8. Hukuk Dairesi 2016/10642 E. , 2020/53 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil, Tapuya Şerh Verilmesi Olmazsa Tazminat
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, satış bedelinin yarısı vekil edeni tarafından ödenerek satın alınan 206 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tescil edildiğini ve bahsi geçen taşınmaz üzerinde bulunan iki eski evden birinin vekil edeni tarafından yıkılarak yeniden yapıldığını belirterek, taşınmazın ½ payının iptali ile müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline ayrıca taşınmaz üzerinde bulunan yukarıda belirtilen evin müvekkiline ait olduğuna ilişkin tapu kütüğüne şerh verilmesine, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde ise fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile davacının tapu iptal tescil yönündeki talebinin reddine, tazminat yönündeki talebinin zamanaşımı nedeniyle usulden reddine; 02.07.2014 tarihli rapor ve ekindeki krokide işaretlenen dubleks evin davacıya ait olduğunun tespiti ile aidiyet şerhinin tapuya tesciline karar verilmiş olup; hüküm, davalı vekili tarafından muhdesat şerhine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, terditli olarak tapu iptali tescil ve ayrıca muhdesat şerhinin tapuya tescili talebi, olmaz ise tazminat talebine ilişkindir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 sayılı HMK mad.106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re"sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad. 114/1-h, 115).
Öğretide ve Yargıtay"ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Somut olayda; davacının evlerden birinin kendisine ait olduğuna ilişkin tapu kütüğüne şerh verilmesi talebi muhdesatın tespiti istemini de içermekle birlikte, az yukarıda yazılı ilke ve esaslar uyarınca, eldeki dosyada derdest ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması veya kamulaştırma işlemi bulunmadığına göre, davacının anılan talebinin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 13.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.