatılan 18. Hukuk Dairesinin 15.02.2010 tarihli ve 2009/14344-2010/2132 sayılı ilamı ile galleye hak kazandığını mahkeme ilamıyla ispatlayan vakıf evladına galle fazlası ödeneceğinden, vakıf adına kayıtlı taşınmaz var ise taşınmazların bir gelir getirip getirmediği belirlenip, üçüncü kişilere devredilmiş iseler devrin ekonomik değeri saptanıp, ayrıca sözü edilen yazı ekinde bulunan makbuzlara göre Vakıflar Genel Müdürlüğünce tahsil edilen taviz bedelleri ile bunlardan başka Vakıflar Genel Müdürlüğünce satış veya kamulaştırma yoluyla elde ettiği paralar etraflıca soruşturulup hesaplanacak bedelin dava tarihine kadar geçecek sürede yıllar itibariyle getireceği kazanç tüm vakıf gelirleriyle birlikte değerlendirilip oranlanıp saptanarak yasal kesintiler yapıldıktan sonra davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, yerinde bulunmayan gerekçe ile davanın reddi doğru görülmeyerek mahkeme kararı bozulmuştur.
Davacı vekili tarafından bozma ilamından sonra 18.07.2014 tarihinde dava değeri toplam 7.106.884,86 TL"ye çıkartılmış Mahkemece, artırılan dava değeri üzerinden davanın kısmen kabulü ile 7.076.800,66 TL galle alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, davalı ... vekilinin temyizi üzerine ikinci defa 18. Hukuk Dairesinin 12.01.2016 tarihli ve 2015/15435-2016/190 sayılı ilamı ile, "...25.02.2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasanın 208 ve 209. maddeleri ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunu"nun 7. maddesine iki fıkra ve bundan başka Geçici 10. madde eklenmiştir. Sözü edilen maddelerin mazbut vakıflar ile ilgili halen devam eden intifa haklarının ödenmesi, malvarlığı ve gelirlerinin tespitine ilişkin davalarda da uygulanacağı öngörülmüş olduğundan mahkeme kararının diğer yönler incelenmeksizin bu nedenle bozulmasına" karar verilmiştir. Mahkemece iş bu bozma ilamına karşı mahkemeye ait bozmaya konu 13.07.2015 tarihli kararına dayanak bilirkişi raporlarında 6111 sayılı Yasa ile değişik 5737 sayılı Vakıflar Kanunu"nun 7. maddesi ve geçici 10. maddesi dikkate alındığı, bilirkişi raporlarının kanun değişikliklerine uygun şekilde oluşturulduğu, mahkemece 6111 sayılı ve 5737 sayılı Kanunlardaki değişikliklerin nazara alınarak bilirkişi raporlarının tetkik edildiği, usulüne ve kanun değişikliklerine uygun şekilde oluşturulan bilirkişi raporlarına itibar edilerek mahkemenin kararında ısrar edilmesi gerektiği sonucuna varılarak önceki kararda direnilmesine ve hayri hizmetler için ödenen ve faturası dosyaya sunulan harcama miktarı olan 30.084,20 TL giderin mahsubundan sonra kalan 7.076.800,66 TL nin ıslah dilekçesi dikkate alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş anılan direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 45. maddesi ile 6100 sayılı HMK"ye eklenen geçici 4/1. maddesi uyarınca, inceleme yapılmak üzere, dosya Dairemize gönderilmiştir. 6100 sayılı HMK"nin 6763 sayılı Kanun"un 43. maddesi ile Değişik 373. maddesinin 5. bendi hükmüne göre, Dairemizce yeniden yapılan inceleme sonucunda;
Dava, galle fazlasına müstehak vakıf evladı olan davacı tarafından açılan galle fazlası tahsili istemine ilişkindir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve ilâmda belirlenip dayanılan gerektirici sebeplere göre özellikle bozma ilamının dosyanın esasından öte Yasa değişikliğine bağlı usul bozması olması karşısında, bozma ilamına konu mahkeme kararına dayanak 08.07.2014 tarihli bilirkişi kurulu raporunda 6111 sayılı Yasa ile değişik 5737 sayılı Vakıflar Kanunu"nun 7. maddesi ve geçici 10. maddesi hükümlerinin değerlendirildiği anlaşılmakla mahkemece verilen direnme hükmünün yerinde bulunduğu kanaati oluştuğundan mahkemenin anılan kararının bozulmasına ilişkin kapatılan 18. Hukuk Dairesinin 12.01.2016 tarihli ve 2015/15435 Esas, 2016/190 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA,
2. Direnme kararına konu bozma ilamı yasa bozması olup mahkeme hükmü esastan incelenmediğinden hükme esas alınan 08.07.2014 tarihli bilirkişi kurulu raporunun 6111 sayılı Kanun ile değişik 5737 sayılı Vakıflar Kanunu"nun 7. maddesi hükümlerini tam karşılamadığı ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı bu defa yapılan incelemeden anlaşılmıştır. Şöyle ki;
5737 sayılı Vakıflar Yasası"nın 6/1.fıkrasına göre; Mazbut vakıflar, Genel Müdürlük (...) tarafından yönetilir ve temsil edilir ve aynı Yasa"nın 31/2. fıkrası gereğince mazbut vakıfların her birinin gelir ve giderleri ayrı ayrı takip edilir. Vakıf hukukunda aslolan, vakfiyedeki hükümlerin eksiksiz olarak uygulanması olup, gerek vakıf evlatları gerekse mazbut vakıf statüsü nedeniyle yönetim ve temsil yetkisine sahip Vakıflar Genel Müdürlüğünün emredici olarak düzenlenmiş olan bu hükümlere göre hareket etmesi gerekecektir. Yine aynı Yasa’nın 75. maddesine göre; galle fazlası dışında bir hak, ücret, maaş, tahsisat vs. bırakılmış ise, bu durumda bunu almaya hak kazanan vakıf evlatlarına bu ödemeler yine vakfiye hükümleri çerçevesinde yapılabilecektir. Böylece mazbutaya alınmış vakıflar için bile vakıf evlatlarının vakfiye hükümlerine göre bırakılan her türlü intifa hakları (galle, maaş, tahsisat vs.) korunma altına alınmıştır. Esasen bu durum kesinleşmiş mahkeme kararı ile tespit edilmiş olup bu konuda taraflar arasında bir çekişme de bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın temeli yargılama sırasında yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa ile getirilen değişikliklerin ve buna bağlı olarak vakıf evlatlarına vakfiyede öngörülen ödemelerin hangi şekilde yapılacağıdır.
13.02.2011 tarihli ve 6111 sayılı Yasa ile değişik 5737 sayılı Vakıflar Yasası"nın 7.maddesinde; mazbut vakıflarda intifa hakları, galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren, vakfın son beş yıl içindeki malvarlığı, gelirleri ve giderleri ile sınırlı olmak ve galle fazlasının mevcudiyeti şartıyla Genel Müdürlükçe belirleneceği, Geçici 10. maddesinde ise, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Kanunun 7. maddesine eklenen hükümlerin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış ve halen devam eden intifa haklarının ödenmesi, malvarlığı ve gelirlerinin tespitine ilişkin davalarda da uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Bundan ayrı, galle fazlasının nasıl ödeneceğine dair dava tarihinde yürürlükte bulunan Vakıflar Yönetmeliğinin 54.maddesinde vakıf gelirlerinden masraflar çıktıktan sonra kalacak fazlanın alacaklılara tahsis edileceği belirtildikten sonra, 55. maddesinde bu tahsisin ne şekilde yapılacağı düzenlenerek vakfiyesinde vakıf taşınmazların bakım ve onarım şartı bulunan vakıfların gayrisafi gelirlerinden her yıl %15 oranında ihtiyat akçesi ayrılarak taşınmazların bakım ve onarımlarının yapılacağı, bu oranın vakıfların malvarlığına göre Vakıflar Meclisi kararıyla artırılabileceği, vakıfların yıllık gayrisafi gelir tahsilatından yönetim ve temsil gideri karşılığı alınarak ... bütçesine gelir yazılacağı, bu vakıfların gerçekleşen yıllık gayrisafi gelir tahsilatından vakıf için yapılan giderler ve vakfiye şartı gereği yapılan her türlü harcamalar çıkarıldıktan sonra vakıf evlatlarına ve ilgililerine ödenecek intifa hakkının belirleneceği ve bunun doğduğu mali yılı izleyen ilk altı ay içinde vakıf evladı veya ilgilisi olduğunu mali yılın birinci ayında belgeleyenlere yıllık olarak ödeneceği, 53/2. maddesinde ise vakıf için belirlenen gelir fazlası (intifa hakları) vakfiye şartı gereği vakıf evladı veya ilgilisi olduğu ve galleye hak kazandığını kesinleşen mahkeme kararıyla ispat edenlere ve onların evladına vakıf mazbut ise ... mülhak ise mütevelli tarafından ödeneceği öngörülmüştür.
6111 sayılı Yasa ile değişik 5737 sayılı Vakıflar Yasasının 7. maddesine getirilen düzenlemelere göre mazbut vakıflara ait her türlü intifa hakkının (galle fazlası, vazife karşılığı bırakılmamış ücret, maaş vs. dahil) ödenmesi sırasında bu hakkın kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten sonra müracaat tarihinden itibaren geriye doğru vakfın son beş yıl içindeki malvarlığı, gelirleri ve giderleri ile sınırlı olmak ve galle fazlasının mevcudiyeti şartıyla Genel Müdürlükçe (...) belirlenecektir. Elbette ki ... tarafından yasada belirtilen süreler kapsamında bu belirlemenin yapılmadığı veya eksik yapıldığı iddiası nedeniyle hakları zedelenen evlatların dava açma hakları saklıdır. Yalnız vakfın ödemeye esas gelirlerinin tespitinde -yasanın emredici hükmü ve Anayasa Mahkemesi"ne bu hükme ilişkin yapılan iptal başvurusunun reddedilmesi de dikkate alınarak - son beş yıldaki halihazır fiili malvarlığı dikkate alınacaktır.
Vakıf evlatlarının, vakfiye hükümlerine göre almaya hak kazandığı galle fazlası (ücret) 5737 sayılı Yasa’nın değişik 7. maddesi kapsamında kalan bir çeşit intifa hakkı olup bu ücretin verilebilmesi için vakfın gelirlerinin yukarıda da ayrıntıları belirtilen ölçülere göre tespit edilmesi ondan sonra da vakfiyenin ve mevzuatın uygulanması gerekir. Yasa gereğince son beş yıldaki malvarlığı yöntemince incelenerek vakfiyede öngörülen giderler düşüldükten sonra malvarlığının mevcut bulunup bulunmadığı araştırılmamış ve bunun sonucuna bağlı olarak malvarlığının bulunmadığının tespiti halinde herhangi bir ödemenin yapılamayacağı, aksi takdirde ise malvarlığı ölçüsünde ödemenin yapılabileceği gözönüne alınarak bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
Davacının, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.05.2005 tarihinde kesinleşen 15.03.2005 tarihli ve 2002/478 Esas-2005/123 Karar sayılı ilamı dava konusu mazbut vakfın galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğuna karar verilmiş olup eldeki davayı ise 03.03.2006 tarihinde açmıştır. Davacı, galle fazlası almaya hak kazandığını gösteren mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren süresinde (5 yıl) dava açması ile beraber 6111 sayılı Yasanın 208. maddesiyle 5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 7. maddesine eklenen ilk fıkranın somut olayda uygulama olanağı bulunmamaktadır. Zira vakıf evlatlarının görevi kesinleşen mahkeme kararı ile yalnızca idareye başvurmak olup hangi taşınmaz veya mallardan galle alacaklarının tahsilini istediklerinin açıklanmasına gerek olmayıp bu görev davalı kuruma veya mülhak vakıf yönetimine ait bulunmaktadır.
Buna göre, mahkemece somut olayda yapılacak iş; eski hukukumuza dayalı olarak kurulmuş bulunan vakıflar ve muhasebe konularında uzman bir bilirkişi kurulu oluşturularak, galle fazlası alacağının hesaplanmasında vakfın, incelemeye konu dava tarihi olan 03.03.2006 tarihinden geriye doğru son beş yıl içindeki tüm gelir, gider, kesin hesaplarına ilişkin belgelerin ..."nden getirtilmesi, davacı tarafın varsa göstereceği tüm kanıtların da toplanarak gerektiğinde bilirkişiye yetki verilerek ... ve tapu müdürlükleri gibi kurumlarda yerinde inceleme de yaptırılarak vakfın son beş yıl içindeki fiili malvarlığının yöntemince tespit edilmesinden sonra, ödeme yapılacak galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğu ve ücreti almaya hak kazandığı mahkeme karar tarihi olan 15.03.2005 tarihi ile incelemeye konu davanın açıldığı 03.03.2006 tarihleri arası (11 ay 16 gün) kesin evlat sayısı ile her yıl için ödenmesi gereken toplam miktarın denetime elverişli biçimde tespit edilmesi; nüfus kayıtlarına göre ücrete hak kazanma, idareye zamanında başvurma, temerrüde düşürme, faiz başlangıcı ve zamanaşımı gibi konular için de ayrıntıları yukarıda açıklanan Vakıflar Mevzuatının emredici hükümleri dikkate alınarak varsa ödenecek payın belirlenmesinden sonra idarece yapılan ödemelerin de mahsubu dikkate alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi yerine yazılı olduğu şekilde yetersiz bilirkişi kurulu raporuna dayalı olarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi,
3. Ayrıca davanın reddine dair 18.12.2008 tarihli mahkemenin ilk kararı kapatılan 18. Hukuk Dairesinin 15.02.2010 tarihli ve 2009/14344-2010/2132 sayılı ilamı ile bozulduktan sonra davacı vekili 18.07.2014 tarihli dilekçesi ile dava değerini toplam 7.106.884,86 TL"ye çıkartmış, Mahkemece, artırılan dava değeri üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun "Islahın zamanı ve şekli" başlıklı 177. maddesine göre tahkikatın sona ermesine kadar davanın ıslahı mümkün ise de, 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar ve 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında da belirtildiği üzere bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün bulunmadığından; mahkemece bozmadan sonra ıslah olmayacağı dikkate alınarak davanın açıldığı tarihte talep miktarının 6.000,00 TL olduğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde ıslahla artırılan miktar değerlendirilerek hüküm kurulmuş olması,
Kabule göre de;
Bir an için ıslahın süresinde yani bozma ilamından önce olduğu kabul edilse dahi, artırılan dava değeri üzerinden alınması gereken peşin nispi karar ve ilam harcının alınmadan yargılama devam edilerek artırılan miktar üzerinden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (YİBK, 16.12.1983 tarihli ve 1983/5 E., 1983/6 K.) Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir.
Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de kanunda yer almasına bağlıdır.
Nitekim T.C. Anayasası"nın 73. maddesinde "vergi, resim, harç vb. mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır" hükmü öngörülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 12.04.2017 tarihli ve 2017/1-1201 Esas, 2017/716 Karar sayılı içtihatında açıklandığı üzere; Kanunla açıkça yargı harçlarından muaf olduğu ya da işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, bu harçları ödemekle yükümlüdür.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü getirilmiştir.
Anılan madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Mahkemece, 18.07.2014 tarihli dilekçe ile artırılan miktar için harç yatırılmadığı hususu nazara alınmaksızın eksik harçla artırılan miktar yönünden de işin esasının incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi,
Doğru görülmemiş, bu sebeplerle direnme kararına konu bozma ilamının kaldırılarak mahkeme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan sebeplerle Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 12.01.2016 tarihli ve 2015/15435 Esas, 2016/190 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASI ile yerel mahkemenin 22.02.2018 tarihli ve 201841 Esas 2018/65 Karar sayılı kararının (2), ve (3) nolu bentlerde açıklanan sebeplerle 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi ve 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince değişik gerekçe ile BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri uyarınca 2.037,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 05.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.