4. Hukuk Dairesi 2020/2777 E. , 2020/3485 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... Bankası AŞ vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 21/01/2008 gününde verilen dilekçe ile kurum zararı nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16/04/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, davalı banka görevlisi tarafından usulsüz kredi kullandırılması nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davalılardan ..."ın banka müdürü, davalı ..."ın ise muhasebeci olarak davacı bankanın ... Şubesinde görev yaptıkları dönemde kendilerinden beklenen gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek banka müşterilerine kredi mevzuatına aykırı olarak usulsüz kredi kullandırılmasına neden olduğunu belirterek, banka zararının davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporu benimsenerek istemin kabulüne karar verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinde; kısa kararda; ""...Davanın kabulü ile; 1-Davanın dosya kapsamındaki 08/09/2009 havale tarihli nihai rapor uyarınca 222719,00 TL"nin 10/01/2008 tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont yasal faiz yürütülerek davalı ......"dan alınarak davacıya verilmesine;"" şeklinde hüküm tesis edildiği, gerekçeli kararda ise ""...Davanın kabulü ile; 1-Davanın dosya kapsamındaki 30/05/2013 havale tarihli nihai rapor uyarınca 110978,95 TL"nin 10/01/2008 tarihinden itibaren değişen oranlarda yasal faiz yürütülerek davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine"" şeklinde hüküm kurulduğu, 11/01/2016 tarihli tavzih kararı ile de; "Mahkememizin 16/04/2015 tarih ve 2015/104 sayılı kararının hüküm kısmının 1. bendinde bulunan 30/05/2013 havale tarihli nihai rapor uyarınca 110978,95 TL ve davalılardan müştereken ve müteselsilen ibaresinin "08/09/2009 havale tarihli nihai rapor uyarınca 222719,00 TL" şeklinde düzeltilmesine, 2. bendinde bulunan 7580,98 TL ibaresinin ""15213,94 TL "" şeklinde düzeltilmesine, 3. bendine bulunan 12097,90 TL"nin ""2244471 TL "" şeklinde değiştirilerek hükmün tavzih edildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinin 2. fıkrasında, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve
tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu belirtilmiştir. Ayrıca aynı Kanunun 298. maddesinin 2. fıkrasında da gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 305. maddesinde ise tavzihin hangi şartlarda ve nasıl yapılacağı açıkça belirlenmiştir. Buna göre, hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Tavzih yolu ile hükmün değiştirilmesi değil yalnızca açıklanması imkanı vardır. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Hakim hükmü verdikten ve davadan elini çektinden sonra temyiz edilerek hüküm bozulmadıkça o davaya yeniden bakamayacak ve verilen hükmü değiştiremeyecektir. Hakim; tavzih veya tashih yolu ile hükümde unuttuğu esasa ilişkin talepler hakkında karar verip bunu hükmüne ekleyemez.
Ayrıca taraflara tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmaktadır. Bu durum, 6100 sayılı HMK"nın 298/2. maddesine aykırılık oluşturmaktadır. Aynı şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemeyeceğinden bu haliyle 16/04/2015 tarihli kararda yapılan tavzihin de usulüne uygun olmadığı açıktır.
Şu durumda mahkemece kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderilmesi için usul ve yasaya uygun olmayan kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/10/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.