8. Hukuk Dairesi 2018/12671 E. , 2021/1446 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.11.2017 tarihli ve 2013/518 Esas, 2017/498 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun miktar yönünden reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davacılar vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, vekil edeni ile davalının müşterek murisi ... adına kayıtlı dava konusu 271 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 2 adet dükkan ve 2 adet daireden oluşan bina bulunduğunu ve davalının bu dükkan ve daireleri kiraya vererek kullandığını belirterek, fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL ecrimisil alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesi’nce karar miktar itibarıyla kesin olduğundan istinaf dilekçesinin HMK"nin 345, 346/2 ve 352/1 maddeleri uyarınca miktar yönünden reddine karar verilmiş olup; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında ecrimisil istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 271 parselin tarafların ortak murisi ... adına kayıtlı olduğu ve taşınmazın üzerinde 2 daire ve 2 dükkandan ibaret bina bulunduğu anlaşılmıştır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK’nin) 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. HMK’nin 107. maddesi, "(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." hükmünü içermektedir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyla uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna yada objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde "Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı yada bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
6100 sayılı HMK ile birlikte, belirsiz alacak davası açma imkanı tanınmak suretiyle belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı da sınırlandırılmıştır. Zaman zaman, 6100 sayılı HMK ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanunun 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü belirsiz alacak davası, zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya gelince; dava dilekçesinde, davacı tarafça belirsiz alacak niteliğindeki ecrimisil alacağının talep edilmiş olduğu ve İlk Derece Mahkemesi’nce davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemenin hükmüne dayanak yaptığı raporda dairelerin kullanılabilecek durumda olmadığı belirtilerek yalnızca dükkanlara ilişkin ecrimisil hesabı yapıldığı ve davalı tarafından dava konusu taşınmaza yapılan masrafların ecrimisil bedelinden yüksek olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, oysa ki; dairelere ilişkin hesap yapılmaması, davalının yaptığını iddia ettiği masrafların ispatlanamadığının savunulması, raporda yapılan hesaplamanın usulüne uygun olmadığı noktalarında davacılar vekilince itiraz edildiği ve ayrıca tüm bu hususların davacılar vekili tarafından istinaf sebebi yapıldığı açıktır.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce dava dilekçesindeki talebe bakılarak talep edilen alacak miktarının kesin nitelikte olduğundan bahisle istinaf başvuru dilekçesinin miktar yönünden reddine karar verilmesi hak arama özgürlüğünü kısıtlayacağı gibi yukarıda açıklanan belirsiz alacak davasının özüne de aykırı olacaktır. O halde Bölge Adliye Mahkemesi’nce, ecrimisil talebinin belirsiz alacak niteliğinde olduğu dikkate alınarak istinaf başvurusu esastan incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulüyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK"nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.