8. Hukuk Dairesi 2018/12351 E. , 2021/1228 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Yıkım
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kkısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde, Hazineye ait 2038 parsel sayılı taşınmaza davalının ev yapmak suretiyle müdahalede bulunduğunu açıklayarak, müdahalenin önlenmesi ve kal talebinde bulunmuştur. Davalı davaya süresinde cevap vermemiş, aşamalarda kira vermemek için boş araziye ev yaptığını ve halen dava konusu yerde ikamet ettiğini, beyan etmiştir.
Mahkemece elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne, kal isteminin reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
1.T.C. Anayasası"nın 141/3 maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388/1-3. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/1-c. maddesi, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır.
Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, Hakimin (Mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuki sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’ye göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472).
Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasa"nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
6100 sayılı HMK"nin 297. maddesine göre de; "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu 2038 parsel sayılı taşınmazın 15.01.1998 tarihinde davacı Hazine adına tescil edildiği, dava dilekçesinde meni müdahale ve kal talep edildiği, Mahkemece temyize konu kararın gerekçesinde; davacının 3402 Sayılı Yasa"nın 18. maddesi gereğince tescil harici bırakılan yerin hazine adına tescili talebinde bulunduğu ve dava konusu taşınmazın tescil harici bırakılan yerlerden olduğu ifadelerine yer verildiği ancak hüküm fıkrasında, davanın kısmen kabulü ile müdahalenin men"i talebinin kabulüne, kal talebinin reddine, karar verilmek suretiyle hüküm ve gerekçe arasında çelişki oluşturulması, bozmayı gerektirmiştir.
2. 6100 Sayılı HMK"nin 125/2. maddesine göre, davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder.
Somut olayda, davacı ..."nin dava konusu 2038 parsel sayılı taşınmazı temyize konu kararın verilmesinden sonra 02.12.2016 tarihinde dava dışı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı"na (TOKİ) satarak devrettiği anlaşıldığına göre, Mahkemece HMK"nin 125/2. maddesine göre işlem yapılması, davanın kayıt maliki dava dışı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı"na (TOKİ) ihbarı ile davayı takip edip etmediği sorularak sonucuna göre karar verilmesi gereğiyle hükmün bozulması gerekmiştir.
3. Kabule göre de,
Fahiş zarar kavramı yasalarda tanımlanmamış olmakla birlikte bu kavramın belirlenmesinde yıkımı istenen muhdesatın milli ekonomi için ifade ettiği değer ve inşaatın özellikleri itibarıyla korunması gerekip gerekmediği önem taşır. Salt binanın rayiç değerinin zeminin değerinden yüksek olması yıkımın fahiş zarar doğuracağını göstermez.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın korunmaya değer olup yıkımının fahiş zarar doğuracağını söyleyebilme olanağı yoktur. Bu nedenle dosyada bulunan 27.05.2014 tarihli bilirkişi raporunda ve eki olan krokide açıklanmış olan ve tamamı 2038 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan evin kal’ine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya aykırı olan hükmün, 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 15/02/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.