7. Hukuk Dairesi 2015/11706 E. , 2016/552 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalılar vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle temyiz edenlerin sıfatına göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı, davalılardan asıl işveren .... nin elektrik açma – kesme, ihbarname dağıtım teknikeri olarak alt işveren nezdinde çalışmaya başladığını ve alt işverenler değişse bile kesintisiz olarak çalışmasına devam ettiğini, son alt işvereni ... tarafından ihbar öneli verilmeden ve işçilik alacakları ödenmeden işten akdinin sona erdirildiğini iddia ederek bazı işçilik alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan ...., davacının iddialarının doğru olmadığını, davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunmadığını, davacının kendi çalışanları olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalılardan ... davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunduğu ve bunun sonucunda davalıların davacının işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının fazla çalışma süresinin ve buna bağlı olarakta alabileceği fazla çalışma ücreti alacağının hesaplanması konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir. Fazla çalışmaların aylık ücret içinde ödendiğinin öngörülmesi ve buna uygun ödeme yapılması halinde, yıllık 270 saatlik fazla çalışma süresinin ispatlanan fazla çalışmalardan indirilmesi gerekir.
Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.
Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedi buçuk saati geçemez (İş Kanunu, Md. 69/3). Bu durum günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden, haftalık kırkbeş saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde yedibuçuk saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir.
Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41 inci maddesindeki, fazla çalışma süresinin toplamının bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca taktiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre taktir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir.
Somut olayda; dosya içeriğinde dinlenen tanık beyanları tam olarak bir hesaplamaya esas teşkil edecek şekilde açık değildir. GPRS kayıtları ibraz edilmeyen dönem için yapılacak hesaplamada tanık beyanları da fazla çalışma yapıldığını beyan ettiklerinden bu dönem için de fazla çalışma hesaplattırılmalıdır. Ancak yukarıda da beyan edildiği gibi tanık beyanları ile tam bir hesaplama yapılamayacağından ve yapılan işin mahiyeti de değişmediğinden GPRS kayıtlarında yapılan hesaplamalardaki ortalama fazla çalışma süresi GPRS kayıtları olmayan dönem içinde yapılmış kabul edilerek hesaplama bu ortalamaya göre yaptırılıp hüküm altına alınmalıdır. Bu şekilde bir hesaplama dosya içeriğine ve yapılan işe daha uygun düşecektir. Dosya içeriğine tam olarak uymayan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulmuş olması hatalı olup bozma nedenidir.
3-Davalı taraf davacıya 13 gün izin kullandırdığını davacının imzasını taşıyan belge ile ispatlamıştır. Yıllık ücretli izin alacağı hesaplanırken bu sürenin dışlanması gerekirken bu sürenin de dahil edildiği hesaplamaya itibarla hüküm kurulmuş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 21.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.