8. Hukuk Dairesi 2018/15106 E. , 2020/144 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılardan ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar, murisleri ... ’un 22.10.2006 tarihinde vefat ettiğini, davaya konu 153 ada 2 parsel ve 137 ada 24 parsel sayılı taşınmazların, ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2000/186 Esas ve 2004/30 Karar sayılı kararı ile davalılar adına tesciline karar verildiğini ve kararın hukuka aykırı olarak kesinleştirildiğini, davalıların/murislerinin dava konusu taşınmazlardaki paylarının vekil edenlerinin yakın murislerine değişik tarihli sözleşmeler ile devredildiğini, taşınmazların 56 yıldır vekil edenleri tarafından kullanıldığını açıklayarak, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile ... mirasçıları adına tesciline karar verilmesini istemiş, 5.10.2010 tarihli duruşmada ise, babalarından intikal eden hisseler için kendi payları oranında tescil talebinde bulunduklarını açıklamışlardır.
Davalılardan ..., ..., ..., ... vekili, dava konusu taşınmazların ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2000/186 Esas, 2004/30 Karar sayılı ilamı ile vekil edenleri adına tescil edildiğini, davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini, eldeki davada ileri sürülen iddiaların daha önce ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 1967/17 Esas, 1968/277 Karar sayılı dosyasında da ileri sürüldüğünü ancak mahkemece bu iddialara itibar edilmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kesin hüküm nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen kararın, kesin hüküm olarak kabul edilen ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2000/186 Esas, 2004/30 Karar sayılı ilamının kesin hüküm oluşturmayacağı, bu nedenle derdestlik ve esasa ilişkin sair hususlar düşünülüp tartışılarak karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulması üzerine, mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın derdestlik dava şartı caiz olmadığından reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılardan ... tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davanın derdestlik dava şartı caiz olmadığından reddine karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu gerekçesine katılma imkanı bulunmamaktadır.
Şöyle ki;
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448. maddesi; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” düzenlemesini içermektedir.
Her ne kadar, karar 5.7.2018 tarihinde verilmiş ise de, eldeki dava, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu 2007 yılında açılmıştır. Derdestlik, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 187/4. maddesinde ilk itiraz olarak düzenlenmiş olup, 188.maddesinde ise; “İtirazatı iptidaiye davanın bidayetinde esasa girişilmezden evvel hep birlikte dermeyan edilmezse bir daha mesnu olmaz” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Görüldüğü üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası"nın 187/4. maddesi uyarınca derdestlik itirazı ilk itiraz niteliğinde olup davanın başlangıcında taraflarca ileri sürülmedikçe mahkemelerce kendiliğinden dikkate alınamaz.
Yerel mahkemece, açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde, davalılar tarafından yöntemine uygun biçimde derdestlik itirazı ileri sürülmediği gözetilerek, işin esası incelenip, toplanmış ve toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, davanın derdestlik dava şartı caiz olmadığından reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacılardan ... ’un temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 14.1.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.