FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmak - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2018/1020 Esas 2018/1196 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/1020
Karar No: 2018/1196
Karar Tarihi: 18.04.2018

FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmak - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2018/1020 Esas 2018/1196 Karar Sayılı İlamı

 

 

16. Ceza Dairesi         2018/1020 E.  ,  2018/1196 K.

  •  


"İçtihat Metni"

Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : 16.07.2016
Hüküm : İstinaf baÅŸvurusunun esastan reddine dair hükme yönelik temyiz talebinin reddi

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, baÅŸvurunun süresi, kararın niteliÄŸi ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereÄŸi düÅŸünüldü;
Sanık hakkında Samsun Cumhuriyet BaÅŸsavcılığının 15.05.2017 tarih ve 2017/667 sayılı iddianamesiyle FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan cezalandırılması istemiyle açılan davada Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesince 05.07.2017 tarihli kararla "sanığın müsnet suçu iÅŸlediÄŸine dair mahkumiyetine yeter derecede, kesin inandırıcı ve her türlü ÅŸüpheden uzak delil elde edilemediÄŸinden beraatine’’ karar verildiÄŸi, hükmün yalnızca sanık tarafından beraat gerekçesine yönelik olarak temyiz edildiÄŸi, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 31.10.2017 tarihinde verilen onama kararında;
‘’Sanık ..."ın, suç tarihinde Osmancık hakimi olarak görev yaptığı, Hukuk Fakültesi eÄŸitimi öncesinde FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı Ankara Özel ... ... Lisesinde öÄŸrenim gördüÄŸü ve ... ... Dershanesine devam ettiÄŸi, 15 Temmuz 2016 tarihinde vukubulan darbe giriÅŸiminden sonra, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nun 24/08/2016 tarihli ve 2016/426 sayılı kararıyla meslekten ihraç edildiÄŸi,
İddianame anlatımında, "Osmancık İlçe Emniyet MüdürlüÄŸü’ne gönderilen isimsiz ihbar dilekçesinde, Osmancık ilçesinde avukatlık yapmakta olan ... ... isimli ÅŸahsın FETÖ üyesi olduÄŸunun ilçe halkı tarafından bilindiÄŸi, bu kiÅŸinin adliyede görev yapan FETÖ üyesi olduÄŸu gerekçesiyle görevden alınan hakim ... ile birlikte hareket ettiklerinin" belirtildiÄŸi, yine soruÅŸturma aÅŸamasında Bilgi Teknolojileri ve İletiÅŸim Kurumu"ndan gelen sanığa iliÅŸkin HTS raporunun, analiz çalışması için Samsun KOM Åžube MüdürlüÄŸü"ne gönderildiÄŸi, ancak sözkonusu HTS analiz raporu dosyaya sunulmadan İlk Derece Mahkemesince hüküm kurulduÄŸu, hükümden sonra 02/08/2017 tarihinde sözkonusu raporun dosyaya ibraz edildiÄŸi, bilirkiÅŸi tarafından hazırlanan 31/07/2017 tarihli HTS inceleme raporunda, sanığın,... numaralı GSM hattı ile, 31/12/2014- 20/07/2016 tarihleri arasında ByLock abonelik bilgileri bulunan 17 kiÅŸiyle görüÅŸmelerinin mevcut olduÄŸunun tespit edildiÄŸi,
Bu durumda, İlçe Emniyet MüdürlüÄŸü"ne yapılan ihbarda adı geçen Osmancık ilçesinde avukatlık yaptığı belirtilen ... ... ile, HTS inceleme raporunda adı geçen 17 ByLock programı kullanıcısı hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliÄŸi veya yöneticiliÄŸi suçundan herhangi bir soruÅŸturma veya kovuÅŸturma yapılıp yapılmadığı hususunun araÅŸtırılması, var ise bu ÅŸahıslar hakkındaki dosyalarda, sanık ... hakkında bilgi ve beyanları içeren evrakların bulunması halinde, ilgili belgelerin dosyaya celbi saÄŸlandıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, bu hususlarda araÅŸtırma ve inceleme yapılmadan eksik kovuÅŸturma ile yazılı ÅŸekilde hüküm tesisi, aleyhe istinaf baÅŸvurusu olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Bu sebeple sanığın, CMK"nın 223/2-e maddesi yerine, aynı Kanun"un 223/2-b maddesi gereÄŸince beraat etmesi gerektiÄŸine yönelen istinaf baÅŸvurusu yerinde görülmemiÅŸtir’’ ÅŸeklinde gerekçeyle sanığın istinaf baÅŸvurusunun esastan reddine karar verildiÄŸi, sanığa tebliÄŸ olunan kararın sanık tarafından aynı gerekçeyle temyizi üzerine mahkemece 25.12.2017 tarihli ek kararla temyizin reddine karar verildiÄŸi, sanığın ek kararı da süresi içinde temyiz ettiÄŸi anlaşılmakla;
Dairemizin 2017/3415 esas, 2018/495 sayılı kararında açıklandığı üzere;
İnsan Haklarına dayanan hukuk devletinde, hukukun üstünlüÄŸü ilkesini hakim kılmak için gereken her türlü yapısal ve kurumsal hukuki reformların hayata geçirilmesi önem arz etmektedir. Hukukun üstünlüÄŸünü saÄŸlamanın önemli unsurlarından birisi, adil yargılanma ve adalete eriÅŸim hakkının tüm güvenceleriyle yaÅŸama geçirilmesidir. Adil yargılanma hakkı, bağımsız ve tarafsız yargı merciileri önünde hakkını aramak, davacı veya davalı olabilmek, yargılama sırasında usuli güvencelere sahip olmak, yargılamanın makul sürede yapılması, mahkeme kararlarına karşı etkin hukuki denetim mekanizmalarının saÄŸlanması gibi temel güvenceleri bünyesinde barındırmaktadır.
Mahkeme kararlarına karşı etkin hukuki denetim mekanizmalarından biri olan Temyiz; bölge adliye (istinaf) mahkemelerinin kesin olmayan kararlarının Yargıtay tarafından denetlenmesi amacıyla düzenlenmiÅŸ kanun yoludur.
Temyiz CMK sistematiÄŸi içinde olaÄŸan kanun yolları arasında düzenlenmiÅŸtir. Bir yargılama organı tarafından verilen kararların baÅŸka bir merci tarafından denetlenmesi son derece önemlidir. Temyiz yoluyla bir ülkedeki hukuk kurallarının istikrarlı, aynı bir biçimde yorumlanması ve uygulanması saÄŸlanmaktadır. Temyiz yoluyla daha önce bir yargı merci tarafından verilmiÅŸ olan kararların hukuka uygunluÄŸu kontrol edilmektedir.
Hükümlerin temyiz edilebilmeleri kural, temyiz edilememeleri ise istisnadır. Anılan istisna, hukuk devletinde kabulü mümkün ve meÅŸru bir amaçla, Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen "hak arama hürriyeti" ile Avrupa İnsan Hakları SözleÅŸmesinin altıncı maddesinde hüküm altına alınan mahkemelere eriÅŸim hakkının özüne zarar vermeyecek ÅŸekilde ve orantılı olmalı, ayrıca kanunda açıkça düzenlenmiÅŸ bulunmalıdır.
Hukukumuzda istinaf kanun yolundan önce ilk derece mahkeme kararlarına karşı sadece Yargıtay nezdinde temyiz yoluna baÅŸvurulabilmekteydi. Ancak temyiz incelemesindeki iÅŸ yükünün fazla olması karşısında Yargıtay, temyiz kanun yolu mercii olması yanında, modern ülkelerde olduÄŸu gibi ülkede hukukun yeksenak ÅŸekilde uygulamasını temin etmek, bu amaçla dinamik tahlil metoduyla içtihat üreterek hukukun ilerlemesine ve geliÅŸmesine katkı saÄŸlamak görevini ise gereÄŸince yerine getirememekteydi. Bu amaçlarla, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin KuruluÅŸ, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun yürürlüÄŸe girmesiyle “Bölge Adliye Mahkemeleri İstinaf Kanun Yolu” mercii olarak hukukumuza dahil edilmiÅŸ oldu.
CMK’nın altıncı kitap baÅŸlıklı bölümünde yer alan Temyiz kanun yolu CMK m. 286-307 arasında düzenlenmiÅŸtir. 5320 sayılı CMK’nın yürürlük kanunu m. 8/1 göre, Bölge adliye mahkemeleri kurulup görev baÅŸlayıncaya kadar CMK’nın temyize iliÅŸkin hükümleri deÄŸil mülga CMUK"nın 322/4-6 maddesi dışında temyize iliÅŸkin hükümleri aynen uygulamaya devam edecektir.
CMK"nın “Özel kanunların temyize iliÅŸkin hükümleri” baÅŸlıklı 285/1 maddesine göre; “Türk Ceza Kanunu’nun l8"inci maddesinin dördüncü fıkra hükmü hariç; diÄŸer kanunlarda temyiz edilebileceÄŸi veya haklarında Yargıtay’a baÅŸvurulabileceÄŸi belirtilmiÅŸ olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve iÅŸlere iliÅŸkin ilk derece mahkemelerinin karar ve hükümlerine karşı istinaf yoluna baÅŸvurulur.
Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından verilen kararlarının hangilerinin temyize tabi olduÄŸu hususu da 5271 sayılı CMK m. 286’da düzenlenmiÅŸtir.
Maddenin birinci fıkrasında; bölge adliye ceza mahkemelerinin bozma kararları dışında kalan hükümlerinin temyiz edilebileceÄŸi belirtilmiÅŸ, ikinci fıkrasında ise; Bölge Adliye Mahkemeleri ceza daireleri tarafından verilen kararların hangilerinin temyiz edilemeyeceÄŸi ve kesin olarak verildiÄŸi açıklanmıştır.
Buna göre;
a)İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair BAM kararları,
b)İlk derece mahkemelerinden verilen beÅŸ yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c)İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara baÄŸlı adli para cezalarına iliÅŸkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
d)Adli para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere iliÅŸkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
e)Sadece eÅŸya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına iliÅŸkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf baÅŸvurusunun esastan reddine dair kararları,
f)On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf baÅŸvurusunun esastan reddine dair kararları,
g)Davanın düÅŸmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine iliÅŸkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf baÅŸvurusunun esastan reddine dair kararlar,
h)Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koÅŸuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları temyiz edilemez.
5271 sayılı CMK"nın 286/2-f. maddesinde “On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf baÅŸvurusunun esastan reddine dair kararların” temyiz edilemeyeceÄŸi açıkça düzenlenmiÅŸtir.
Somut uyuÅŸmazlığı oluÅŸturan tartışmanın konusu; “On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren” kavramının kapsamının belirlenmesine iliÅŸkindir. Bir diÄŸer anlatımla on yıllık ceza süresinin belirlenmesinde suçun temel ÅŸekli için kanunda öngörülen ceza mı dikkate alınacaktır? Yoksa, suçun nitelikli halleri ve ağırlaÅŸtırıcı nedenleri de on yıllık cezanın dolayısıyla temyiz edilebilirliÄŸinin belirlenmesinde dikkate alınacak mıdır?
Suç genel teorisinde suça etki eden nedenler, suçun temel ÅŸeklini düzenleyen suç tipindeki kanuni unsurların dışında kalan ve ona eklenen özel fiili nedenler veya ÅŸahsi nedenlerdir. Bu baÄŸlamda suça etki eden nedenler, doktrinde çeÅŸitli ayrımlara tabi tutulmaktadır: Ağırlatıcı-hafıfletici nedenler, genel-özel nedenler, kanuni-takdiri nedenler, fıili-ÅŸahsi nedenler gibi. Suça etki eden nedenlerden cezanın artırılmasını gerektiren nedenler ağırlatıcı nedenler iken; indirilmesini gerektirenler hafifletici nedenlerdir.
Ceza adalet sistemimizde "bir suçun temel ÅŸekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli ÅŸekillerinin aynı suç sayılacağı" ilkesini benimsemiÅŸtir (TCK md. 43/1, 3. cümle). Bu itibarla, aynı suç sayılan bir suçun nitelikli halinin ve benzer ÅŸekilde fiilin ağırlaÅŸtırıcı neden altında iÅŸlenen ÅŸeklinin temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde esas alınması gerektiÄŸi kuÅŸkusuzdur.
Bu açıklamalar ışığında;
Hükümlerin temyiz edilebilmelerinin kural, temyiz edilememelerinin ise istisna olması, özellikle bölge adliye mahkemelerinin hangi kararlarının temyize tabi olduÄŸu veya kesin olduÄŸunu gösteren 5271 sayılı CMK"nın 286. maddesinin 2/a-b bentlerinde “temyiz edilebilirlik sınırı belirlenirken suçun temel ÅŸeklinde istenilen cezanın deÄŸil hükümde verilen sonuç cezanın esas alınması, gerçekten de pratik olarak bakıldığında, suç isnadı altında olan bir birey için önemli olan hususun; hakkında istenen hapis cezasının alt veya üst sınırının uzunluÄŸu olması olup bu alt ve üst sınırın uzunluÄŸunun ister cezanın temel ÅŸeklinden kaynaklansın isterse suçun nitelikli hali veya ağırlaÅŸtırıcı nedeninden kaynaklansın belirtilen sonucun deÄŸiÅŸmeyeceÄŸi, aksi durumun kabulü yani, temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde ağırlaÅŸtırıcı neden veya nitelikli hal uygulanması sebebiyle üst sınırın on yılın üstüne çıkması durumunda hükmün temyiz edilemeyeceÄŸinin kabul etmenin sanıkların “mahkeme kararlarına karşı etkin hukuki denetim mekanizmalarının saÄŸlanması” hakkından mahrum edeceÄŸi, bunun da adalete eriÅŸim hakkını sınırlayacağı apaçık ortadadır.
Bu nedenlerle, silahlı terör örgütü üyesi olmak suçlarının 3713 sayılı TMK"nın 3. maddesinde düzenlenen mutlak terör suçlarından olması, aynı yasanın 5. maddesi kapsamında mutlak terör suçlarında her halükarda 3713 sayılı TMK"nın 5. maddesinin herhangi bir takdir hakkı olmaksızın uygulanmasının zorunlu olduÄŸu, bu kapsamda “silahlı terör örgütü üyesi olmak suçlarında cezanın üst haddinin 10 yıldan fazla olduÄŸu” nazara alındığında, sanık hakkında, “silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan ilk derece mahkemesince verilen beraat kararına karşı istinaf baÅŸvurusunun esastan reddine dair kararına” karşı temyiz kanun yolunun açık olduÄŸu kabul edilerek “verilen kararın kesin olup temyiz isteminin reddine iliÅŸkin ek kararın onanması” gerektiÄŸi yönündeki Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcılığının tebliÄŸnamedeki görüÅŸüne iÅŸtirak edilmemiÅŸ, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin 25.12.2017 tarihli red kararı kaldırılarak, vicdani kanının oluÅŸtuÄŸu duruÅŸma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriÄŸine göre yapılan incelemede;
Yapılan inceleme sonunda, sanığın Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesinin atılı suçu iÅŸlediÄŸi yönünde kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ÅŸeklindeki beraat hükmünün gerekçesine yönelik baÅŸvurusunun esastan reddine karar veren dairenin kabul ve takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığından, 31.10.2017 tarihli kararın ONANMASINA, 18.04.2018 tarihinde oybirliÄŸiyle karar verildi.











 

 

 

Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.