8. Hukuk Dairesi 2020/3282 E. , 2020/7921 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleşen davada Hazine ve asli müdahil yönünden reddine karar verilmiş olup hükmün birleşen-davada davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesinde, dava konusu 390 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına tescil edildiğini, 20 dekarının ... adına kayıtlı olan 1937 tarihli ve 42 ile 49 numaralı vergi kayıtlarının içinde kaldığını, davacılara babaları ...’den intikal ettiğini belirterek, 20 dekarlık kısmın tapu kaydının iptali ile davacılar adına tescilini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı Hazine vekili, dava konusu 390 ve 1320 parsellerin öncesinin sazlık ve bataklık olduğunu ileri sürerek, tapunun iptali ve Hazine adına tescilini talep etmiştir.
Müdahil davacı ... Özel vekili, 1320 parsel sayılı taşınmazın 20 dekara yakın kısmının 20 yılı aşkın süredir müvekkilinin babası ve onun ölümü ile müdahil davacı tarafından kullanıldığını belirterek, müvekkili adına tescilini talep etmiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde, davacının dayandığı vergi kayıtlarının başka taşınmazlara tekabül ettiğini belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama sırasında ölen davalı mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, asıl davanın ve asli müdahilin talebinin kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen karar, Hazine ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairenin 23.10.1998 tarihli ve 1998/1783 Esas, 1998/10877 Karar sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, bozmaya uyan mahkemece, asıl davanın kabulüne, asli müdahilin talebinin hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine, birleşen davanın reddine dair verilen karar, Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 16.06.2008 tarihli ve 2008/3005 Esas, 2008/3320 Karar sayılı ilamı ile, Hazinenin iddiası yönünden yapılan araştırmanın yeterli olmaması ve hava fotoğraflarının araştırılması gerektiğinden bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, asıl davanın kabulüne, asli müdahil ve Hazine yönünden davanın reddine dair verilen karar, Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Esas ve birleşen dava, tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
Somut olayda, dava konusu taşınmazlardan 390 parsel 07.05.1975 tarihinde, 1320 parsel ise 18.08.1973 tarihinde yapılan kadastro tespitinde senetsizden Hazine adına tespit edilmiş, davalıların murisi ...’ın itirazı üzerine, komisyon kararı ile taşınmazın 1958 yılında Toprak Tevzi Komisyonu tarafından sulu tarım arazisi olarak tespit edildiği ve ...’a ait tapu kaydı içinde kaldığından davalıların murisi ... adına tespitine karar verilmiş, 390 parselin tespiti 27.12.1976 tarihinde, 1320 parselin tespiti ise 21.04.1977 tarihinde kesinleşmiştir.
Esas davada davacılar, 390 parsel sayılı taşınmazın 20.000 m2’sinin murisleri ...’e ait vergi kaydı içinde kaldığını, uzun süredir nizasız fasılasız kullandıklarını belirterek davalılar adına olan tapu kaydının iptalini, adlarına tescilini talep etmiş, birleşen davada Hazine ise, 390 ve 1320 parsel sayılı taşınmazların evveliyatının bataklık ve sazlık olması nedeniyle zilyetlikle kazanılamayacağını belirterek, tapunun iptali ile Hazine adına tescilini talep etmiştir.
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihin en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastrodan önceki geçmiş yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için 390 parselin tapulama tutanağının düzenlendiği 1975 ve 1320 parselin tapulama tutanağının düzenlendiği 1973 yıllarından 20 – 25 yıl öncesine ait (1948 – 1955 yılları arası) 1/20000 veya 1/25000 ölçekli stereoskopik hava fotoğraflarının incelenmesi gerekir.
Mahkemece dosya arasına alınan ve uzman bilirkişiler tarafından incelenen 1945 tarihli hava fotoğrafında, dava konusu yerin görüntüde koyu alanlara rastlaması sebebiyle net olarak ayırt edilemese de içinden akarsuyun kısmen aktığı, akarsu olmayan kısımların ise ekilip ekilmediğinin anlaşılamadığı, 1954 tarihli hava fotoğrafında ise, sulak alan olduğu ve tarım yapmaya müsait alanlardan olmadığı, sınırda bulunan derenin bugünkü gibi belirli bir alanda akmadığı, dava konusu alan içinde yaygın olarak aktığı, bu kısımlarda kısmi olarak sulak alanların açıkça görüldüğü belirtildiğinden, esas dava yönünden kadastro tespitinden önceki 20 yıllık zilyetlik ve imar ihya olgusu ispat edilememiştir. 1991 tarihli hava fotoğraflarında dava konusu yerin tarım arazisi olarak kullandıldığı net olarak görülse de tespit ve dava tarihinden sonrasına denk geldiğinden itibar edilmemiştir.
Hal böyle olunca, Mahkemece her ne kadar bozmaya uyularak araştırma yapılmış ise de; dava konusu yere ilişkin uzman bilirkişinin 1945 ve özellikle 1954 tarihli hava fotoğrafı incelemesinde, dere yatağının yaygın olarak akıp dava konusu yerin tarım yapmaya elverişli olmadığının belirlenmesi karşısında, her ne kadar dosyada dinlenen tanık ve mahalli bilirkişiler davacıların 20 yılı aşkın süredir zilyet olduğunu belirtse de, 1958 tarihli Toprak Tevzi Komisyonunun taşınmazın sulu tarım arazisi olması nedeniyle dağıtım dışı bırakıldığına ilişkin tespitinden itibaren, kadastro tespitine kadar zilyetliğin eldeki dosyada gerçek kişi olan davacı ve davalılar hakkında mülkiyeti kazandırmayacağı, zilyetlik süresi ve koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından, bilimsel verileri içeren hava fatoğrafları ışığında, birleşen davada Hazine yönünden davanın kabulüne ve esas davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle birleşen davada davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 07.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.