7. Hukuk Dairesi 2016/11733 E. , 2016/8280 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Davalı vekili, Dairemizin 10.12.2015 gün ve 2015/13984-24978 E - K sayılı Bozma kararının maddi hataya dayandığını ileri sürerek, maddi hatanın giderilmesi isteğinde bulunmuştur.
Dairemiz kararında maddi hata yapıldığına dair dilekçede özetle; Dairemizin emsal kararlarında eşitlik tazminatı taleplerinin reddi gerekeceği karara bağlanmış iken temyiz incelemesine konu dava dosyasında aksine karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilmiştir.
Dosya ve eklerinin yeniden incelenmesinde; emsal dosyalarda eşitlik tazminatının kabulüne ilişkin kararlar onanmışsa da eski kararlardan dönülerek söz konusu tazminatın reddi gerekeceği sonucuna ulaşılmakla, Dairemizin anılan kararının maddi hataya dayandığı kabul edilerek ortadan kaldırılmalı, tarafların 18.12.2014 tarihli karara yönelik temyiz itirazları yeniden incelenmelidir.
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Davalı temyizi yönünden; 6100 sayılı HMK"nun geçici 3.madde 1.fıkrasına göre; “Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2"nci maddesi uyarınca Resmi Gazete"de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” 2.fıkrasına göre; Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454"üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar HUMK"nun 427/2.maddesi uyarınca temyiz edilemez.
Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra(inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.
Birleştirilen davalarda, temyiz sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir.
İhtiyari dava arkadaşlığında, temyiz sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir.
Karşılık davada, temyiz sınırı asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirlenir.
Tespit davalarında, temyiz sınırı tespit davasının öncüsü olduğu eda davasının miktar ve değerine göre belirlenir.
Temyiz sınırından fazla bir alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde asıl istemin kabul edilmeyen bölümü temyiz sınırını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Kısaca temyize konu edilen miktara bakılarak kesinlik belirlenir.
Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 06.06.1975 gün ve 1975/6-8 sayılı İçtihadında “5521 sayılı Yasada açık düzenleme olmamakla birlikte, bu yasanın 15.maddesindeki düzenleme gereği HUMK"nun 427. maddesindeki kesinlik sınırının İş Mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği, grup halinde açılan davaların salt İş Mahkemelerine özgü bir dava türü olmadığı, bu nedenle seri olarak açılan davalarda her dosya için kesinlik sınırına bakılması gerektiği” açıkça belirtilmiştir.
2014 yılında mahkemelerce verilen kararların temyiz edilebilmesi için temyize konu dava değerinin 1.890,00TL"sını geçmesi gerekir.
Somut olayda temyize konu edilen miktar 225,00 TL olup karar tarihi itibariyle hüküm kesin nitelik taşıdığından davalının temyiz dilekçesinin reddine karar verilmelidir.
2-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle emsal davalarda, davacıların eşitsizlik tazminatı taleplerinin kabulüne dair hükümler Dairemizce onanmış ise de; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davalı işverenin dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi sebeplere dayalı ayrım yaptığının davacılar tarafından ispatlanamadığı, bu tür istisnai kuralların dar yorumlanması gereği gözönünde tutularak eski kararlardan dönülmek suretiyle, davalının davranışının eşit davranma borcuna aykırılık teşkil etmediği bu nedenle de eşitsizlik tazminatı taleplerinin reddine dair kararın yerinde olduğunun anlaşılmasına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
3-Davacı, davalı işyerinde büro elemanı olarak çalıştığını, 2011-2013 döneminde uygulanan TİS’e kadar büro elemanlarının TİS’den yararlandırılmadığını, ancak bu uygulamada eşitliğe aykırı davranıldığını, bazı büro elemanlarının TİS hükmüne rağmen yararlandırıldığını, TİS"den yararlanmak için daha önce dava açtığını ve bu davayı kazandığını ve kararların Yargıtay tarafından onandığını, bu dava ile hüküm altına alınmayan dönem ve alacaklar yönünden talepte bulunduğunu beyan ederek ücret zammı, sorumluluk zammı, ikramiye ve ilave tediye ile TİS’den kaynaklanan bazı sosyal yardımlar ve eşit davranmama tazminatı alacaklarının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davacının büro işçisi olması sebebiyle 2011 yılına kadar TİS’den yararlanamayacağına dair hüküm olduğunu bu nedenle yararlanamadığını, eşit işlem borcuna aykırı davranılmadığını, önceki mahkeme kararlarının gereğinin yerine getirildiğini başka alacağı kalmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının davasının kısmen kabulü ile dava ve ıslah tarihlerine göre işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte, tahsiline karar verilmiştir.
Hüküm altına alınan alacakların faiz başlangıcı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda davacı, dava dilekçesinde, davasını kısmi dava olarak açtığını bildirerek, eşit davranmama tazminatı alacağı için dava tarihinden itibaren yasal faiz, diğer alacaklar için ise ödeme tarihlerinden yani TİS’e göre alacağın doğduğu her ayın 14"ünden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir. TİS’den doğan alacaklara ödenmesi gereken tarihten itibaren faiz talebinde bulunulması için borçluya ayrıca ihtarname çekerek temerrüde düşürülmesine gerek olmadığından, eşit davranmama tazminatı hariç, diğer alacaklara TİS’e göre ödenmesi gereken tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, dava ve ıslah tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Dairemizin 10/12/2015 günlü, 2015/13984-24978 E.K. sayılı kararının kaldırılmasına, davalının temyiz dilekçesinin reddine, temyiz olunan 18/12/2014 tarihli kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 14.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.