5. Ceza Dairesi 2015/2696 E. , 2018/3677 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Suç işlemek amacı ile örgüt kurma, suç işlemek amacı ile kurulan örgüte üye olma, edimin ifasına fesat karıştırma, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Sanıklar Haydar, Aytekin ve Fahrettin Yıldız"ın suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve edimin ifasına fesat karıştırma (2"şer kez), sanık ..."nun suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve edimin ifasına fesat karıştırma suçlarından mahkumiyetlerine, sanıklar Haydar, Aytekin ve ..."ın resmi belgede sahtecilik, sanık ..."in suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, edimin ifasına fesat karıştırma ve resmi belgede sahtecilik, sanıklar ..., ..., ..., ... ve ..."in suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve edimin ifasına fesat karıştırma, sanıklar Ayhan ve ..."ın suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve edimin ifasına fesat karıştırma suçlarından ayrı ayrı beraatlerine
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
28/03/2013 ve 28/03/2011 tarihli duruşmalarda birleşen dava yönünden kamu davasına katılma iradesini ifade eder şekilde şikayet beyan eden Sağlık Bakanlığı vekilinin katılma isteğinin karara bağlanmadığı anlaşılmakla bu iradesini ortaya koyan temyiz dilekçesinin mahiyeti karşısında birleşen Vize Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/37 karar sayılı dava dosyası yönünden de katılma isteminin CMK"nın 237/2, 260. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak kabulüne, edimin ifasına fesat karıştırma dışındaki suçlardan doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan katılan vekilinin bu suçlar dışındaki hükümleri temyiz etme hakkı bulunmadığı, usulsüz olarak davaya katılmasına karar verilmesi anılan hükümleri temyiz hakkı vermeyeceğinden, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve resmi belgede sahtecilik suçlarından doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, bu nedenle hükümleri temyiz etme hakkı bulunmadığı anlaşılan Sağlık Bakanlığı vekilinin bu suçlar yönünden temyiz itirazlarının 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, katılan vekilinin temyiz itirazlarının beraat hükümlerine, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve Cumhur Ziya müdafiilerin temyiz itirazlarının vekalet ücretine yönelik olduğu nazara alınarak, incelemenin sanıklar Haydar, Aytekin ve ..."ın suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve edimin ifasına fesat karıştırma, sanık ..."nun suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve edimin ifasına fesat karıştırma suçlarından mahkumiyetlerine, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..."ın edimin ifasına fesat karıştırma suçlarından beraatlerine dair hükümlere yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Fiili ve hukuki irtibat nedeniyle Dairemizin 2014/10541 esas sırasına kayıtlı dosya ile birlikte yapılan incelemede;
Kırklareli C.Başsavcılığının 24/12/2009 gün ve 2009/267 sayılı yetkisizlik kararıyla Zonguldak C.Başsavcılığına gönderilen soruşturma dosyasının akıbetinin araştırılması, suça konu ihalelere Özduru şirketi adına kimin teklif verdiğini gösterir belgeler ile bu hususta şirket adına verilmiş yetki belgesi yada vekaletin tasdikli suretlerinin temin edilmesi ve Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 289/1-g maddeleri uyarınca mahkeme kararının sanıkları, katılanı, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi tatmin edecek, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olması, Yargıtayın gerekçelerde tutarlılık denetimi yapması ve bu açılardan mantıksal ve hukuksal bütünlüğün sağlanması için kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler sonucunda mahkemenin ulaştığı kanaatin, iddia, savunma ve sanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması kurallarına da uyulmak suretiyle sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği nazara alınmadan eksik inceleme ile yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kabule göre de;
Sanıkların savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre; bir kısmı birbirleriyle akraba ve arkadaş olan, bir kısmı ile de arada iş ilişkisi bulunan sanıkların devamlılık gösterecek şekilde planlı bir ortaklık, işbölümü ve paylaşım anlayışı içerisinde bir araya geldiklerine, devamlılık içeren kanunun suç saydığı fiilleri işlemek (suç işleme programı altında) amacı ile bir araya gelip aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna, hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile astlık üstlük ilişkisinin varlığına ve sanıkların faaliyetleri ile en düzenleyip koordine ettiklerine ilişkin kanıtların nelerden ibaret olduğu hususları gerekçeli olarak tartışılıp, buna ilişkin delillerin dosya kapsamına uygun, mantıksal ve hukuksal bağ kurulmak suretiyle neler olduğu denetime imkan verecek biçimde gerekçeleriyle açıklanmak suretiyle, karar yerinde ayrıntılı olarak gösterilmeden yazılı şekilde suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve üye olma suçlarından mahkumiyet kararları verilmesi,
Kalyak-akaryakıt alımına ilişkin olarak yüklenilen edimin ifası sırasında kuruma sunulan bir kısım irsaliyeli faturaların ana bayilere ait olmadığının ya da usulüne uygun analiz yapılamadığının anlaşılması hallerinde, failin dağıtıcısı olduğu bayilerden verilmiş suça konu yakıtlarla uyumlu fatura sunmadığı sürece sözleşmeye uygun olarak edimi yerine getirdiğinin kabul edilemeyeceği, 5237 sayılı TCK"nın 236. maddesinde edimin ifasına fesat karıştırma halleri yasa koyucu tarafından tahdidi olarak sayılmış olup, maddede sayılan seçimlik hareketlerin ya da faillik durumunun genişletilmesinin anılan Yasanın 2. maddesindeki kanunilik ilkesine aykırılık teşkil edeceğinde bir kuşku bulunmadığı, her ne kadar bir kısım öğretide özgü suç olarak kabul edilmese de madde metni gerekçesiyle birlikte incelendiğinde; 2. fıkranın “a” ve “b” bentlerinde yüklenici konumundaki kişiler ve temsilcileri ile edimin ifası sürecinde görev alan ilgili kamu görevlilerinin, “c”, “d” ve “e” bentlerinde ise edimin ifası sürecinde görev alan ilgili kamu görevlilerinin suçun faili olabileceği, dolayısıyla söz konusu suçun özel faillik niteliği taşıyan kimselerce işlenebileceğinde bir tereddüt bulunmadığının kabulü gerektiği, sanıklar Haydar, Aytekin ve Fahrettin"in başından itibaren fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri anlaşılmakta ise de, 5237 sayılı TCK"nın 40/2. maddesine göre özgü suç niteliğinde olan ve TCK"nın 236/2-a maddesi uyarınca edimin ifası sürecinde görev alan kişiler ile yüklenici konumundaki kişiler ve temsilcileri tarafından işlenen edimin ifasına fesat karıştırma suçuna iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilecekleri nazara alınmadan bu sıfatta olmayan sanıkların da asli fail gibi cezalandırılmalarına karar verilmesi,
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 gün 2014/118 -2016/208 sayılı Kararında da benzer şekilde belirtildiği üzere, edimin ifasına fesat karıştırma suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerektiği, aksinin kabulü halinde, somut olayda olduğu gibi hükmolunacak sonuç ceza miktarları göz önünde bulundurulduğunda, 5237 sayılı TCK"nın "Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi" başlıklı 3. maddesinin gerekçesinde, "Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü, ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması sağlanabilir ve yeniden topluma kazandırılması söz konusu olabilir" şeklinde açıklanmış olan ölçülülük ilkesine aykırı davranılmış olunacağı gözetilmeden yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden zincirleme suç hükümleri uygulanmayarak sanıklar Haydar, Aytekin ve Fahrettin hakkında fazla ceza tayini,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/06/2008 gün ve 2008/149-163, 13/11/2007 gün ve 2007/171-235 sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilemeyeceğinin CMK’nın 231/5-6. maddesindeki şartlar gözetilmek suretiyle seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme gibi diğer kişiselleştirme nedenlerinden önce hakim tarafından değerlendirilmesinin zorunlu bulunduğu ve CMK"nın 231/8. maddesine 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunun 72. maddesi ile eklenen cümlenin de eylem tarihinde yürürlükte bulunmadığından 6545 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önceki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların niteliği gereği yasal engel teşkil etmeyeceği gözetilerek, suç işlemek amacıyla örgüt kurma veya üye olma suçlarında tazmin edilecek zarar bulunmadığı gözetilerek anılan suçlardan hapis cezaları ertelenen sanıklar hakkında, kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek yeniden suç işleyip işlemeyecekleri hususunda ulaşılacak kanaate göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerekirken yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle anılan hükmün uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
5237 sayılı TCK"nın 53/3. maddesi uyarınca, kısa süreli olmayan hapis cezaları ertelenen sanıklar Haydar, Aytekin ve Fahrettin hakkında mahkumiyetin kanuni sonucu olarak TCK"nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarına hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi,
Temel cezanın belirlenmesi sırasında hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu halde TCK"nın 51/3. maddesine aykırı olarak, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden sanıklar hakkında örgüt suçundan kurulan hükümlerde denetim süresinin alt sınırdan uzaklaşılarak 2 yıl olarak belirlenmesi suretiyle orantılılık ilkesine aykırı davranılması,
Suç işlemek amacıyla örgüt kurduğu, kurulan örgüte üye olduğu kabul edilen sanıklar hakkında, mahkum oldukları suçlara ilişkin olarak TCK"nın 58/9. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmemesi,
Duruşmalarda iadelerine karar verilenler dışında kalan adli emanette kayıtlı eşyalar ile suçta kullanılan 34 BL 6290 plaka sayılı araç hakkında bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5. maddesinde yer alan "Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir." biçimindeki düzenleme nazara alınarak, kendisini vekille temsil ettiren ve beraatine karar verilen sanıklar lehine vekalet ücreti takdir edilmesi zorunluluğuna riayet edilmemesi,
4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun 26. maddesi uyarınca yasaklama kararına hükmedilmesi gerektiğinin nazara alınmaması,
TCK"nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle atılı edimin ifasına fesat karıştırma suçunu işlediği kabul edilen sanık ... hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi uyarınca cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmemesi,
Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren TCK"nın 53. maddesiyle ilgili iptal kararının gözetilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, katılan ... Bakanlığı vekili, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., .ve ... müdafiilerin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, aleyhe temyiz bulunan hükümler dışında kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK"nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 17/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.