8. Hukuk Dairesi 2018/12438 E. , 2021/1364 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davalı ... yönünden davanın kabulüne, diğer davalı ... yönünden husumetten davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Dava dilekçesinde; ... ili ... İlçesi ... Mahallesi 3198 ada 1 parsel sayılı kat mülkiyeti kurulu taşınmazın ortak alanında yer alan elektrik trafosu nedeni ile dava tarihinden geriye doğru beş yıl için 5.000,00 TL ecrimisilin işgal tarihinden itibaren kademeli kanuni faizi ile davalılardan tahsili istenmiş, 13.04.2013 tarihinde harcı yatırılarak dava istem 28.500,00 TL"ye çıkartılmıştır.
Cevap dilekçelerinde, davalı ... ...; zamanaşımı ve husumet, davalı ... ise husumet itirazında bulunarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ... yönünden davanın kabulüne, diğer davalı ... ... yönünden husumetten davanın reddine karar verilmiş: hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, hak sahibinin, hak sahibi olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ve malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK"nin 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
Öncelikle, mahkeme hükmünü temyiz eden davalı ..."ın açılan davada taraf sıfatının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Bu aşamada uyuşmazlığın çözümü için taraf sıfatı kavramı üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen (nitelendirilen) kişiler, şeklen (biçimsel açıdan) o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar dahi, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan reddedilir.
Hemen belirtmek gerekir ki, usul kanununda “husumet” olarak ifade edilen hukuki bir terim de bulunmamaktadır. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir. Meselâ, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, dava, davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan) dolayı reddedilir (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 234; Yılmaz, Ejder; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 530).
Bir subjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan) dolayı reddedilir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir subjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Sıfatın usul hukuku bakımından önemi (usul hukukunu ilgilendiren yönü) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın görülebilir olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, davanın esasına ilişkin bir karardır (taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır).
Mahkemenin sıfat yokluğunu kendiliğinden (resen) gözetmesi gerekir. Çünkü sıfat yokluğu, bir defi değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hâkim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan, yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden gözetir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu 3198 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti kurulu olduğu, eldeki davanın açılması için kat malikleri kurulunun 20.09.2013 tarihli kararı ile yöneticiye yetki ve izin verildiği, alınan bilirkişi raporuna göre taşınmazın 32,25 m2"lik bölümü üzerinde trafo binasının bulunduğu, trafo binasının taşınmazın ortak alanında yer aldığı, 24.02.2009-24.02.2014 arası için istenebilecek ecrimisil miktarının 28.500,00 TL olduğu, davalılar ... ile ... Elektrik Dağıtım A.Ş. arasında 24.7.2006 tarihinde yapılan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi ile, yürütülen faaliyetlerden dolayı sözleşme tarihinden önce ..."ın (7.6), sözleşme tarihinden sonra ... Elektrik Dağıtım A.Ş."nin sorumlu olacağının kararlaştırıldığı (7.7), 01.09.2010 tarihinde yapılan özelleştirme işlemlerinden sonra da sözleşmenin taraflar arasında geçerliliğini devam ettirdiği, dava konusu trafonun devir sözleşme tarihinden önce 1982 yılından önce yapıldığı anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece davalılar arasındaki devir sözleşme tarihinden sonraki dönemler için, davalı ..."ın bir sorumluluğu bulunmadığından açılan ecrimisil istemli davada pasif husumet ehliyetinin olmadığı, devir tarihinden sonraki dönemler için devralan ... ..."ın sorumlu olduğu dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle davalı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK"nin geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nın 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 17.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.