Dosya incelenerek gereği düşünüldü: 1- 10.06.2015 günlü oturumda savunması alınan ve müdafii talep etmediğini beyan eden sanık ...’a 25.02.2016 tarihli oturumda Av. ...’ın Baro tarafından müdafii olarak görevlendirildiği, ancak, sanığın kendisi hakkında görevlendirilen müdafiden haberdar olmadığı, adı geçen avukatın sanığın hazır bulunduğu herhangi bir duruşmaya sanık müdafii sıfatıyla birlikte iştirak etmediği, sanığın yokluğunda verilen hükmün de bu müdafii tarafından temyiz edildiği anlaşılmakla; 2- Sanık ...’nun sorgusunun yapıldığı 25.06.2015 günlü celse tutanağı incelendiğinde müdafii talep etmediğinin yazılı olduğu, ancak aynı celse sanık müdafii olduğunu beyan ederek yargılamaya iştirak eden Av. ...’nin savunmada birlikte bulunmasına itiraz etmediği, Av. ...’nin ise celse arasında vekaletname sunacağını belirtmesine rağmen takip eden oturumlarda sanık ...’a ulaşamadığını ve bu nedenle vekaletname sunamadığını bildirdiği, 25.02.2016 tarihli celsede Mahkemenin Av. ...’yi sanıklar....,....,..... avukatı olarak duruşmalara kabul ettiği, sanık ... bakımından ise bu yönde bir karar vermediği, yokluğunda verilen hükmün sanığın duruşmada bildirdiği “...... adresi yerine mernis adresi olduğu belirtilen “...... adresine usulüne aykırı olarak tebliğ edildiği ve hükmün de Av. ... tarafından temyiz edildiğinin anlaşılması karşısında; Sanık ...’ın Av. ...’ın ve sanık ...’nun Av. ...’nin temyizine muvafakatlarının bulunup bulunmadığının sanıklardan ayrı ayrı sorularak bu hususun tutanağa bağlanması, muvafakatlarının bulunmaması halinde gerekçeli kararın sanıklara tebliği ile hükmü temyiz etmeleri halinde dilekçeleri de eklenip, bu temyizler yönünden ek tebliğname de düzenlendikten sonra iadesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.