Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/5564
Karar No: 2016/4150
Karar Tarihi: 24.02.2016

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2015/5564 Esas 2016/4150 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2015/5564 E.  ,  2016/4150 K.

    "İçtihat Metni"




    Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
    (İş Mahkemesi Sıfatıyla)
    Dava Türü : Alacak

    YARGITAY İLAMI

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
    1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine.
    2-Davacı, davalı işyerinde çalışırken iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğinden bahisle kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını, ayrıca birleşen dosya ile ücret alacaklarının ödenmemesi nedeniyle ilamsız icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini ve bu nedenle itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davacının tüm haklarının ödendiğini hiçbir alacağı olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece, davacı davalı şirkette çalışmakta iken ödenmeyen ücret alacağı için ... İcra Müdürlüğünde takip yaptığını, davalının takibe itiraz etmesi üzerine takibin durduğu, takibe devam edebilmek için itirazın iptali davası açmış olduğu, davacının 2012/292 E. sayılı dosya ile ödenmeyen kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer alacakları için davacı tarafça davalıya karşı dava açıldığının tespiti üzerine davaların birleştirilmesine karar verildiği, dosyanın bilirkişiye gönderildiği, bilirkişi tarafından ibraz edilen yeterli, gerekçeli ve denetime açık bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle bilirkişi raporu ile belirlenen miktardan banka kayıtlarında maaş ödemesi olarak görünen miktar resen düşülmek suretiyle tespit edilen ödenmeyen maaş alacağı ile diğer işçi alacaklarının bulunduğu gerekçesi ile, davacının asıl davası ile birleşen davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Davacı işçinin ücret miktarı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
    Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
    İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
    4857 sayılı Yasanın 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
    Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8. ve 37. maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
    Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
    Somut olayda; davacı ayda net 870,00 TL ücret aldığını iddia etmiş, davalı ise davacının ayda 524,09 TL ücret aldığını savunmuştur. Mahkemece tanık beyanlarına itibarla davacının ücretinin asgari ücret kıdeme göre 10,00 TL ilavesiyle toplam günlük brüt 30,48 TL ve aylık brüt 914,43 TL olduğu kabul edilmiştir. Dosya içeriği itibariyle sadece tanık beyanlarına itibar edilerek sonuca gidilmesi isabetli değildir.
    Davacı işçinin kıdemi, yaptığı iş, işin kapsam ve kapasitesi belirtilerek meslek odasından emsal ücretler sorularak davacının ücreti belirlenip, tüm işçilik alacaklarının bu ücrete göre hesaplanması gerekirken, bilirkişi tarafından asgari ücret kıdeme göre her yıl için 10,00 TL eklenerek tespit edilen ücret üzerinden hesaplama yapılması hatalıdır.
    4-Davacı işçinin kıdem tazminatına esas giydirilmiş ücret miktarı konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Davacı iş yerinde yemek ve servis yardımı yapıldığını iddia etmiş ancak tanıklardan bu hususta beyanları alınmamıştır.
    Mahkemece tanıklar yeniden dinlenerek iş yerinde yemek ve yol yardımı yapılıp yapılmadığı tespit edilmeli ve davacının kıdem tazminatına esas alınacak giydirilmiş ücreti buna göre belirlenmelidir. Bu husus dikkate alınmadan hesaplama yapılması, eksik inceleme ve yetersiz araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
    5-Davacının Ekim-Kasım, Aralık 2011, Ocak Şubat ve Mart 2012 ayları ödenmeyen ücreti toplam 2.229,67 TL hesaplanmış, mahkemece davacının banka hesabına 18.10.2011 tarihinde yatırılan 522,95 TL ödeme hesaplanan ücret alacağından resen indirilerek kalan ücret alacağı konusunda icra takibini devamına karar verilmiştir. Ödeme tarihine ve muaccel olmamasına göre anılan ücret ödemesinin hesap yapılan aylara ait olup olmadığı araştırılmadan resen mahsubu yoluna gidilmesi isabetsizdir.
    O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.














    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi