4. Hukuk Dairesi 2018/639 E. , 2020/1875 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ...vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 24/04/2014 gününde verilen dilekçe ile haksız el koyma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 07/02/2017 günlü karara karşı davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvuruları üzerine yapılan incelemede; davalı vekilinin istinaf başvurusunun duruşma yapılmadan kabulü ile, ... 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07/02/2017 gün ve 2014/266 esas, 2017/17 karar sayılı kararının kaldırılmasına, maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, manevi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine dair verilen 24/11/2017 günlü kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı ... davalı vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş olmasına, dava şartları, delillerin toplanması ve hukukun uygulanması bakımından da hükmün bozulmasını gerektirir bir neden bulunmamasına göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, haksız el koyma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteminin ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuş, bölge adliye mahkemesince davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine, davalı tarafın başvurusunun ise kabulü ile maddi tazminat miktarında indirim yapılarak istemin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteminin ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; müvekkiline ait araca kaçakçılık suçunda kullanıldığı iddiasıyla el konulduğunu ve 14 yıl süre ile muhafaza altında kaldığını, olumsuz muhafaza koşulları nedeniyle aracın kullanılamaz hale geldiğini, açılan ceza davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verildiğini, aracın el konulduğu 09.09.1999 tarihinden iade edildiği 26.06.2013 tarihine kadar 166 ay süre ile haksız ve hukuka aykırı olarak alıkonulduğunu, bu süreçte aracını kullanamadığı için kazanç kaybına da uğradığını belirterek, oluşan maddi ve manevi zararlarının davalı idareden tazmini isteminde bulunmuş, yargılama sırasında manevi tazminat isteminden feragat etmiştir.
Davalı idare vekili; davanın öncelikle husumet yönünden reddi gerektiğini, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının ilgili birimlerinden edinilen bilgilere göre, davacının davanın esası yönünden de haklı olmadığı ve idarece yapılan iş ve işlemlerde hukuka aykırılık olmadığının görüldüğünü, ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.02.2013 günlü yazısı ile, davaya konu taşıtın iadesine karar verilmiş olmasına rağmen, aracın bulunduğu ... Demir Yolları Lojistik Müdürlüğü ile ... Gümrük Müdürlüğü arasında ardiye ücretinin hangi kurum tarafından ödeneceği hususunda doğan ihtilaf nedeniyle yapılan yazışmalar sonucunda, aracın 26.06.2013 tarihinde teslim edilebildiğini, Gümrük Müdürlüğünce yargı kararları doğrultusunda işlem tesis edildiğini ve yargı kararı gereğince iadesi uygun görülen araç bakımından iade işleminin yapıldığını belirterek, davanın öncelikle husumetten, olmadığı takdirde esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteminin ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuş, bölge adliye mahkemesince davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine, davalı tarafın başvurusunun kabulüne, davalı idarenin davacının aracına kuvvetli suç delilleri olması nedeniyle el koyduğu ancak yargılamanın zamanında bitirilememesi nedeniyle sanıklar hakkında esas hakkında hüküm kurulamadan zamanaşımı nedeniyle dosyanın düşürülmesine ve müsaderesi talep edilen nakil vasıtalarının da iadesine karar verildiği, davacının gerek aracında tertibat yapmak, gerekse TSE standartlarına uymadığı tespit edilen bu nedenle de kaçak olduğu kuşkusu duyulan yakıtı bulundurmak suretiyle el koymaya kendi ağır kusurlu eylemleri ile neden olduğu bu nedenle, TBK 52. maddesi uyarınca hesaplanan zarar tutarından mahkemece %40 oranında yapılan indirimin yetersiz olduğu gerekçesiyle %60 oranında indirim yapılarak, maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteminin ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
a)Dosyadaki bilgi ve belgelerden; ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.10.2007 gün, 2000/94 esas ve 2007/444 karar sayılı ilamıyla, sanıklar hakkında açılan davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine, davaya konu araçlarla ilgili tüm teminat mektuplarının karar kesinleştiğinde iadesine, suça konu araçlarla ilgili trafik kayıtlarına konulan şerhin karar kesinleştiğinde kaldırılması konusunda ilgili emniyet müdürlüklerine ayrı ayrı yazı yazılmasına, suça konu el konulmuş motorinin tamamının el koyma tarihinde adları belirtilen maliklerine karar kesinleştiğinde iadesine, davaya konu satılan araç bedellerinin karar kesinleştiğinde maliklerine satılanların ise bedelinin iadesine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine de Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 09.11.2009 gün, 2009/10950 esas ve 2009/12597 karar sayılı ilamıyla, transit mühürleri bozulmadan el konulan eşyaların gümrük mevzuatı çerçevesinde işlem yapıldıktan sonra iadelerine, mühürleri bozulmuş ve el konulan nakil araçlarından indirilen petrol türevi malların ise müsaderesine karar verilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulduğu anlaşılmaktadır. Ceza mahkemesince bozmaya uyularak, 2009/588 esas 2010/255 karar sayılı ilamla, ... plakalı araçlarla alınan transit yüklerin mühürleri bozularak veya mühürleri bozulmadan yükleme ve boşaltma yapılabilecek özel tertibatla araçlarından indirilerek depolara boşaltılmış bulunan dava konusu petrol türevi malların kaçağa kaldıkları anlaşılmakla bunların 765 sayılı TCK"nun 36. maddesi uyarınca müsaderesine, davaya konu akaryakıtın taşındığı iddia edilen araçların karar kesinleştiğinde bedellerinin araç sahiplerine iadesine karar verilmiş, hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 13.11.2012 gün, 2011/4837 esas ve 2012/28310 karar sayılı ilamıyla dava konusu akaryakıtların naklinde kullanılan araçların, araçlar tasfiye edilmişler ise tasfiye bedellerinin hak sahiplerine iadesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi yasaya aykırı görülmüş ise de anılan husus yeniden yargılama yapılmasını geretirmediğinden kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Hükmedilecek tazminat, hiçbir şekilde zarar miktarından fazla olamaz. Zarar miktarı tazminatın azami sınırını teşkil eder (Turgut Uyar, Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, Birinci Cilt, 1990 bası, s.549). Bir başka ifadeyle, tazminat miktarı hiçbir zaman gerçek zararı aşmamalıdır. Tazminat miktarının belirlenmesinde, zarar görenin gerçek zararının esas alınması zorunlu olup; burada ilke, zarar doğurucu eylem, zarar görenin malvarlığında gerçekten ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise, zarar verenin tazminat borcu da, o miktarda olmalıdır.
Somut davada, hükme esas alınan bilirkişi raporunda el konulan araç yılın her günü çalışabilecekmiş gibi tazminat hesabı yapılmıştır. Dava konusu aracın model yılı ve el koyma tarihi dikkate alınarak aracın yaşına göre kaç yıl daha nakliye işini yapabileceği ve yılın her günü çalışamayacağı da gözetilerek, zarar kapsamının belilenmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemiş, bu durum kararın bozulmasını gerektirmiştir.
b)Hukukumuzda hakkaniyet, Borçlar Kanunu’nun 43 (TBK.51) maddesinde düzenlenmiş, bazı şartların ve çözümlerin önceden saptanmasının doğuracağı düşünülen sakıncaları ortadan kaldırmak için hukuk kurallarının esnek veya eksik bırakıldığı hallerde etkisini gösteren ve belli somut olayların özelliklerine uygun karar verilmesini emreden kurallar bütünü olarak tanımlanmaktadır. Buna göre hakimin, tazminatı belirlerken durumun gereğini ve belirtilen maddede örnek olarak sayılan özel indirim sebeplerini göz önünde tutması gerekmektedir.
Şu halde; olayın oluş şekli, îdari soruşturma sırasında düzenlenen raporda akaryakıtın tahmil ve tahliyesine yarayan vanaların bulunduğu dolabın yakalanan diğer araçlarda da görüldüğü gibi alt kısmından 10-15 cm çapında kesilerek bir delik açılmış olduğu, açılan bu delikten el yordamıyla kurşun mühürlerin ve güvenlik mühürlerinin bağlı olduğu dolap kapaklarındaki menteşelerin kolaylıkla sökülebileceği ve dolayısıyla kurşun ve güvenlik mühürlerine zarar vermeden tahmil ve tahliyede bulunulabileceğinin tespit edilmiş olması, TSE standartlarına uymadığı tespit edilen bu nedenle de kaçak olduğu kuşkusu duyulan yakıtı bulundurmak suretiyle el koymaya davacının kendi ağır kusurlu eylemleri ile neden olması gibi hususlar gözetilerek, araçta oluşan değer kaybı yönünden tahsiline karar verilen zarar miktarından BK’nun 43’üncü maddesi (TBK.51) gereği uygun bir miktarda hakkaniyet indirimi yapılması gerekirken bu hususun gözetilmemiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle de bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2, a ve b) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine, dosyanın BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE, karardan bir örneğin de ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 15/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.