7. Hukuk Dairesi 2015/43764 E. , 2016/564 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
I- Davacı, asıl işveren olan davalı şirket bünyesinde temizlik işçisi olarak işe başladığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız ve usulsüz bir şekilde sona erdirildiğini iddia ederek bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ise temizlik işini ihale ile anahtar teslimi başka firmalara verdiklerini ve bu firmalarla aralarında asıl-alt işveren ilişkisi olmadığını, davacının kendi işçileri olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı asıl işveren, davacı ve aynı gün temyiz incelemesi yapılan diğer dosyalarda bazı alt işverenlere davanın ihbar edilmesi için talepte bulunmuş, mahkemece ihbar dilekçeleri ilgili alt işveren firmalara tebliğe çıkarılmış, bir kısmına tebliğ yapılmış, bir kısmına ise çıkarılan tebligatın iade edilmiş ya da tebligat parçaları dosyaya alınmadığı görülmüş, bir kısım dosyada ise ihbar dilekçeleri tebliğ edilmekle beraber ya da davalı asıl işverenin ihbar talebinde bulunmamakla birlikte işçinin özlük dosyası ile ödeme belgelerinin alt işverenlerden temini talebinin dikkate alınmadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK"nun 61 vd maddelerinde düzenlenen davanın ihbarı ile taraflardan biri davayı kaybettiği taktirde, 3.kişiye veya 3.kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı 3.kişiye ihbar edebilir.
İhbar yazılı olarak yapılır. İhbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi gerekir.
Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabilir.
Müdahale talebinde bulunan 3.kişi, yanında katılmak istediği tarafı, müdahale sebebi ve bunun dayanaklarını belirten bir dilekçeyle mahkemeye başvurur. Müdahale dilekçesi, davanın taraflarına tebliğ edilir. Mahkeme, gerekirse taraflarla birlikte 3.kişiyi de dinlenmek üzere davet eder, gelmeseler dahi müdahale talebi hakkında karar verir.
6100 sayılı HMK"nın yukarıda belirtilen ilgili hükümleri dikkate alındığında mahkemece, davalı asıl işverenin, davanın ihbarını talep ettiği bir kısım taşeron şirketler ile ilgili olarak ihbar dilekçesinin tebliğ edilmeksizin ya da tebliğ edildiğine dair tebligat parçaları dosyaya alınmaksızın ve özellikle de davalı şirket vekilinin ihbar dilekçelerinin dönüşünün beklenilmesini talep etmesine rağmen ara kararı ile ihbar dilekçelerinin eksiksiz olarak tüm alt işverenlere tebliği dahi beklenmeksizin karar verilmesi hatalıdır.
Yapılması gereken, davanın ihbarı talep edilen tüm alt işveren şirketlere ihbar dilekçesi ve dava dilekçesinin tebliği sağlanarak ve tebliğ edildiğine dair tebligat parçaları eksiksiz dosyaya alınarak ihbar edilen taşeron şirket/şirketlerin, sunmaları halinde beyan dilekçeleri ile varsa delilleri toplanmalı, ihbar olunan şirketlerin yargılamayı takip etmemeleri halinde ise asıl işveren olan davalı şirketin cevap dilekçesinde ve aşamalarda belirttiği üzere davacı işçiye ait özlük dosyası ile bordro gibi ödeme belgelerinin ve hizmet alım sözleşmelerinin birer suretlerinin söz konusu alt işveren şirketlerden müzekkere ile istenerek getirtmek ve çıkacak sonuca göre karar vermektir. Mahkemece eksik ve yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
II- Kabule göre de;
1- Taraflar arasında davacının fazla çalışma süresinin ve buna bağlı olarakta alabileceği fazla çalışma ücreti alacağının hesaplanması konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir. Fazla çalışmaların aylık ücret içinde ödendiğinin öngörülmesi ve buna uygun ödeme yapılması halinde, yıllık 270 saatlik fazla çalışma süresinin ispatlanan fazla çalışmalardan indirilmesi gerekir.
Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.
Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedibuçuk saati geçemez (İş Kanunu, Md. 69/3). Bu durum günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden, haftalık kırkbeş saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde yedibuçuk saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir.
Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41 inci maddesindeki, fazla çalışma süresinin toplamının bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca taktiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre taktir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir.
Bilirkişi raporunda davacının temizlik işçisi olarak hafta içi 07.00-19.00, cumartesi günü ise 07.00-18.00 arası çalıştığı ve haftalık 17 saat fazla çalışma yaptığı doğru olarak tespit edildikten sonra haftalık 18 saat üzerinden fazla çalışma hesaplaması ve mahkemenin de gerekçesinde davacının haftalık 18 saat üzerinden fazla çalışma yaptığı belirtilerek rapordaki bu yanlış hesaplamaya göre hüküm kurması hatalı olmuştur.
2- Dosyamızda bordro bulunmamasına rağmen bilirkişi sanki bordro varmış gibi bordrodan bahsederek denetime elverişli olmayan soyut değerlendirmeler ile yol ve yemek ücreti hesaplaması yaptığı gibi, seri halde Dairemize gelen dosyaların incelenmesi sırasında ............... İş Mahkemesinin 2014/333 Esas ve 2015/624 Karar sayılı dosyasında sunulan 2011 ve 2012 yıllarına ait bordroların sunulduğu tespit edilmiştir. Bu bordroların incelenmesinde davacılara yıllara göre değişen miktarlarda yol ve yemek ücretinin ödendiği anlaşılmaktadır. Zaten dosyamızda davacı da iş akdinin feshinden önceki bir yıl, yol ve yemek ücretlerini ödendiğini kabul etmektedir. Bu durum karşısında yol ve yemek ücreti tahakkuklarının ve ödemelerinin titizlikle alt işverenlerden araştırılarak belirlenmesi, bordroların temin edilememesi durumunda, yukarıda belirtilen dosyalara sunulan bu bordrolardaki ücretlerin baz alınarak daha fazla ücret tahakkukuna gidilmemesi, ayrıca son bir yıl yemek ücretlerinin ödendiği hususunda dilekçesinde beyan bulunmayan davacılardan da bizzat sorularak açıklattırılması, bordro sunulmayan dosyalarda 2011 ve 2012 yıllarına ait yol ve yemek ücretleri tahakkukları ve ödemeleri olduğundan bordroda adı bulunan davacıların yol ve yemek ücreti hesabının da bu ödemelerin mahsubundan sonra yapılması gereği yeniden rapor aldırılarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi isabetsizdir.
3- Davacı kısmi dava açıp dava ve ıslah dilekçesi ile ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarına mevduat faizi talep ettiğinden, mahkemece ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarına yasal faiz oranını geçmemek üzere mevduat faiz yürütülmesi gerekirken yazılı şekilde yasal faize hükmetmesi hatalı olmuştur.
4 - Bilirkişinin net olarak hesapladığı miktarlar üzerinden karar verilmesine rağmen kararda bu miktarların net olduğunun belirtilmemesi infazda tereddüte neden olacağından hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 21.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.