(Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi 2015/44145 E. , 2016/12083 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı, davalı işyerinde sabit pompa operatörü olarak çalıştığını, sözleşmenin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde "Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir" şeklinde kurala yer verilmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın tümünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 420 inci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununun 19 uncu maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerili ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.
Somut olayda davalı tarafça dosyaya ibraz edilen 11.02.2013 tarihli ibraname 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun yürürlüğe girdikten sonra yapılmış olup 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun"da ibraname için belirtilen tüm unsurları taşımaktadır. İbranamede davacı davalı işverenden kıdem tazminatı, fazla çalışma ve resmi tatil ücret alacakları yönünden hiçbir hak ve alacağının kalmadığını bildirilmiştir. Ayrıca dosyaya sunulan ... 7. Noterliği tarafından düzenlenen 14 Şubat 2013 tarih 03477 yevmiye numaralı ibra ve feragatname başlıklı belge ile davacı ..."nın çalıştığı süreye ilişkin tüm hak ve alacakların ödendiğini, her türlü şikayet ve dava hakkından kendi arzu ve rızası ile feragat ettiğini .... İnşaat ve Ticaret A.Ş."yi tamamen ibra ettiği ve belgeyi serbest iradesi ile imzaladığı görülmüştür.Bu durumda davacının ibranamede yazılı miktarlar dışında alacağı bulunmadığı bildirildiğinden söz konusu alacaklara ilişkin taleplerin reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 02/06/2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Somut uyuşmazlıkta, davacı işçi bir kısım işçilik alacaklarının tahsili talebi ile dava açmış, davalı ... A.Ş. vekili, taraflar arasında iş ilişkisi bulunmadığını, katılan ...Ş. ise görev değişikliği teklifini kabul etmeyen davacının iş aktinin feshedildiğini ve tazminat ile diğer haklarının ödendiğini, işçinin, iş vereni ibra ettiğini bildirmiş, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu, fark alacaklar hüküm altına alınmış, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine göre; davacıya, iş sözleşmesinin 09/01/2013 tarihinde feshinden sonra, 11/02/2013 tarihli ibraname ile kıdem, ihbar tazminatları ile fazla çalışma, resmi tatil alacağı, asgari geçim indirimi ve ücret alacaklarına karşılık 8.683,59 TL ödemenin banka aracılığı ile yapıldığı, aynı miktarlar yönünden davacının 14/02/2013 tarihinde işvereni Noter"de düzenlenen belge ile ibra ettiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunun 420/1 ve 2 fıkraları aynen.. "İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur." hükmünü içermektedir.
Bu ödemeler 1.174,27 TL brüt ücret üzerinden yapılmış olup, davacı son net ücretinin 1.300,00 TL olduğunu, bir kısım ücretin bankaya yatırılıp, kalanın elden ödendiği iddasındadır. Bu husus tanıklarca da doğrulanmış, mahkemece yapılan yargılama sırasında, yaptığı iş ve kıdemine göre brüt ücreti 1.814,37 TL olarak belirlenmiş olup taraflar arasında BK."nun 420 md. de tanımlanan "... hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva eden.." bir ibra ya da ödeme belgesinin varlığının kabulüne yasal olanak bulunmaktadır.
İlk derece mahkemesince bu yasal düzenlemeye göre, yapılan ödemeler içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz kabul edilerek, gerçek ücrete göre belirlenen alacaklardan mahsubu ile bakiye alacakların tahsiline ilişkin verilen hükmün onanması gerekirken, yasal tanımlamaya uymayan belgelere değer verilerek, davanın reddi gerektiği yönünde oluşan sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum. 02/06/2016