8. Hukuk Dairesi 2017/17087 E. , 2020/529 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı üçüncü kişi vekili, davalı borçlu şirketin borcu için müvekkili şirkete ait iş yerinde 08.02.2013 ve 28.02.2013 tarihlerinde haciz yapıldığını müvekkili şirketin 28 yılı aşkın bir süredir bu iş yerinde faaliyetini sürdürdüğünü, fabrika binasının mülkiyeti ile fabrika ve içerisindeki makine ve sair menkul malların tamamının müvekkili şirkete ait olduğunu, müvekkilinin borçlu şirket ile hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, yapılan hacizler ile müvekkilinin faaliyetini yapamaz hale geldiğini belirterek, istihkak iddialarının kabulüne ve davalı alacaklı aleyhine tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, borçlu şirket ve davacı şirket arasında organik bağ bulunduğunu, borçlu şirketin haczin yapıldığı adreste faaliyet gösterdiğini, borçlu şirketin hissedarlarından İbrahim Kabul"ün aynı zamanda davacı üçüncü kişi şirketin yönetim kurulu asil üyesi ve istihkak iddia eden şirket yetkilisi ... oğlu olduğunu, bu durumun borçlu şirket ile üçüncü kişi şirket arasında organik bağ olduğunu gösterdiğini, istihkak iddiasında bulunan şirket çalışanı ... üzerinde borçlu şirkete ait personel kartı bulunduğunu, haczin yapıldığı yerde borçluya ait belgelerin ele geçirildiğini, haczedilen menkullerin borçlu şirkete ait olduğunu bildirerek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı şirket ile borçlu şirketin ortak ve yetkililerinin aynı soyadını taşıdığı, aralarında baba-oğul dahil olmak üzere yakın akrabalık ilişkisi bulunduğu, adı geçen şirketlerin faaliyet konularının benzer mahiyette olduğu, haciz mahallinde borçlu şirkete ait çok miktarda evrak ele geçirilmesi sebebiyle her iki şirket arasında organik bağ bulunduğu, yapılan işlemlerin alacaklıların alacağının tahsilini engellemeye yönelik muvazaalı işlemler olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK"nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Tarafların gösterdiği deliller toplanmadan karar verilmesi, hukukî dinlenilme hakkının ihlalidir.
Öncelikle, her ne kadar davacı tarafça dayanılan fatura ve Finansal Kiralama Sözleşmelerinin davacı üçüncü kişinin ticari defterlerinde kaydının olup olmadığı hususunda üçüncü kişinin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmış ise de, raporda incelenen defterlerin kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı tespit edilmediği gibi, sunulan fatura ve Finansal Kiralama Sözleşmelerine konu malların hacizli mallara uygunluğu da saptanmamıştır.
Öte yandan, davacı üçüncü kişi vekili tarafından iddianın ispatına yönelik olarak vergi levhası, işyeri açma ruhsatı, ticaret odası kayıtları, mahcuz mallara ilişkin olduğu iddia olunan faturalar ile Finansal Kiralama Sözleşmeleri, tanık beyanları ve yasal her türlü delile dayanılmış olup, Mahkemece bu delillerin tamamı toplanmadan eksik inceleme ile karar verilmiştir. Bu durumda; Mahkemece davacı üçüncü kişi şirket ile borçlu şirketin ilk tescil tarihinden itibaren ortakları, yetkili temsilcileri, merkez ve şube adresleri ile bunlarda meydana gelen değişiklikleri gösteren ticaret sicil kayıtları ile delil olarak dava dilekçesine eklenen Finansal Kiralama Sözleşmeleri değerlendirilerek ve tanık listesi ile bildirilen tanıklar da dinlenildikten sonra, dosya içerisinde mevcut diğer bilgi ve belgeler ile birlikte dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme neticesinde yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün İİK"nin 366. ve 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 22/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.