Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1985
Karar No: 2020/2139
Karar Tarihi: 22.06.2020

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2020/1985 Esas 2020/2139 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2020/1985 E.  ,  2020/2139 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacılar ... ve diğerleri vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 06/06/2012 gününde verilen dilekçe ile muvazaa nedeniyle araç şatış sözleşmesinin iptali ve mülkiyetinin davacılara ait tespit ve tescilinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24/10/2017 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
    1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
    2-Davalının diğer temyiz itirazına gelince;
    Dava, muris muvazaası, olmadığı takdirde 6098 sayılı TBK’nun 19. (mülga 818 sayılı BK’nun 18.) maddesinde düzenlenen genel muvazaa hukuksal nedenine dayalı trafik kaydının iptali istemine ilişkindir.
    Davacılar vekili, müvekkillerinden ...’nın eşi, diğer müvekkillerinin babası muris ...’nın 13/07/2007 tarihinde öldüğünü, ölümünden üç gün önce 10/07/2007 tarihinde adına kayıtlı ... plakalı aracını torunu davalı ...’ya sattığını, satışın gerek mirasçılardan mal kaçırmaya yönelik gerekse BK’nun 18. maddesi gereğince muvazaalı olması nedeniyle iptale tabi olduğunu belirterek, dava konusu aracın satış sözleşmesinin iptali ile müvekkilleri adına veraset ilamındaki hisseleri oranında mülkiyetin davacılara ait olduğunun tespiti ile tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı vekili, satışın gerçek olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, dava konusu 48 HY 013 plakalı araca ilişkin satım bedelinin murisin ölümü tarihinde malvarlığında çıkmadığı, murisin ekonomik durumunun iyi olup mal satmaya ihtiyacı olmadığı, bedelin ödendiği hususunun davalı tarafça ispatlanamadığı, murisin gerçek iradesinin bağış yapmak olduğu, 01/04/1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşmenin tarafların gerçek iradesine uymaması, gizli bağış sözleşmesinin de TMK’nun 706, TBK’nun 237 (BK’nun 213), Tapu Kanunu’nun 26. maddesinde öngörülen şekil koşullarını taşımaması nedeniyle yapılan satışın muvazaalı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    İddianın içeriği ve özellikle ileri sürülüş biçiminden, davanın gerek diğer mirasçılardan mal kaçırmaya yönelik muris muvazaası, gerekse 818 sayılı Kanun’un 18. maddesinde düzenlenen genel muvazaa hukuksal sebebine dayalı olarak açıldığı anlaşılmaktadır.
    Davaya konu araç, trafikte miras bırakan adına kayıtlı iken, davalı ile miras bırakan arasında Noterde yapılan 10/07/2007 tarihli sözleşme ile davalıya satılıp, trafik kaydında davalı adına tescil edilmiştir.
    Yapısı itibariyle bir taşınır mal olmasına karşın, trafikte kayıtlı bir aracın mülkiyetinin geçişi bir taşınır, hatta taşınmazdan daha farklı bir hukuki düzenlemeye tâbi tutulmuştur. Bu düzenleme tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin devir tarihi itibariyle görevli resmi makâmlarca yapılacağı şeklinde belirtilmiştir.
    Böyle bir sözleşmenin geçerli olmasının resmi biçim koşuluna bağlı olduğu ve kanun koyucunun, bir aracın mülkiyetinin geçişi için resmi sözleşme yapılmasını zorunlu kıldığı kuşkusuzdur. Diğer bir deyişle devir işleminin hukuki sonuç doğurması için, o sözleşmenin resmi biçimde yapılması geçerlilik koşuludur (6098 sayılı Kanun’un 12/1, 818 sayılı Kanun’un 11/2. maddeleri ve 2918 sayılı Kanun"un 20/d maddesi). Ancak bu hâlde yanların iradelerine hukuki sonuç bağlanabilecektir.
    Görüldüğü gibi, trafikte kayıtlı araçlar, yapıları itibariyle taşınır mal da olsalar mülkiyetlerinin geçişi taşınır ve taşınmazlardan farklı olarak, özel ve kendine özgü bir düzenleme koşuluna bağlanmıştır. Bunun sonucu olarak, alıcı ancak satış senedinde belirtilen hukuki neden gereğince (satış ise satış, bağış ise bağış) aracın mülkiyetini kazanabilecektir. Eğer bu konuda yanlar arasında bir danışıklılık varsa ve gerçekte bağış olan irade satış gibi gösterilmişse, gerçek iradelerin resmi senette birleşmemiş olması nedeniyle mülkiyet de geçmeyecektir. Yanların gerçek iradeleri ile senede yansıyan iradeleri birleşmediğinden, geçerli hukuki bir sonuç ortaya çıkmış sayılmayacak, delillerin imkân vermesi koşulu ile danışıklı bir işlemin varlığının kabul edilmesi gündeme gelecektir. Bu halin de işlemin iptaline neden olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; miras bırakan tarafından davalıya devredilen 48 HY 013 plaka sayılı araç bakımından yapılan işleme gelince, dava konusu menkul mal niteliğinde olup, muris muvazaasıyla ilgili 1/4/1974 günlü ve 1/2 sayılı İçtihadi Birleştirme Kararının tapulu taşınmazların satışıyla ilgili ve konusuyla sınırlı olması nedeniyle, uyuşmazlık konusu olayda araçla ilgili temlikin anılan İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında mütalaa edilmesine olanak yoktur. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararı, sadece miras bırakanın tapulu taşınmazlarının devir ve temliklerinde yapmış olduğu muvazaalı işlemler için geçerlidir. 2918 sayılı Kanun gereğince trafik siciline tescili zorunlu araçlar dışındaki araçlar ve taşınır mallar ile tapuya kayıtlı olmayan taşınmazların temliklerinde ise gizli bağış sözleşmesi şekle bağlı olmayıp geçerlidir ve zilyetliğin devri ile mülkiyet karşı tarafa geçmektedir.
    Muvazaalı işlemlerin bağlayıcı bir hukuki sonuç doğurmayacağı 6098 sayılı Kanun’un 19. (818 sayılı Kanun’un 18.) maddesinde genel bir ilke olarak düzenleme altına alınmış olup, “tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradelerinin esas alınması gerektiği” öngörülmüştür. Sözleşmenin bu biçimde yapıldığı iddiası her türlü delille kanıtlanma olanağına sahiptir.
    Özellikle resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde 818 sayılı Kanun’un 18. maddesinin uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılacağı yasal ve yargısal uygulama gereğidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12/05/1999 günlü ve 1999/4-286 esas, 1999/293 karar sayılı ve 03/12/2008 günlü ve 2008/1-711 esas, 2008/725 karar sayılı kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir. Bundan dolayı, somut olaydaki uyuşmazlığın 6098 sayılı Kanun’un 19. (mülga 818 sayılı Kanun’un 18.) maddesi kapsamında değerlendirilip çözümlenmesi gerekeceği ve incelemenin yapılacağı açıktır.
    Somut olaya gelince; muris ve davalı arasında yapılan görünürdeki sözleşmenin araç satışına ilişkin olduğu, ancak kanıtlanan olgulara göre gizli sözleşmenin aracın bağışlanmasına ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır. Miras bırakan tarafından davalıya devredilen araç bakımından dava konusu menkul mal niteliğinde olup, muris muvazaasıyla ilgili 01/04/1974 günlü ve 1/2 sayılı İçtihadi Birleştirme Kararının tapulu taşınmazların satışıyla ilgili ve konusuyla sınırlı olması nedeniyle uyuşmazlık konusu olayda uygulama yeri yoktur. Kararın gerekçesi bu yönüyle doğru olmamıştır.
    Muvazaalı işlemin bağlayıcı bir hukuki sonuç doğurmayacağının dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Kanun’un 18. ve 6098 sayılı Kanun’un 19. maddesinde genel bir ilke olarak düzenleme altına alınmış olması karşısında dosya içeriği ve toplanan delillerden, muvazaanın varlığı doğru bir şekilde tespit edilmiştir. Murisin gerçek iradesinin bağış olması nedeniyle satış işleminin muvazaalı olduğuna karar verilmesi yönündeki mahkeme kararı, sonucu itibariyle doğrudur. Ancak; araç plakasının tescili idari bir işlem olup, adli yargıda İdareyi işlem yapmaya zorlayacak şekilde karar verilemeyeceğinden, sadece mülkiyetin davacılara (miras payları oranında) ait olduğunun tespitine karar vermekle yetinilmesi gerekirken, davalı adına olan trafik kaydının iptali ile miras hisseleri oranında davacılar adına kayıt ve tesciline karar verilmesi doğru olmamış, kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi