4. Hukuk Dairesi 2018/4894 E. , 2019/4375 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... Hazinesi aleyhine 11/06/2014 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/11/2017 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız el koyma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkiline ait araca akaryakıt kaçakçılığında kullanıldığı iddiasıyla el konulduğunu ancak ceza yargılaması sonucu kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına ve aracın malikine iadesine karar verildiğini, her ne kadar araçların hak sahiplerine iadesine karar verilmiş ise de, davacının aracını uzun süre kullanamadığını ve aracın hurdaya çıktığını belirterek, araçtaki değer kaybı ve oluşan kazanç kaybının davalıdan tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı idare vekili, mal varlığına el koyma işleminden kaynaklanan tazminat davalarında hazinenin hasım gösterilebileceğine ilişkin herhangi bir yasal düzenleme olmadığını belirterek davanın husumetten ve esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen ilk karar, Dairemizin 02/05/2016 gün, 2015/6449 esas ve 2016/5906 karar sayılı ilamıyla; mahkemenin davayı red gerekçesi olarak kabul ettiği nedenlerin ancak davacının müterafik (bölüşük) kusurunu oluşturacağının kabulü ile tazminattan indirim sebebi olabilecekken davanın tümden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun düşmediği gerekçesiyle bozulmuştur. Yerel mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyarak dava ve ıslah dilekçeleri ile talep edilen maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnası olup, HUMK"nun 83 ve devamı maddelerinde, 6100 sayılı HMK"nun 176 ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Her iki kanunda da ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılması gerektiği öngörülmüş olup 04/02/1948 tarih ve 1944/10-1948/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kabul edilmiştir. Şu durumda eldeki davada bozma kararından sonra 05/10/2017 havale tarihli dilekçe ile yapılan ıslah ile arttırılan maddi tazminat isteminin de kabulü, yasal düzenlemeye ve İçtihadı Birleştirme kararına aykırıdır. Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına 07/10/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, haksız el koyma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin değerli çoğunluğu tarafından, bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağına dair içtihadı birleştirme kararına aykırılıktan dolayı, ilk derece mahkemesi kararı bozulmuş, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bilindiği üzere;
6100 sayılı HMK"na 31/03/2011 tarihinde eklenen geçici 3. maddesiyle “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2"nci maddesi uyarınca Resmi Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı öngörülmüştür.
Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasının sürdürüleceği şeklinde düzenleme yer almıştır.
Değişiklikten önceki HMK"nın 439. maddesinde, temyiz mahkemesi iki tarafın temyiz ve cevap dilekçelerinde yazılı bütün itiraz ve savunmalar hakkında gerekçe göstererek ret veya kabul şeklinde karar verip, bunları kararına yazmak zorunda olduğu gibi, temyiz mahkemesinin tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü sebeplerden ötürü de temyiz edilen kararı bozabileceği hükmü yer almaktadır..
6100 sayılı HMK"nın 369/1. maddesinde ise; Yargıtay’ın, tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebileceği belirtilmiştir. Bu düzenlemeye göre, temyiz sebebi olarak ileri sürülmese dahi, incelenmesi gereken hususlar söz konusudur.
Özellikle HMK"nın değişiklikten önceki 439. maddesi dikkate alındığında, tarafların temyiz itirazlarının Yargıtay ilamında karşılanması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dairemiz çoğunluğunca, bozmadan sonra ıslah olamayacağı gerekçesi ile karar bozulmuş, tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığı vurgulanmıştır.
Usule ilişkin bozmalarda, çoğu zaman davalının diğer temyiz itirazları incelenmeyebilir. Ancak, eldeki davada ıslah sadece dava dilekçesindeki miktarın artırılması istemine ilişkin olup davalının husumete, miktara ve esasa ilişkin başkaca temyiz itirazları mevcuttur. Bu itirazlar dava dilekçesindeki miktarları da kapsadığından incelenmelidir. Bu haliyle bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına katılmakla birlikte diğer temyiz itirazlarının incelenmesi gerektiği düşüncesiyle Dairemiz çoğunluğunun görüş ve kararına bu yönüyle katılmıyoruz.07/10/2019