8. Hukuk Dairesi 2018/6697 E. , 2020/7662 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Asıl Dava Men"i Müdahale, Ecrimisil Karşı Dava Temliken Tescil Olmadığı Takdirde Ağaç Bedellerinin Tahsili
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davada men"i müdahale talebi hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeyerek ecrimisil davasının kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı-karşı davalı vekili, vekil edeninin maliki bulunduğu 702 parsel sayılı taşınmazın 1223 m2’lik kısmının anılan taşınmaza komşu 704 parsel sayılı taşınmazı kullanan davalılar tarafından sürekli biçimde işgal edilerek ve bu işgal edilen kısımdaki ağaçlardaki ürünler toplanarak, davacının rızası hilafına haksız müdahalede bulunulduğunu, davalılara yapılan uyarıların sonuçsuz kaldığını açıklayarak, müvekkiline ait 702 parsel sayılı taşınmaza davalıların haksız elatmalarının önlenmesini, tensiben verilecek keşif kararı ile müdahaleli kısımlardaki ağaçlar üzerindeki fıstık mahsulünün ziraat bilirkişisi marifetiyle tespitini ve yediemine tevdiini, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 1.000,00TL ecrimisilin davalılardan tahsilini talep etmiş, yargılamanın devamı sırasında ecrimisil talebini ıslah ile artırarak 6.926,71 TL’ye yükseltmiş, karşı davanın reddini savunmuştur.
Davalı-karşı davacı ... vekili, davacıya ait 702 parsel sayılı taşınmaz ile vekil edeni ve diğer davalılara ait 704 parsel sayılı taşınmazın sınırlarının yaklaşık 50 yılı aşkın süre boyunca zeminde mevcut haldeki gibi olduğunu, ancak kadastro çalışmalarında sınır ölçümleri yapılırken hatalar yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuş, karşı davasında ise, müvekkilinin dava konusu taşınmazlar arasında zeminde 50 yıldır mevcut olan sınırı gözeterek kendi taşınmazını kullandığını, davacının, vekil edeni ile diğer davalıların kendi taşınmazına haksız müdahalede bulunduğu iddiasına konu taşınmaz kısmının gerçekte malikinin müvekkili ile diğer davalılar olduğunu, müdahaleli kullanım durumunun kadastro çalışmalarındaki hatalı sınır belirlemesinden kaynaklandığını, davalının müdahale iddiasına konu taşınmaz bölümü ile kendi taşınmazları olan 704 parsel sayılı taşınmaza fıstık ağaçları diktiğini bu ağaçların da 28 yaşında olup müdahaleli kısımdaki fıstık ağaçlarının değerinin bulundukları zemin değerinden fazla olduğunu belirterek, davacının müdahale iddiasına konu 702 parseldeki kısmın temliken tescil suretiyle tapusunun iptali ile vekil edeni adına tescilini, olmadığı takdirde ise müdahaleli kısımdaki fıstık ağaçlarının bedelinin davacıdan tahsilini talep etmiştir.
Diğer davalılar usulüne uygun tebligatlara rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır.
Mahkemece, asıl dava yönünden, davalıların, davacının maliki olduğu 702 parsel sayılı taşınmazın keşfen alınan fen bilirkişisi raporunda A harfi ile belirtilen 1.388,38 m2 yüzölçümlü büyüklüğündeki kısmına haksız biçimde müdahale ederek kullandıklarının tespit edilmesi nedeniyle, ziraat bilirkişisinin hesap raporunda belirlenen ecrimisil miktarının davalılardan tahsilinin gerektiği, karşı dava yönünden ise 702 parsel sayılı taşınmaz ile 704 parsel sayılı taşınmaz arasında sınır ihtilafının bulunması, keşifte yapılan tespite göre davaya konu her iki taşınmazın da sınırının belirgin olmaması, davaya konu 702 parsel sayılı taşınmaz üzerine 704 parsel sayılı taşınmazın devamı olacak şekilde antep fıstığı ağacı dikilerek kullanılmasına davacı tarafından uzun süre karşı çıkılmamış olması nedeniyle, TMK’nin 724. maddesinde düzenlenen temliken tescil için gerekli olan iyiniyet koşulunun karşı davacı yönünden gerçekleştiği, anılan maddenin diğer şartları bakımından yapılan değerlendirmede ise 702 parsel sayılı taşınmaz üzerine dikilen fıstık ağaçlarının değerinin zemin bedelinden fazla olması ve müdahale olunan kısmın ifrazının mümkün olması karşısında temliken tescil talebinin yerinde olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine 702 parsel sayılı taşınmazın davalıların mülkiyetinde bulunan 704 parsel sayılı taşınmaz tarafından karara ekli krokili 23.02.2016 havale tarihli bilirkişi raporunda A harfi ile belirtilen 1.388,38 m2 yüzölçümü büyüklüğündeki kısmına vaki haksız elatılması nedeniyle 6.926,71 TL ecrimisil bedelinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, karşı davanın kabulüne, dava konusu 702 parsel sayılı taşınmaza davalıların mülkiyetinde bulunan 704 parsel sayılı taşınmaz tarafından müdahalede bulunulan karara ekli krokili 23.02.2016 havale tarihli bilirkişi raporunda A harfi ile belirtilen 1.388,38 m2 büyüklüğündeki kısmının tapusunun iptali ile davalılar adına tapuya kayıt ve tesciline, müdahalede bulunulan 1.388,38 m2 büyüklüğündeki kısmın zemin bedeli olan mahkememiz veznesine yatırılan 9.281,31 TL"nin karar kesinleşince ve talep halinde davacıya ödenmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK’nin 725. maddesine dayanılarak tescil talebinde bulunulabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nin 725. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşkın yapının bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nin 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur.
Bu kural, taşkın inşaatı yapan kimsenin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da taşkın inşaat yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
İyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan taşkın inşaat sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşılan arazi parçasının değerinden açıkça fazla olmasıdır.
TMK’nin 725. maddesinde “durum ve koşulların haklı kılması” şeklinde ifade edilen husus uygulama ve doktrinde inşaatın yıkılması ile inşaat sahibinin uğrayacağı zarar veya yıkılmaması halinde arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybının karşılaştırılması şeklinde değerlendirilmektedir. Kastedilen değer sadece taşılan arazinin değerinden ibaret değildir. Bu değerin içinde arazi sahibinin taşılan kısım dışında kalan arazisinin uğrayacağı değer kaybı da vardır. Arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybı uzman bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle TMK’nin 4., TBK’nin 50. maddesi uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi önleyecek biçimde dava tarihine ve objektif esaslara göre tespit ve takdir edilmelidir. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise taşkın inşaat yapanın, taşınmaz malikine bu bedeli ödemesidir.
Taşkın inşaatın yıkılması gerekmiyorsa, mahkemece yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda belirlenecek bedel arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmelidir.
d)Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, mahkemece iptal ve tescile karar verilebilmesi için taşkın yapının zeminindeki arazi parçasının ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; davalı-karşı davacı ... tarafından davacının çaplı taşınmazına elatılması nedeniyle, davacının 702 parsel sayılı taşınmazının, keşfen alınan fen bilirkişisi raporunda A harfi ile belirtilen 1.388,38 m2 yüzölçümlü kısmı bakımından temliken tescil için gerekli koşullardan birisi olan “iyiniyet” koşulun oluştuğundan bahsedilemez. Bu nedenle karşı davacı ...’ın temliken tescil talebinin reddi ile terditli taleplerinden diğeri olan, davacının taşınmazındaki müdahaleli alan üzerindeki ağaç bedellerinin davacıdan tahsiline yönelik talebi değerlendirilerek bu talep yönünden karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde temliken tescil isteğinin kabulü doğru olmamıştır.
Diğer yandan davacının talepleri arasında elatmanın önlenmesi talebi de bulunduğuna ve dosya kapsamından davalıların davacının 702 parsel sayılı taşınmazının keşfen alınan fen raporunda açıklanarak krokisinde A harfi ile gösterilen 1.388,38 m2’lik kısmına vaki haksız elatmaları sabit olduğuna göre davacının elatmanın önlenmesi talebinin kabulü gerektiği halde bu konuda olumlu-olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 26.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.