7. Hukuk Dairesi 2016/4022 E. , 2016/9824 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : İşe İade
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı vekili, iş sözleşmesinin geçerli neden olmaksızın feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğini ve müvekkilinin işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davalı işyerinde fesih tarihinden 30 dan az işçi çalıştığını, Koordinasyon Biriminin geçici olduğunu, kamu kaynaklarının gereksiz yere israf edilmemesi amacıyla personel azaltılması yoluna gidildiğini, iş sözleşmesinin 4.maddesine istinaden sözleşmenin kendiliğinden feshedildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalı işverence yapılan feshin geçerli nedene dayanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK.’un 114/d maddesi uyarınca tarafın, taraf ve dava ehliyetine sahip olması dava şartıdır. Bu şart olumlu giderilebilir dava şartıdır. Aynı kanunun 115. Maddesi uyarınca süre verilerek tamamlatılması gerekir.
İş sözleşmesi gereği işçiyi çalıştırma şart olduğundan, işçiyi çalıştıran herkes 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun anlamında işveren sayılmaktadır. Dolayısı ile feshin geçersizliği ve işe iade davasında aleyhine dava açılan ve davalı konumunda olan işveren, davacı işçiyi çalıştıran işverendir. Açılacak her dava, işveren olan kişi aleyhine açılmalıdır. İşverenin gerçek veya tüzel kişi olması mümkündür. 4857 sayılı İş Kanunu"nun 2. maddesinde "İşyerinde işveren adına hareket eden ve işin ve işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı muamele ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. Bu anlamda işveren adına hareket eden ve bu anlamda emrindeki işçinin iş sözleşmesini fesheden işveren vekilinin, bu işlemine karşı işveren taraf gösterilerek feshin geçersizliği isteminde bulunmak gerekir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 49 ve 50. maddelerinde; tüzel kişilerin, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanacakları ve iradelerini bu organları aracılığıyla açıklayacakları, aynı şekilde HUMK"nun 39. (HMK.52) maddesine göre ehliyeti haiz olan tüzel kişilerin yasal organları ile hareket edecekleri hüküm altına alınmıştır.
Organlar, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar. Tüzel kişinin, fonksiyonlarını, kanuna veya tüzel kişinin ana sözleşmesine göre, bağımsız olarak yerine getirmek üzere seçilen veya atanan ya da kendisine bu fonksiyonları bağımsız olarak yerine getirmek üzere fiilen ve dışarıdan belli olacak şekilde yetki verilen kişi ya da kişi gruplarına organ adı verilir. Organlar, hükmi şahsın iradesini açıklarlar, tüzel kişiyi içeride yönetir, dışa karşı da temsil ederler. Tüzelkişinin organından söz edebilmek için onun mutlaka tüzel kişinin irade ve karar organı olması zorunlu değildir. Onun içindir ki, genel kurul, yönetim kurulu yanında çeşitli yöneticiler tüzel kişinin organı olarak değerlendirilebilir. Bu kapsamda, genel olarak dış ilişkilerde, bazı kimselerin tüzel kişinin hukuki muamelelerine katılması öngörülmüşse, bu kimseler de tüzel kişinin organı sayılırlar.” (HGK. 2004/21-406 E, 2004/434 K).
Kamu tüzel kişileri, görevleri bakımından kamu otoritesini temsil eden tüzel kişiler olup; kanunla ya da kanunun verdiği yetkiye dayanılarak idare tasarrufu ile kurulur (Anayasa md. 123; MK. 52). Taraf ehliyetine de kamu tüzel kişileri sahiptir.
Devlet tüzel kişiliğine bağlı ve ayrı tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşların ise, taraf ehliyeti yoktur; bunların işlemleri ile ilgili davaların bağlı bulundukları tüzel kişiliğe karşı açılmaları gerekir. Bağlı bulunun kuruluşun 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesi anlamına işveren sıfatına haiz olması, bağlı bulunduğu tüzel kişiliğin taraf sıfatını ve işverenlik sıfatını ortadan kaldırmaz. Zira bu kuruluş, tüzel kişiliğin bir organıdır.
Somut olayda dava ....Valiliği"ne yöneltilmiştir.
Oysa dosyanın incelenmesinden anlaşıldığı üzere ....Proje Koordinasyon Biriminin, Kalkınma Bakanlığının taşra teşkilatı bulunmayan yerlerde kurulduğu anlaşılmıştır.
2015 yılı Sodes Uygulama Usul ve Esasları başlıklı düzenlemeye göre; Bakanlık ( ... Bakanlığı işaret edilmektedir) tarafından, istihdam, sosyal içerme, kültür, sanat ve spor alanındaki projelere tahsis edilecek ödeneğin harcanması, izlenmesi, değerlendirilmesi ve denetlenmesine dair hükümler içerdiği, Bakanlık tarafından proje bedellerinin Valilik tarafından açılacak ayrı bir hesaba yatıralacağı, Valilik tarafından Bakanlığa gönderilen projelerden Bakanlığın uygun gördüğü projeler yerelde Valilik tarafından takip ve imza edileceği, Valiliklerce ayrı bir hesap daha açılması ve bu hesaba gönderilen ödeneğin personele ilişkin sözleşmeli ise maaş, kamu görevlisi ise fazla mesai, ek ders ücreti vb giderleri için kullanılacağı gibi hükümlür ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Aynı düzenlemede proje koordinasyon biriminde çalışacak olan personelin asgari nitelikleri dahi Bakanlık tarafından belirlenmiş olup bu personelin birim dışında başka bir işte çalıştırılamayacağı belirtilmiştir.
Dolayısıyla gerek ....projesi gerekse sunulan Usul ve Esaslar başlıklı belge ile dosya kapsamından davanın Kalkınma Bakanlığı"na yöneltilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Bu kapsamda davanın Kalkınma Bakanlığı"na yöneltilerek dava dilekçesi ve ekleri Bakanlığa tebliğ edilmeli, davalı olarak Bakanlığın vereceği cevap dilekçesi ve sunulması halinde delilleri de toplanarak sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece taraf teşkili sağlanmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 02.05.2016 tarihinde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi.