Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/8453
Karar No: 2021/981
Karar Tarihi: 08.02.2021

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/8453 Esas 2021/981 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2018/8453 E.  ,  2021/981 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.06.2017 tarihli ve 2016/253 Esas, 2017/313 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:


    K A R A R

    Davacı vekili, davaya konu 986 parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki 3 katlı betonarme binayı, inşa eden dava dışı ... isimli kişinin mirasçılarından satın aldığını iddia ederek, bu 3 katlı yapının davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılardan ... davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece, dava konusu yapının davacıya ait olduğu kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, İstanbul Bölge Adliye 6. Hukuk Dairesi tarafından, ilk derece mahkemesinin kararındaki gerekçe değiştirilerek, taşınmaz üzerinde muhdesata dair şerh bulunmadığı, davacıya satılan taşınmaz niteliğinin tarla ve samanlık olduğu, dolayısıyla taşınmaz üzerindeki binanın davacı tarafından meydana getirildiğinin kabul edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1. Öncelikle, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf istemiyle önüne gelen dosya ve karar bir bütün olarak değerlendirilerek, HMK’nin 353/(1)-b maddesinde yer alan “b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, 3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir” düzenlemesi uyarınca, davanın hangi kısmı ile ilgili olursa olsun, ilk derece mahkemesi kararının hüküm fıkrasının düzeltilmesi de dahil istinaf isteminin kısmen bile kabulüne karar verilecek olsa dahi, şayet yeniden hüküm kurulacak ise, İlk Derece Mahkemesi kararının tamamen kaldırılması ve tüm hükümlerin yeniden kurulması gerekir. Bölge Adliye Mahkemeleri, bir yandan hukuki denetim yapan mahkemeler iken diğer yandan vakıa incelemesi de yapan mahkemelerdir. İlk Derece Mahkemelerince yapılan vakıa incelemesi Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yerinde bulunmadığı takdirde İlk Derece Mahkemesi kararı bütünüyle ortadan kaldırılmalı ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde yeniden bir hüküm kurulmalıdır. Aksi halde, aynı dosyada infazı kabil birden fazla kararın ortaya çıkması tehlikesine ve HMK’nin 297. ile 359. maddelerine aykırı olarak infazda tereddüte sebebiyet verilebilecektir. Keza, İlk Derece Mahkemesi kararı hakkında kısmen esastan ret, kısmen kabul kararı verilip, sadece kabul olunan kısım yönünden kararın kaldırıldığı hallerde, böyle bir kararın bozulması durumunda bozma sonrası davaya bakacak mahkeme konusunda da belirsizlik ortaya çıkabilecektir.
    Bu nedenle somut olayda, yukarıda açıklandığı şekilde ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilmesi durumunda, öncelikle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi halinde de gerekçe düzeltildikten sonra yeniden tüm talepler bakımından hüküm kurulması gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından usule ve yasal düzenlemelere aykırı şekilde, bir yandan ilk derece mahkemesi hükmünün gerekçesi doğru bulunmayarak değiştirildiği halde, diğer yandan davacı vekilinin istinaf taleplerinin HMK’nin 353/(1)-b.1 maddesi gereği esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    2. İşin esasına gelince; dava, muhdesatın tespiti istemine ilişkindir.
    Bilindiği üzere; bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (72l s.lı TMK mad. 684/1). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK mad.718). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Kavak ve söğüt ağaçları, kendiliğinden yetişebilen ya da ekonomik amaçla yetiştirilen ve kesilip satılabilen ağaçlar olması nedeniyle muhdesat niteliğinde kabul edilmemektedir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK mad.722, 724 ve 729), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
    Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK mad.106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re"sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad.l 14/1-h, 115) .
    Öğretide ve Yargıtayın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
    Somut olaya gelince; davaya konu 986 parselin tarla ve ahşap samanlık vasfıyla tapuda taraflar adına paylı şekilde tescilli olduğu, evveliyatında davaya konu taşınmazın 22/84 hissesinin dava dışı ... isimli kişi adına kayıtlı olduğu, bu kişinin vefatıyla 09.06.2005 tarihinde mirasçılarına intikal ettiği, 07.08.2015 tarihinde ... hissesinin taksim yoluyla mirasçılarından dava dışı ... adına tescil edildiği, ...’nin de bu hisseyi 02.10.2015 tarihinde davacı ...’e satış yoluyla devrettiği, dosya kapsamında toplanan delillere ve dinlenen tanık beyanlarına göre, davaya konu 3 katlı binanın ... tarafından inşa edildiği ve bu yerin mirasçısı tarafından davacıya satıldığı anlaşıldığına göre, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ilk derece mahkemesinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesi tarafından gerekçesi değiştirilerek red kararının sonucu itibarıyla doğru olduğu gerekçesiyle esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK"nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HMK"nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine, karardan bir suretin de İlk Derece Mahkemesi"ne gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 08.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi